Gündem
  • 24.3.2003 02:59

TAYYİP ERDOĞAN : KİMSE ÜZÜLMESİN BİR KAPI KAPANIRSA YENİ KAPILAR AÇILIR

Kurduğu 59'uncu hükümetin TBMM'de dün güvenoyu almasının ardından ‘Ulusa seslenen’ Başbakan Erdoğan, ‘‘Ne herhangi bir ümitsizliğe kapılın ne de üretmek ve başarmak azminden bir milim geri kalın. Bilirsiniz, bazen en zor şartlarda yeni kapılar açılır’’ dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, dün yaptığı ‘‘Ulusa sesleniş’’ konuşmasında, İkinci Körfez Savaşı, Türkiye'nin savaştaki konumu, barış çabaları ve ekonomi konularında mesajlar verdi. ‘‘Bugün, kalplerimizi birleştirme, gündelik siyasetin, gündelik çıkarların üstünde, bazı yanıltıcı gazete ve televizyon haberlerinin ötesinde olmamız gereken bir gündür’’ diyen Erdoğan kamuoyuna şöyle seslendi: ÜMİTSİZLİĞE KAPILMAYIN Bu şartlarda daha dikkatli olmaya, karar verirken ve konuşurken kılı kırkyarmaya mecburuz. Biz de böyle davranıyoruz. İstiyoruz ki savaş nedeniyle ne bir Mehmetçiğimizin ayağına diken batsın, ne de bir vatandaşımız mağduriyete uğrasın. Bunun için yine milletçe bir ve beraber olmalıyız. Bu nedenle, benim siz aziz milletimden istirhamım odur ki: Ne herhangi bir ümitsizliğe kapılın ne de üretmek ve başarmak azminden bir milim geri kalın. Bilirsiniz, bazen en zor şartlarda yeni kapılar açılır. Umarım bu zor günler, uzun süredir üzeri küllenmiş kardeşlik duygularımızı daha da pekiştirir. Dünyaya medeniyet öğretmiş bir millet olma şuurumuzu yeniden ayağa kaldırır. Umarım bu zor günler, sıkıntıdan kurtuluşumuzun başlangıcı olur. SAVAŞIN HUKUKU VARDIR Bizler şartlar ne olursa olsun, barışı dillendirmekten vazgeçemeyiz. Bizler, her şartta adalete ve hukuka bağlı olmak zorundayız. Unutmayalım ki savaşın da bir hukuku vardır. HER KAPIYI ÇALDIK AKP iktidarı savaş olmasın diye yapılacak her şeyi yaptı, çalınacak her kapıyı çaldı ve el uzatması gereken herkese elini uzattı. ABD ve Irak yöneticileriyle defalarca konuştuk. AB ülkeleriyle, Rusya ile Çin ile İslam ülkeleriyle ve komşu ülkelerle konuştuk. Her gelişmeden sonra barış adına ısrar ve çabamızı sürdürdük. Tabi ki olup biteni görmezlikten gelemezdik ve muhtemel gelişmelere göre tedbirler aldık. Barış için tüm çabalar bittiğinde, savaşın bir an önce bitmesi, savaş sonrası barışın bir an önce kurulması, ülkemizin güvenliği ve geleceği için tedbirler almaktan geri kalamazdık. MAHALLEMİZDEKİ YANGIN Bu savaş, mahallemizde çıkmış bir yangındır. 1991 Körfez Savaşı'nda 500 bin Iraklı’nın Türkiye'ye sığındığını dünya unutmuş olabilir ama biz unutmadık. Geçmiş yönetimler ülkemizin itibarını, gücünü, imkanlarını layığınca değerlendirseydi, ekonomimiz kırılgan olmasaydı, savaşın etkisi daha sınırlı olabilirdi. MÜTTEFİKLERLE İLİŞKİ Türkiye'nin güvenliği ve geleceği açısından müttefiklerle ilişkilerin sağlıklı bir zeminde yürümesi, fevkalade önemli. ABD ile mutabakat çerçevesinde havaalanları ve limanların yenilenmesi ve onarılması ile ilgili bir tezkere hazırlandı ve bu tezkerenin gereklerini yerine getirebilmek için Meclis'ten yetki alındı. SÖZÜN BİTTİĞİ YERE GELDİK Bu gelişmeler olurken, dünya ile beraber bizim de korktuğumuz, sözün bittiği yere geldik ve ne yazık ki savaş başladı. Dünyada önemli gelişmeler oldu. BM DERİN BİR YARA ALDI Temel misyonu barış olan Birleşmiş Milletler Teşkilatı derin bir yara aldı. Avrupa Birliği ülkeleri içinde ciddi bölünmeler yaşandı. Arap Birliği kendi içinde ciddi fikir ayrılıkları yaşadı. Ve şimdi savaş bütün şiddetiyle devam ediyor. Evet, ne yazık ki insanlığın ortak vicdanı bu savaşı önlemeyi başaramadı. SORUMLU OLMAYANLAR Sorumluluk makamında olmayan kişiler dilediğini söyleyebilir ama biz onlarla aynı dili kullanmıyoruz. Bundan sonra da soğuk savaş döneminden kalma bu köhne siyaset üslubuna iltifat etmeyeceğiz. Biz, olabildiğince açık bir siyaset izliyoruz ve bütün gerçeği halkımızla paylaşıyoruz. Biz sorunun BM temelinde çözülmesinde ısrarcı olmamıza rağmen, BM'nin Irak sorununda adım adım devre dışı kalması sebebiyle, Türkiyemizin güvenliği için atmamız gereken adımları bir an evvel atma ihtiyacı ile karşı karşıya kaldık. MİLLETİMİZ MUKTEDİRDİR İnanıyoruz ki devletimiz ve milletimiz, bu badireleri atlatmaya muktedirdir. Türk milleti daha kötü, daha acımasız ve daha büyük badireleri atlatmasını bildi ve bağımsız bir millet olarak hep var olageldi. Bu varlığını bundan sonra da güçlendirerek devam ettirecek. TÜRKİYE UYANAN BİR DEV Türkiye ne toplumsal, ne siyasi, ne askeri, ne ekonomik, ne de kültürel bakımdan yanlış yönlendirme kampanyalarıyla zaafa uğratılabilecek sıradan bir ülke değildir. Yetişmiş insan gücü, olağanüstü dinamizmi, halkın çalışma, üretme ve daha gelişmiş, daha müreffeh, daha özgür bir toplum olma heyecanıyla uyanan bir devdir. KOMŞULARIMIZLA BARIŞ Hükümetimizin tüm komşularımızla ve müttefiklerimizle dostluğa, barışa, karşılıklı saygı ve güvene dayalı ilişkilerimizi daha da geliştirmekten başka amacı yoktur ve olmayacaktır. Türk hava sahasının yabancı hava unsurlarına açılması, Türkiye'nin menfaatinedir ve Amerika ile müttefik olmanın gereğidir. Irak sınırının ötesinde belli bir şerit boyunca yapacağımız askeri düzenleme ise Türkiye'ye yönelebilecek göç hareketini kontrol edebilmeyi, göçmenlere insani yardım ulaştırabilmeyi, güvenliğimize dönük bazı provokasyonları önlemeyi ve sınır güvenliğini korumayı amaçlamaktadır. Irak'ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin muhafazası Türkiye için önemlidir. Irak'ın Arap, Kürt, Türkmen ve diğer nüfus kesimleri kardeşlerimiz ve akrabalarımızdır. Irak'ın zengin doğal kaynaklarının bir bütün olarak Irak ulusuna ait olması gerekir. Tüm bu konularda ABD ile mutabakata varılmıştır. SAVAŞTAN SONRA DA VARIZ Türkiye sadece bu süreçte değil, savaştan sonra da gerek Irak'ın, gerekse bölgenin çağdaş ve demokratik bir düzende kalkınması, huzur ve istikrara kavuşması için her katkıyı yapacaktır. Türk demokrasisinin vardığı aşama ve gelişme süreci, tüm bölge ülkelerine örnek teşkil edecektir. Milli menfaatler uyarısı YENİ ve çok özel şartların hüküm sürdüğü bir dönemeçten geçiliyor. Bütün dünya kamuoyu gibi, Türk kamuoyu da, farklı kaynaklardan yönlendirilen çok yönlü bir enformasyon bombardımanıyla karşı karşıyadır. Ve bu bombardıman sürecinde asıl dikkat etmemiz gereken, ülkemizin çıkarlarına ve hükümetimizin politikalarına yönelik dezenformasyon kampanyalarıdır. Ne var ki bu konuda, asıl sorumluluk Türk basınına ve Türk kamuoyuna düşmektedir. Basın böylesine hassas bir dönemde, milli menfaatleri zedeleyecek yayınlardan uzak durma konusunda son derece duyarlı olmalıdır. Bu haber ve yorum sahipleri, doğabilecek olumsuz sonuçlarda pay sahibi olacaktır. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:38

İLGİLİ HABERLER