ALİ ULURASBA
ANKARA - Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Başkanı Kemal Gürüz, Milli Eğitim Bakanlığı ile YÖK'ün 2004 yılı bütçesinin ele alındığı TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda milletvekillerinin eleştiri ve sorularını cevaplandırdı.
Yükseköğretime kafa yoran ve bu konuda çalışmalar yapan sayılı insanlardan birisi olduğunu söyleyen Gürüz, bu konuda kitaplar yazdığını belirtirken, kendisini bu konuda da ispat etmiş bir insan olduğunu söyledi.
Yükseköğretim konusunda bilen bilmeyen herkesin konuştuğunu ifade eden Gürüz, bu sistemi, AB ilerleme raporunu yazan kişiden de iyi bildiğini iddia etti. Demokratlık, şeffaflık ve katılım konularının kulağa hoş geldiğini ancak dünyanın paradigmasının ve gidişinin güçlü yetkilere sahip, icra yetkilerine sahip rektörler ve ona danışman kurullar olduğunu belirten Gürüz, gidişatın bu olduğunu söyledi. Gürüz, "Ayrı bir dünya sunuluyor size. Yani bunları söyleyenler doğru söylemiyorlar. Milleti yanıltıyorlar. Şeffaflık, katılım falan hepsi tamam da, bunların usulleri nelerdir? Herkesin herkesi seçtiği bir sistem yok. Bu demokratlığın bir şartı olsaydı, başta ABD olmak üzere, Danimarka, Norveç gibi ülkeler antidemokratik ilan edilirlerdi" dedi.
"GENEL KURMAY TEMSİLCİSİNİN YÖK'TE BULUNMASI FEVKALADE FAYDALI"
Kemal Gürüz, üniversitelerde verilen derslerle ayrımcılık ve kökten dinciliğin anlatılabileceğini, ancak din esaslarına göre bir eğitim sisteminin düzenlenemeyeceğini belirtti. YÖK'ün bu çizgide olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirten Gürüz, "Bunların orasından burasından oynamaya kalkarsanız, herkes bunun altında kalır" dedi.
Gürüz konuşmasında, "Genelkurmay temsilcisinin bulunmasının ne önemi vardır. Fevkalade yararlı bir uygulamadır. Hele şu andaki temsilcimiz Erdoğan Özdal, 20 senedir bu işin içindeymiş. Gelmiş geçmiş en başarılı Yükseköğretim Kurulu üyelerinden bir tanesidir. Hava Harp Okulu komutanlığı yapmıştır. Emekli bir korgeneraldir. Fevkalade değerli bir insandır. Buna mutlaka devam edilmesi lazımdır" ifadelerini kullandı.
"MESLEKİ TEKNİK LİSELER MAĞDUR OLMUYOR"
YÖK Başkanı Gürüz, mesleki teknik lise mezunlarının mağdur olmadıklarını belirterek, meslek yüksekokulu mezunlarının hepsinin üniversiteye girdiğini kaydetti. Gürüz, "Hiçbir şey insanların inançlarına saygılı olmaktan daha önemli değildir. Türkiye Cumhuriyeti, yaklaşık 380 saatle dünyada en çok din eğitimi veren bir ülkedir. Bunun dışında bir şey verilmesi gerekiyorsa, o da diyanetin görevidir" dedi.
İmam Hatip liselerine bu şekilde bakmanın yanlış olduğunu söyleyen Gürüz, İmam Hatip liseleri ancak ilahiyat fakültelerine girebileceğinin kanunun gerekçelerinde çok açık olduğunu ifade etti.
Gürüz, "Biz onu da uygulamadık, 'her yere serbest' dedik. Ama bu değişiklikten önce, 3 bin 285 tane İmam Hatip Lisesi mezunu öğretmenliğe girmiş. Bu rakam bugün 121'e düşmüş. Doğrusu budur, sıfır olması lazım bu rakamın. 232 kişi hukuka girmiş, şimdi 42'ye düştü. Biz zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini koymuşuz. Bakın din kültürü ve ahlak bilgisi, din bilgisi ve ahlak kültürü değil adı. Ama öğretmeni nasıl yetiştirecek hiç düşünülmemiş. O da benim YÖK başkanlığım zamanında başlamıştır. Seçilmiş ilahiyat fakültelerinde din kültürü ve ahlak kültürü programı başlatılmıştır" şeklinde konuştu.
"İMAM-HATİP LİSELERİ KAPATILMALI"
Gürüz, bu çerçevede Türkiye'nin yapması gerekenin, mesleki teknik eğitimin gözden geçirilmesi olduğunu söyledi. Kemal Gürüz, "İslamiyet'in gerektirdiği yücelikte din adamlarımızın yetişmesi de artık ortaöğretim düzeyinden çıkarılmalıdır. Yani, İmam Hatip Liseleri kapatılarak, bunların ilahiyat fakültelerinde yetiştirilmesi esas getirilmelidir. Yakışan budur. Hiç kimseye yasak konmuş değildir" ifadelerini kullandı.
"DERSHANELER KAPATILMALI"
Gürüz açıklamalarının son bölümünde ise yine İmam-Hatipler konusunda hiçbir mağduriyetin bulunmadığını kaydederek, şöyle konuştu:
"İsteyen her mesleki teknik lise mezunu yükseköğretime sınavsız girebilmektedir. Biz, bu çocukları dershanelerden kurtarmak zorundayız. Ben dershaneleri milli eğitimin bir parçası olarak görmüyorum. Yetkim olsa kapatırım. 18 Eylül tarihinde yayımlanan bir bildiride, dershane sektöründe faaliyet gösteren çok ciddi bir irticai kesim olduğu konusunda veliler uyarılmıştır. Yıllardır biz bunu söylüyoruz. Bu gerçekler göz önünde tutulmalıdır. Yüce dinimizin gerektirdiği din adamlarımızın yetiştirilmesi mutlaka yükseköğretim düzeyine çıkarılmalıdır.
Cumhuriyetin temelinde yatan laiklik ilkesinin operasyonel tanımında iki tane şey var. Bunlardan bir tanesi, insan aklına dayalı pozitif hukukun, şer'i hukukun yerini almasıdır. Başörtüsü meselesi pozitif hukuka göre verilmiş bir kararın uygulanmasıdır. Eğer siz Anayasa Mahkemesi'nin kararını yok sayarsanız, insanlara pozitif hukukla şer'i hukuk arasında tercih hakkı tanımış olursunuz. Bu da laik cumhuriyetin sonudur. Hiç kimsenin bunu yapmaya gücü de yetmez, haddi de olmaz. İki kulvarlı bir eğitim sistemi olamaz. Bir tarafı din ağırlıklı, bir tarafı seküler bir eğitim sistemi olamaz"
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:00