Gündem
  • 17.4.2002 10:44

YENİ ANAP'LI AHMET ÖZAL SIKI YILMAZ'CI OLDU

KAYNAK : Haber Vitrini Mesut Yılmaz sizi vatandaş Ahmet Özal olduğunuz için mi, Turgut Özal’ın oğlu olarak mı istiyor? Mesut Bey’in Ahmet Özal’ı sadece soyadı için istediğini sanmıyorum. Beni tanır, fikirlerimi ve bilgi birikimimin ne olduğunu çok iyi bilir. Parti için faydalanmak istiyor. Gerçek bu inanın. Gerçeğin bu olduğunu sanmak psikolojik olarak rahatlatıyordur sizi; ama bence “oğul” olmak birinci faktör. Muhakkak bu faktör de var tabii. Belki o öyle başlar, daha sonra sizin getireceğiniz bilgiler, birikimler bunun çok daha ötesine geçer. Peki ANAP babanızın malı mı? Hayır. Kuruluşunda Turgut Özal vardı, bugün bizler varız, yarın başkaları olacak. ANAP’ın babanızın malı olmadığı doğru; ama bu sebepten değil. Çünkü babanız ölmeden önce başka bir parti kurmaya çalışıyordu. Tabii o dönemlerde babam ANAP kendi görüşünün dışında bir şekil aldı diye sıkıntılarını dile getiriyordu; ama vefat etmeseydi, Mesut Bey’le daha liberal bir ANAP için, gördüğü yanlışların düzeltilmesi için bir görüşme yapacaktı. Belki o görüşme olsaydı o parti kurulmayacaktı. Bunlar varsayım tabii. Bence de spekülasyon yapıyorsunuz. Babanızın son gezisinde Fevzi Kahraman’a söyledikleri var. “Üç hatam oldu.” demiş, “Liderler referandumla değil, benim affımla geri dönmeliydi, eşimi siyasete sokmamalıydım, Mesut’u tanımamışım, onunla yola çıkmamalıydım.” Valla bu çok söylendi. Ben babamla çok yakın bir insandım. Benimle konuşurdu. Ben böyle lafları duymadım. Fevzi Kahraman yıllarca babanızın yanında yer aldı. Uyduruyor mu yani? Yoo, konuşmalardan kendine çıkardığı yorumlar olabilir. Bana söylemedi. Her şeyi size mi söyleyecekti? Bir de Rüstem Batum Show’da böyle bir laf etti: “Mesut Yılmaz’ı partinin başına ben değil ailem getirdi.” Babam cumhurbaşkanı idi. Ben ve annem Mesut Yılmaz’ın tarafını tuttuk. O ise Yıldırım Akbulut–Mesut Yılmaz arasında taraf tutmadı. Siz şimdi bir daha bağımsız seçilemeyeceğinizin idrakiyle, kendinizi karaya vurmuş balık gibi hissettiğiniz için mi cup ANAP’a atladınız? Yarın seçim olsa, Malatya’dan değil nereden aday olursam olayım, birinci olarak çıkarım ben. Bugüne kadar iki dönem üst üste bağımsız adayın seçildiği görülmedi. İddiaya girersem, bağımsız yine seçilirim. Mesut Bey, sizin ANAP’a katılım töreninde, “Hasretimiz dindi.” dedi. Elinizi vicdanınıza koyun, onunla politika yapmaya hasret miydiniz? Valla, Mesut Yılmaz’ı zamanında ben de kritize ettim herkes gibi. Fakat son zamanlarda kendisinde çok büyük değişiklikler gördüm. Mesela AB ile ilgili yaptığı çıkışlar ve çalışmaları beni çok etkiledi. Ne zamandır böyle düşünüyorsunuz? Bir buçuk senedir falan. 1983–2002, 19 yıldır siyasette olan bir insanın muhakkak bir zaman sonra bir yorgunluğu olur. Bir heyecanı kalmaz. Son seyahatte birlikteydik, Mesut Bey’in çok heyecanlı olduğunu gördüm. Tabii heyecanlı olur, paçaları tutuştu. Partisi barajın altında kalacak. Sadece ANAP değil, DYP, MHP, DSP de barajın altında. Ben çok yükseğim diyen yüzde 9–10 civarında dolaşıyor. Partilerin hepsinin çalışması lazım. Tam iki yıl önce bir söyleşi yaptık sizinle. Orada bana Mesut Yılmaz için ‘Başbakan olduktan sonra Özal ismini sildi. Yüzde 45’lik bir partiyi yüzde 13’e indirdi, Özal misyonunu terk etti. Şimdi her yerde Özal Özal diyor ama artık halkı inandırması zordur.’ dediniz. Ama sizi inandırması kolay olmuş. Doğru. Ben o zamanlar öyle düşünüyordum. Çok statükocu davrandı geçmişte. Ama son bir buçuk yıldır ben tam tersini görüyorum. Demek ki, biz bu söyleşiyi yapmışız. Altı ay sonra fikir değiştirmişsiniz. E takip ediyoruz siyasette olup biteni. Sizi bu kadar dramatik bir biçimde kendi fikrinize ihanet ettiren şey ne, illa ki yakanıza rozet takmak mı istiyorsunuz? Yoo. Ben hakikaten samimi olarak söylüyorum. Hiç öyle bir şeye ihtiyacım yok. Rozeti yine bağımsız da takarım. AB ve devletin küçülmesi meselesinde, ilk defa bu hükümet ciddi adımlar attı. Babam hayatta olsaydı alınan kararları çok takdir ederdi. Dün “tu kaka” dediğinizin bugün eteğine yapışmak size oyun gibi gelmiyor mu? Gerçekten öyle değil. Ben milletvekilliği ve bakanlık peşinde değilim. Sakın dedim Mesut Bey’e bana yer garantisi de vermeyin, eğer benim faydam olmayacaksa milletvekili de olmak istemiyorum. Ben partide ve hükümette hiçbir göreve talip değilim. Çok fedakârsınız! Ama Erkan Mumcu aynı görüşte değil galiba. Sizin partiye katılım töreninde oldukça tepkisel bir hali vardı. Valla, şaşırdım ben de. Genç bir arkadaş. MKYK’ya çok büyük oyla seçilmiş. Kendisi törenden sonra tebrik etti; ama yorum yapmakta zorlanıyorum. Bu konuda bir sürü arkadaşımız Erkan Bey’in davranışı ile ilgili rahatsızlıklarını ifade ettiler, “Belki ileride ANAP içinde önemli hedefleri var.” dediler. Genel başkanlık gibi mi? Olabilir. Benim ANAP’a genel başkan olmak gibi bir hedefim ve iddiam yok. Erkan Mumcu gibi arkadaşlarda varsa ben onları takdir eder ve destek olurum sonuna kadar. “Benden ürkmesine gerek yok” diyorsunuz yani. Kesinlikle... ANAP’a geçme konusunda anneniz mi sizi, siz mi annenizi ikna ettiniz? Annemin hiçbir menfi veya müspet sözü olmadı. Ben karar verdikten sonra ise beni destekledi. 9 yıldır Mesut Bey’le hiç görüşmediler; çünkü onu partiden kovdurduğunu düşündü hep. Semra Hanım sanki sizi intikam için Truva atı gibi partiye sokuyor. Bakın bir şey söyleyeyim, siyaset kan davasıyla yürümez. Siyaset, geçmişteki insanların yaptığı hataları unutmaktır. Siyasetçi açısından dün dündür tabii; ama vatandaş açısından bugünkü resmi sorgulamak da normaldir. Geçen söyleşimizde siz Demirel’le birlikte olduğunuzu, Özal misyonunun artık nereye gitmesi gerektiğini çok iyi bildiğinizi söylüyordunuz. ANAP’a giriş töreninde ise ettiğiniz laf şu: ‘Kalbinize ne istediğinizi söyleyemezsiniz. Ancak kalbiniz size söyler.’ Kalbiniz çok şakacı olmalı. Dün Demirel diyor, bugün Yılmaz. Yoo ben Demirel’i takdir ettiğimi söyledim. Onunla siyasete giriyorum demedim. Bu röportajı başkasıyla yapmış olsaydınız “Yanlış yansıtılmış olabilir” derdim; ama bana resmen onunla beraber olduğunuzu söylediniz. Hayır hayır. Böyle söylemişsem yanlış söylemişim. Ben Demirel’i takdir ettiğimi söyledim. Eğer parti kursaydı ben Demirel’le beraber olur muydum? Bilmiyorum; olabilir miydim, olamaz mıydım? Annenizin eğlence hayatına düşkünlüğünü eleştirirdiniz. Bu görüşünüz de değişti mi? Valla, o zaman annemi çok kritize ettim, ondan sonra da etmemeye başladım. Çünkü çok dobra bir insan. Yaşamı, gezmeyi, eğlenmeyi seviyor. Bir yaştan sonra karışamazsınız ki. Onu o mutlu ediyorsa, ben de mutluyum. ANAP’a girecek mi o da? Hayır. “Bu saatten sonra siyasetle uğraşamam. Bunlar gençlerin işi artık” diyor. ANAP’ı tek başınıza sizin kurtarmanız söz konusu değil. Dolayısıyla Mesut Bey’e tavsiyeniz nedir? Bugün uygulanan ekonomik program halka yansımazsa o partiyi hiç kimse kurtaramaz. Önümüzdeki bir yıl içinde, işsizliğin azalması, halkın reel gelirinin artması, vergi indirimi gibi şeyler olursa, o partiyi de kurtarır, hükümeti de. Mesut Bey’in elindedir yine partiyi kurtarmak. Hiçbir seçimi kazanamamış olması size bir şey söylüyor mu? Mesut Bey seçim kaybetti, başka partiler de kaybetti. ANAP içinde herkesi tanıyorum ben. Bugün “Mesut Bey gitsin başka birisi gelsin” denirse ben yine “Mesut Bey kalsın. Mevcutların içinde en tecrübelisidir” derim. Ama tecrübesinden partisi yararlanamadı bir türlü... Ben bundan sonra yararlanacağı kanaatindeyim. ANAP bundan sonraki seçimlerde birinci parti olacak. Yani, babanızın en fazla değer verdiği ifade ve inanç özgürlüğü konusunda koalisyondaki diğer partilerden farksız davranmamasını, babanızın zamanında verilen özgürlüklerin tümünün geri alınmasını insanlar görmeyecek mi? Bunlara katılıyorum; ama seçime daha iki sene var. Bazı şeyler yapılır, bazı şeyler zamanını bekler. İki sene içinde her şey yapılacak. İnsan hakları ile ilgili ilk defa Meclis süper bir Anayasa geçirdi. Eksikler var ama düzeltilecek. Ekonomi, 11 yılın sıkıntısı ile geldi buraya. Demek ki insan gözüne hangi gözlüğü takarsa öyle bakıyor hayata. Hayır, ben kendimden çok emin konuşuyorum. Öyle şeyler yapılacak ki, bakın göreceksiniz ANAP birinci olacak. Başörtüsü konusu örneğin, zamanı gelince çözülecek. Tabii ki bizim içimiz kan ağlıyor. Ama her şeyin bir zamanı var. Karizma konusunda, kendinize kaç puan veriyorsunuz? Karizmatik bir babanın oğlu olmanın zorluğunu tahmin bile edemezsiniz. Çünkü herkes sizi babanızla kıyaslıyor. Yanlış bir şey bu. Baba çok karizmatik olabilir, oğlu olmayabilir. Kendimi o konuda yorumlayamam; ama ben çalışkan ve mücadeleciyimdir. Karizma sorusu da tuzaktı. Geçen röportajımızda, “Karizma genetiktir. Babamın karizması bana da geçmiştir.” demiştiniz. Aa inşallah öyledir, çok fazla da ukalalık etmek istemiyorum. Babaları politikacı olan oğulların hiçbiri başarılı olmadı. Siz neye güveniyorsunuz? Her şeyin bir ilki vardır. Ben bir defa yaratıcıyım. İlk özel Tv’yi kurdum. Eğer basın özgürlüğü geldiyse özel Tv’lerden geldi. Ama har vurup harman savurdunuz. Kurduğunuz şeye sahip olmadınız. Elimizden çıkartmak zorunda kaldık. 5 Nisan kararları ile beraber çok büyük sıkıntılara girdik. Sadece biz değil binlerce şirket etkilendi. Ama ben hayal ettiğim şeyleri yaptım bugüne kadar. İyi bir eğitimim var. Ekonomide 80’li yıllarda babamla da çalıştım. IMF’de çalıştım, 5 tane ülkeye baktım. Bugünkü sorunlarla ilgili çözümlerim var. 5 ay içinde Türkiye’nin çehresini değiştirecek fikirlerim var. Mesut Bey’e bunları anlattığınızda, çok mu şaşırdı? “Aman ne ilginç fikirler!” mi dedi? Ben bu konuda kendisinin müspet bir şekilde çok etkilendiği kanaatindeyim. Bunca yıldır politikanın içindesiniz, üç yıldır da Meclis’tesiniz. Varlığınız Türk politikasına nasıl bir artı değer yarattı? Yaratacak inşallah. Ben sabırlı bir insanım. Fazla konuşmam. Bağımsız milletvekili olarak yapacağım da fazla bir şey yok. Meclis’te bile konuşma sürem beş dakika. Söyleyecek lafı olana 5 dakika yeter. 5 dakikada konuşulacak hiçbir konu yok. Babanızın ilkeleri adına itirazınızı yapacak çok olay vardı. Sesiniz çıkmadı. Ben ucuz kahramanlık peşinde olmadım. Bugünkü şartlarda fazla bağırıp çağırmanın kimseye yararı yok. Yapılan işlerin, alınan kararların doğru olduğu kanaatindeyim zaten. Bir parti lideri olsanız Mesut Yılmaz’a rakip olabilir miydiniz? Bir parti kursaydım, Türkiye’deki sağ–sol ayrımı yapmadan bütün partilere ciddi rakip olurdum. Ben doğru çizginin bir parti kurmak olmadığını, ANAP’ın ayaklandırılması gerektiğini düşünüyorum. Neden Hüsnü Doğan’la birlikte değilsiniz? Şu anda parti kuruyor. En son babanızın kuracağı ikinci partinin program çalışmalarını o yapıyordu. Hiçbir fikrim yok. Hüsnü abi beni bu konuda hiç aydınlatmadı, fikrimi sormadı. Birkaç yıldır hiç görüşmedim kendisiyle. Korkut Özal’a “Amca ben ANAP’a geçiyorum. Ne diyorsun?” diye danıştınız mı? Hayır. Kendi kararımı kendim veririm. 45 yaşındayım. Ben milletvekili olurken de tek başıma çalıştım, kazandım. Malatya halkının dışında kimseye bir borcum yok. Babanıza var; ama hatırası için bir şey yapmadınız. Suikastının aydınlatılması için mi çalıştınız? Ölümünden sonra Hacettepe’de kaybolan kanının peşine mi düştünüz? Saç tellerinin tahlilini mi yaptırdınız? 2000 yılı için torununa yazdığı ve kaybolan mektubu mu araştırdınız? Ne yaptınız? Bu suikast ve ölüm meselesi ile ilgili bizim aile olarak elimizde hangi devlet gücü vardı ki? Bunları yapması gereken hükümetti. Biz tek başımıza 5 tane telefon açıp, üç tane insanla zor konuşurduk. Bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu. Vardı. En azından gündemde tutabilirdiniz. İnsanları ayağa kaldırabilirdiniz. Saçı tahlil ettirebilir, bunu bir dava haline getirebilirdiniz. Siz ve aileniz babanızın hatırasına sahip çıkmadınız. Hayır, babam suikast olayını sonuna kadar araştırdı. Kendisine sordum, “Oğlum zamanı gelince bunlar açıklanır.” dedi. Hangi noktalarda neler öğrendiğini bilmiyorum. Suikastın Türkiye’den daha önemli olmadığını söylüyordu. Türkiye’nin iç ve dış ilişkilerinde belki bir problem olabilirdi. Rahmetlinin ölümüyle ilgili hiçbir kanıt yok. Sadece halkın bazı düşünceleri var. Amerikan filmlerindeki gibi onun bunun peşine düşemezsin. Bazı şeyler zamanı gelince aydınlatılacak. Yaygara yapmanın yararı yok. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:30

İLGİLİ HABERLER