Medya
  • 11.9.2002 11:04

AYDIN DOĞAN : KARAMEHMET TUNCAY ÖZKAN'A 1 MİLYON DOLAR VERDİ

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Zaman Gazetesi'nden Nuriye Akman'a konuşan Aydın Doğan, ilginç açıklamalarını sürdürüyor.Tuncay Özkan'ın Kanal D'den ayrılıp Show TV'ye geçişini anlatan Aydın Doğan,"Bana geldi dedi ki Tuncay: “Bana böyle böyle bir teklif var.” Dedim ki: “Ben sana nasıl gitme diyebilirim?.. Nasıl bu parayı alma diyebilirim?..Bu doğru değil, ama yaptılar. Sektörü bozuyorlar. Sen kendini kullandırmamaya dikkat et. Bunlar bu parayı seni kullanmak için veriyorlar.” Çünkü bunlar diyor ki: “Biz siper kazdık. Bu siperin içerisine gireceğiz, buradan ateş edeceğiz.” Tuncay’a milyon milyon para verdiler. Benim böyle bir para verme hakkım yoktu Tuncay’a. Onun için de gitti. Tuncay’ı ben hiç suçlamıyorum " dedi. İŞTE AKMAN'IN RÖPORTAJI Aydın Doğan: Ne Murdoch’um ne de Berlusconi, batma korkum yok benim! Bugün son gün, Aydın Doğan söyleşisi bitiyor. Eğer okurlarıma zengin bir içerik sunabildiysem, bunu onun hoşgörüsü ve sıcaklığına borçluyum. Sayın Doğan bana kalbini böylesine açmasaydı onu yakından tanıma çabam, hüsranla sonuçlanabilirdi. Söyleşimizde yer alan RTÜK, Vakıfbank, Dışbank, Pamukbank ve Petrol Ofisi ile ilgili kısımları bu dört günlük diziye almadım. Çünkü bu konularda haber değeri taşıyan yeni bir unsur yoktu. Zaten “Buyrun İstediğinizi Sorun” kitapçığında bu konulara verilen cevaplar var. Aydın Doğan’a bana ayırdığı zaman için teşekkür ederim. Büyük keyifti... Özer Çiller’le içli dışlı olmanın size mi ona mı daha fazla yararı var? Bir defa Simni seyahati çok güzeldi. Ertuğrul şarabın iyisini biliyor. Ben bilmem Anadolucu olduğum için. Rodos adasını çok sevmedik; ama Simni adasını çok sevdik. Özer Bey bir siyasi parti liderinin eşi. Birlikteliğinizde etik açıdan sizi rahatsız eden en ufacık bir şey yok mu? Niye olsun ki? En azından, “Bütün siyasi partilere eşit mesafedeyiz” iddianızı çürütüyor. Bilakis onu desteklemek için gittim. Mesut Yılmaz’la yakın diyorlardı ya! Ama ister istemez insanın aklına Çiller’in seçimden önce başbakan olma tezgahının arkasında sizin olduğunuzu getiriyor. Getiriyor ama insanlar duyduğunu değil gördüğünü yazar. Gazetecilik bu mu? Hayalini kur, aklına gelince yaz. Öyle şey mi olur? Bunu yapmayan basın grubu mu var? Neyse. “Eşimle siyaset arasında bir seçim yapmak zorunda kalmasaydım siyasetçi olurdum.” diye bir lafınız var. Gazete patronluğu biraz da size bu özleminizi tatmin etme imkanı veriyor olsa gerek. 32 yaşımdayken Gümüşhane mebusu olmak istiyordum. Hanım dedi ki: “Bak kardeşim. Ben İstanbullu bir işadamıyla evlendim. Benim ailem Demokrat Partili. Sen Halk Parti’den böyle bir şey yapacaksan gel yollarımızı ayıralım.”. “Aman yolları ayırma, ben senden yanayım.” dedim. Bıraktım siyaseti. Gençlik yıllarında cemiyetçilik yaptım. Özlem yok şimdi. Özlemenize gerek yok, gazete patronu olunca otomatikman siyasetçi oluyorsunuz zaten. Ne istiyorsun? Seni otomatikman mebus yaptıralım. (Kahkahalar) Siz aslında Berlusconi mi olmak istiyorsunuz? Hayır ben Aydın Doğan olmak istiyorum. Berlusconi bana benzesin. Ben neden ona benzeyeyim? O çok sempatik bir adam değil. Bir de o siyaset yapıyor, ben siyaset yapmıyorum. Gazetelerin siyaset yapmadığına kimse inanmaz. Gazeteler hükümetleri kurar, batırır. Bir şeyi kafasına takarsa onu mahvedebilir. Böyle bir gücünüz yok mu yani? Tabii yıpratma gücümüz var; ama o zaman işte etik kuralları altüst oluyor, tarafsızlık filan tabii çoğu altüst oluyor. Onun için de yapmıyorsunuz. Şimdi bir yandan daha da büyümek istiyorsunuz. Siz diyorsunuz “Sabit değerlerle en az yüzde on beş”, İmre Hanım diyor “Türkiye’nin bir numarası olmak istiyoruz.” Ama bilinçaltınızda büyüme korkusu da var. Mesela Murdoch’a benzetildiğinizde “Murdoch, beni köpekbalıkları yutacak diyor. Benim köpekbalıklarından korkum yok.” diyorsunuz. Büyüdükçe daha çok göze batacaksınız tabii. “Köpekbalıklarından korkum yok.” derken karanlıkta ıslık çalmak gibi korkunuzu mu yenmeye çalışıyorsunuz? Yoksa “ben o kadar güçlüyüm ki beni kimse batıramaz” mı bunun anlamı? Ya bu güzel bahçede ıslık çalmak varken, niye karanlıkta ıslık çalayım? (Kahkahalar) Ben eğer hata yapmazsam batmam. Murdoch korkuyor, büyük medya kuruluşları onu yiyecek diye. Benim böyle bir korkum yok, ben kendime güveniyorum. Uzanlar’ın yakında medya sektöründen gideceğini söylediniz. Bu kehanetin duygusal olmayan, rasyonel bir tabanı var mı? Var. Ekonomik olmayan, bir gün lazım olur diye kullanılan hiçbir iş uzun ömürlü olmaz. Uzanlar gazetenin kağıdını 400 bin liraya alıp, gazeteyi 100 bin liraya satıyorlar. Böyle bir işin uzun süre yaşaması mümkün değil. Bir gün bu paralar bitecek, gidecekler. Mehmet Emin gidecek; çünkü bunu iş edinmemiş. Ömer Çavuşoğlu 81’de geldi, 84’te gitti. Mehmet Ali Yılmaz 84’te geldi, 88’de gitti. Dev gibi Asil Nadir, 88’de geldi 90’da gitti. Daha neler sayarım sana. Zaman grubu hariç tamamı gidecek. Cumhuriyet iyi bir gazete; ama ortağın biri Gürbüz Çapan, birisi Turgay Ciner. İkisi de yayıncı değil. Olmaz. Amerika’daki mal varlığı ile ilgili haber ilk çıktığında Milliyet gazetesinde Tansu Çiller sizi ziyaret edip, “Aydın ağabey beni kurtar” diye gözyaşı döktü mü, sizin gözünüzün önünde? Hayır. Tansu başka bir konuda ağladı ama. Bana Tansu Çiller Amerika’daki malvarlığı dolayısıyla kendisi direkt telefon etmedi. Bir reklam şirketi aracılığıyla ısrar etti. Ben “Hayır olmaz. Bu haberi yayınlamama lüksümüz yoktur.” dedim. Hangi konuda ağladı peki? Sen de flaş arıyorsun. Sizin grupta, Hüsamettin Özkan aleyhinde hiç haber çıkmamasının özel bir nedeni var mıydı? Hüsamettin Özkan aleyhine zaten haber yok. Ama biz Kayınvalidesinin haberini kaç defa yaptık. Faruk Süren ile ilgili bir hayali ihracat haberini hatırlıyorsunuz. Bir liste yayınlanmıştı işte, Orhan Aslıtürk’ün listesi diye. Orada Hüsamettin Özkan’ın da ağabeyinin olduğu, Turgut Yılmaz’ın şirketlerinin de olduğu söylendi; ama yayında yoktu... Hüsamettin Özkan’ın abisinin hayali ihracatı falan olmadı. O listede olduğunu duymadım. Mümkün değil öyle bir sansür yapmamız. Yani bir liste yayınlayacağız, oradan birini çıkaracağız! Kim yaptıysa ver, adamı işten atayım. Ben yaptıysam beni bile at işten. Star ekranlarından, Korkmaz Yiğit hakkında sizin gruptakilerin arasında geçen tuhaf bir telefon konuşması yayınlandı. Siz onu dinlerken ne hissettiniz? Orada neydi konu bir hatırlatır mısın? Hani “Çamur yapacağız” deniyor Korkmaz Yiğit’in parasını. O kadar deli saçması geliyor ki bana. Ben bu arkadaştan 90 milyon dolar para aldım. Ve anlaşma yaptım. Bu 90 milyon doları ben taahhüdümü yerine getirmesem, ona ödeyeceğim. O taahhüdünü yerine getirmezse 90 milyon doları bana bırakacak. Ben bu yasal hakkım olmasına rağmen, 90 milyon dolarımın tamamını adama iade ettim. Bunun pul parasını da iade ettim. Adam bunu gazetesinde yazdı, televizyona çıktı söyledi, bana mektup yazarak söyledi. Ben 90 milyon doları verdim, niye onun 1 milyon dolarını alayım? Niye “çamur atacağız” diyor Soner Bey o zaman? Soner’e sordum. Paralarını veriyorum ya, “verme” diyorlar. Yasal hakkım çünkü. “Size o kadar kızdık ki. İlan faturası keselim dedik.” dedi. Onun için “çamur yapacağız” demiş. “Demeselerdi” diyorsun sen şimdi ama adam her yerde aldığını söylüyor. Peki o yayından sonra, ek güvenlik önlemleri aldınız mı, telefonların dinlenmesi ile ilgili. Aldılar galiba. Hürriyet’in içinde, eski Hürriyet yöneticilerinden birileri yaptırmış diye duydum onları. Star ekranlarında sizin bir düğünde sanırım, Mesut Yılmaz ile bir masada el çırpmanız, şarkı söylemeniz geliyordu bir ara sık sık. Ne hissediyordunuz? Bizim Kelkit’te ne yapmışlar biliyor musun? Star televizyonunun yayınlarını iptal etmişler. (Kahkahalar) Belediye gidip şeyi çıkarmış. Ayıptır dedim arkadaşlar, gidin takın. Ayıp olur dedim, duyarlar da, şey yaparlar. Sinirleniyor musunuz? Hayır ben sinirlenmiyorum. Üzülüyorum, Mesut Bey’in karısı hanımefendi bir kadın. Sen de yanımda olup, sen de el çalabilirdin, düğüne gittik. Bu yayıncılık falan değil. Haklısınız. Başka bir konuya geçelim. Hani kraldan fazla kralcılar, patrondan fazla patroncular olur. İşin psikolojik boyutunu merak ediyorum. Kendi grubunuz bünyesinde de kuşkusuz vardır, bu bir insanlık halidir. Nasıl bir yöntem uygularsınız onlara? Yani ben mümkün olduğu kadar, yapmayın derim. Öyle çok radikal kararlar almam; ama yapmamaları için tavsiyelerde bulunurum, kraldan çok kralcılığı da hiç sevmem. Bütün güç sahibi insanların ayrıca “soytarıları” olur, “yalakaları” olur, bilmem neleri olur. Benim yok. Nasıl oluyor da olmuyor? Yani ne önlem aldınız ki? Yani ona kendin kapalı olursun, öyle olur. Mesela bizim Erol Bey’in, “Hırsız Semavisi” vardı. “Berber Yaşar’ı” vardı bir tane. Böyle adamları vardı Erol Simavi’nin. Hep öyle adamları yanında taşırdı. Ben ondan zevk almam. Bir de benim kap olarak, Kelkit tabiriyle, evcimen adamım. Ben aileye daha önem veren bir adamım. Tuncay Özkan niye Kanal D'yı bırakıp ayrıldı sizden? Bak bir şey söyleyeyim, Tuncay çok iyi bir gazeteci. Fevkalade iyi çocuktur, ben severim kendisini de. Tuncay ayrılmama mücadelesi de verdi. Çünkü, bir tarafta ona teklif edilen aşırı bir para vardı. Bir taraftan da etik değerler vardı. Ben dedim ki: “Senin bu parayı almama hakkın yok.” Yani teşvik mi ettiniz gitmesi için? Teşvik etme değil. Bana geldi dedi ki Tuncay: “Bana böyle böyle bir teklif var.” Dedim ki: “Ben sana nasıl gitme diyebilirim?.. Nasıl bu parayı alma diyebilirim?.. Bu doğru değil, ama yaptılar. Sektörü bozuyorlar. Sen kendini kullandırmamaya dikkat et. Bunlar bu parayı seni kullanmak için veriyorlar.” Çünkü bunlar diyor ki: “Biz siper kazdık. Bu siperin içerisine gireceğiz, buradan ateş edeceğiz.” Tuncay’a milyon milyon para verdiler. Benim böyle bir para verme hakkım yoktu Tuncay’a. Onun için de gitti. Tuncay’ı ben hiç suçlamıyorum. Peki, bir gazetecinin bu kadar çok para kazanmasını doğru buluyor musunuz? Hiç bulmuyorum; ama ne yapabilirdim Tuncay’a, “Sen oradan milyon milyon dolarları alma, bende milyon milyon TL’lere kal..” diyemezdim. Yani Tuncay benden geçinebileceği kadar, makul bir para, senede 150 bin dolar falan alıyordu. Ayda primi, şusu busu, 15 bin doların altına gelmiyordu. Fakat orada öyle bir para verdiler ki. İşte bak, Nuriye bunun üstünde çok duruyorum. Vergilendirilmeyen, hak edilemeyen paralar geliyor sektörümüze kardeşim. Adam diyor ki: “Ben Yapı Kredi’yi, Pamukbank’ı geri alacağım, 6,5 milyar dolar geri getireceğim.” 6,5 milyar doları geri getirebilmek için, KDV’sini versen 500 milyon dolar ediyor. Onun için de parayı serpiyor adam. Ondan sonra da sektörün içine ediyorlar. Tuncay Özkan’ın etik değerlere çok önem verdiğini söylediniz. Değil mi? Evet, evet. Kanal D’nin başına gelen Fatih Altaylı ise onu mesleki etik açıdan hiç doğru bulmadığını söylüyor. Okudum seninle yaptığı o röportajı. Fatih diyor ki: “Polis içerisinde yakın olduğu kesimler var.” Bana sempatik gelir Tuncay. Bunu bana birkaç kişi söyledi, çok da incelemiş değilim. Ben öyle de bulmuyorum. Bana iyi gazeteci gelir. Gittiği için Nurcan Akad’ı da suçlamam. Ya benden aldığının çok üstünde paralar aldı bu çocuklar. Onlar da hayatlarını emekleri ile kazanıyorlar. Hakları mıydı? Değil ama, öbürü manyak. Bu tip şeyler öbür gazetecilerde eziklik yaratıyor. Ben hak etmiyor muyum, diyor. O hak etmedi kardeşim. Sen de hak etmiyorsun. Ona bir şey vurdu. Peki bu hak etmede ölçünüz ne? Türkiye’de belli bir seviyenin üzerindeki gazeteciler, uluslararası standartlardan daha fazla para alıyor. Ama maalesef, aşağıdaki gazeteciler çok az para alıyor. Gazeteciler arasındaki bu ayrımı önlememiz lazım. Peki sizin grupta gereğinden fazla para alan insan var mı? Şu anda kalmadı. Geçmişte, o kötü, aşırı rekabette baktık ki, buna razı olacak, gidiyordu arkadaş. Gitsin. Ay gitme, aman biz de sana bunu verelim, dersen olmaz. Şu anda bizde hepsi gereği kadar para alıyor. Ama kriz orta ve ortanın altındaki gazetecilerin hepsini çok ezdi. Buna bir çözüm bulmamız lazım. Son zamanlarda “patron gazeteciler” diye bir eleştirel tanımlama yapılıyor. Çünkü bunlar hem çok yüksek miktarlarda para alıyorlar, aynı zamanda bunlar, o grubun yan şirketlerinde de bir şekilde ortaklar, hissedarlar. Bak şimdi üst seviyede yöneticiler dünyanın her yerinde, patron gazetecidir veya patron yöneticidir. Yani onu gazeteci olarak almamak lazım. Onlar da başarıları ile orantılı, maaştan çok prim alırlar. O bakımdan bu normal. Sizin gazetelerin arasındaki rekabet nasıl işler, kardeşler arasında kavga oluyor mu? Uf, nasıl oluyor görmüyor musun? Mehmet ile Ertuğrul zaman zaman, onun yazdığını o yalanlıyor, onun yazdığını o yalanlıyor, doğrusu budur diyor ve benim de çok hoşuma gidiyor. “Yiyin birbirinizi” derim, kih kih gülerim. Yesinler birbirlerini. Sizin arabuluculuk yaptığınız bir durum oldu mu? Yayıncılıkta olmaz. Yani bilsem de haberi, bilmem ama, bilsem ki Hürriyet’in bir özel haberi var, onu Milliyet’e söylemem veya Milliyet’in özel bir haberi var, bunu Hürriyet’e söylemem. İsterseniz kırdırabilirsiniz birbirlerine, yani, onu ona, onu ona. Ama söylersem, o da onun haberini kopya eder, olmaz. Bazen eşit manşet görüyorum, “Ulan, bu yanlış olmuş.” diyorum. Ama birbirinden habersiz manşet kullanmış oluyorlar. Hürriyet daha büyük olduğuna göre, Ertuğrul Özkök’ün Milliyet ve Radikal’e bir şekilde müdahale etme hakkı olmuyor mu? Hayır, Ertuğrul’un daha çok satan gazete olarak, ne Milliyet’e ne Radikal’e müdahale hakkı var. Ama Ertuğrul, yayın grubu başkan yardımcısı. Komik bir dedikodu var, Ertuğrul Bey, Milliyet’in mizanpajını değiştirmiş bir gece yarısı. Mümkün mü böyle bir şey? Dedikodusu bile suç. Mehmet Yılmaz adamın gözünü oyar. (Kahkahalar) Gazetesine patronu bile dokundurmazlar. Mehmet hemen o gün şapkasını alır gider. Olmaz. Ayrıca da bir şey söyleyeyim: Milliyet de bu sene kâr ediyor. Geçen sene çok zarar etti. Yazarlarınızdan favorileriniz kimler? Onu nasıl söylerim? İsyan çıkar, olur mu? Bende hangi gazetecinin ne kadar okunduğu araştırmaları bile var; ama...… Zafer Mutlu ve Güngör Mengi başta olmak üzere Sabah’tan bir grubun Dinç Bilgin’i terk etme olayının bir gün sizin başınıza da gelebileceğini düşünüyor musunuz? Beni de o kadar terk eden gazeteci oldu ki. 86 senesinde Mehmet Barlas, murahhas aza rahmetli Yekta Okur, sorumlu yazı işleri müdürü Orhan Duru, yazı işleri müdürü Tufan Türenç, Pınar Türenç, ondan sonra, art direktör, bütün künyem gitti. Dinç’in başına gelenin benim başıma gelmesini istemem. Dinç battı da onun için gittiler onlar. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:06

İLGİLİ HABERLER