Gündem
  • 17.5.2005 10:45

SİYASET DIŞI KURUMLAR HÜKÜMETE ELENSE Mİ ÇEKİYOR?

MUSTAFA KARAALİOĞLU-YENİ ŞAFAK Elense... Her hükümet gibi Ak Parti de iktidar sürecinin bir noktasından sonra daha az tolerans gösterilir ve daha kolay kritik edilebilir olmaya başladı. Böyle olduğunu anlamak için derinlemesine araştırmaya gerek yoktur. Sadece, yakın döneme kadar görülmeyen şeylerin ard arda gerçekleşiyor olması yeni sürece ilişkin bu yargıları kabullenmek için yeterlidir. Mesela, askerlerin sıklıkla ve ülke meselelerini konuşmaya başlamaları. Mesela, Anayasa Mahkemesi Başkanı''nın ''''bayram değil seyran değil'''' kabilinden sert ve anlamsız başörtüsü çıkışı… Ve mesela, kameralar karşısında iki cümleyi ard arda getirmekten aciz olduğu anlaşılan bir rektörün Başbakan''a karşı boyunu aşan direnişi… Öncelikle, böylesi olayların demokrasiyle veyahut da demokrasinin sağladığı özgürlük ve konuşma hakkıyla ilgili olmadığını belirtmek gerekiyor. Demokraside, ne askerler her olaya bir siyasi açıklama yetiştirirler, ne de yüksek mahkeme başkanları parlamento iradesini bir kalemde silmeye cür''et edebilirler. Ne var ki Türkiye''nin pratiğinde böyle arızalar hala normal karşılanabiliyor. Askeri ve sivil bürokratik unsurlar siyasal sistem üzerinde hala etkin bir düzenleyici role soyunabiliyorlar. Çoğu kez bir düzenlemeye muvaffak olamasalar da siyaseti geriletebiliyor veya tedirgin edebiliyorlar. Ak Parti iktidarının karşı karşıya bulunduğu durum budur. Hükümet, 17 Aralık''a ve birkaç ay sonrasına kadar görece sahip olduğu avantajlı konuma oranla, daha problemli bir döneme girmektedir. Problem demek; iktidarın yüksek siyaset yapmaya daha fazla ihtiyaç duyacağı, olayların doğal akışından daha az istifade edebileceği bir süreç demektir. Şu sıralar, siyaset dışı unsurların hükümete elense çekme süreci yaşanmaktadır. Merkezdeki güç iki açıdan sınanmaktadır, bu elense işlemleri sonunda iki önemli husus anlaşılacaktır. Birincisi, hükümetin ne kadar fiziki tepki vereceği ve nereye kadar geleceği; yani iktidar alanının ne kadar daraltılabileceğidir. İkincisi ise, sinirlerinin ne kadar yıpranacağıdır. Bu iki kriter açısından bakıldığında, sınırları belli bir rektörün Başbakan''a karşı pervasızlığı, sözgelimi Anayasa Mahkemesi Başkanı''nın konuşmasından daha sinir bozucudur. O rektörün cesaretlendirilmeden, sırtı sıvazlanmadan ve ''''arkandayız'''' denmeden değil Başbakan''ı proteste etmesi, bunu aklından bile geçirmesi mümkün değildir. Öte yandan mahkeme başkanının konuşması da hükümet gücünü hedef alan ve Ak Parti''yi bulunduğu konumdan kıpırtadıp, tartışmaların içine çeken, yıpranmaya davet eden etkili bir elensedir. Askerlerin konuşma pratiğine girmeleri de yine ''''bakalım hükümet ne kadar geriliyor?'''' sorusunun cevabını bulmaya yönelik bir başka elense girişimidir. Artık olur olmaz her olayda kabartılan şoven dalga, Öcalan davasında Ankara''yı karara zorlamak veya AB için atılacak her adımda hükümeti milli olmakla olmamak arasında bir pozisyona mecbur etmek de elensenin diğer biçimleridir. Resmin tamamını görmek isteyenler, biraz geriye çekildiklerinde aslında bütün gerilim ve çatışmalardan en büyük payın, iki sene sonra tam bugünlerde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine ayrılmakta olduğunu göreceklerdir. Hükümetin düşük profilli siyaset tarzını ve muhaliflerinin sıklaştırdığı elenselerin sebebini anlamak için bu gerçeği her durumda hesaba katmak şarttır. İkisi de yakın geçmişte denenmiş bu stratejilerden hangisinin galip geleceğini görmek için fazla beklememiz gerekmeyecek!.. Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:06

İLGİLİ HABERLER