Medya
  • 7.5.2004 00:37

GAZETESİNİN İNTERNET SAYFASINI BEĞENMEYEN AYŞE ARMAN'IN YAZISI İNTERNETTEN SANSÜR YEDİ

Hürriyet gazetesi ile dağıtılan Seyahat ilavesinin son sayısında Ayşe Arman, sevgilisi ile bulunduğu Dubai'de Türk gazetelerini okuma zevkinden mahrum kalışını ve internette gazeteleri okurken çektiklerini yazdı. ''Binlerce kilometreden kendi gazetemi okuyan biri olarak pek çok şikayetim'' var diyen Arman'ın yazısına Hürriyet'in internet sitesinden ulaşmak imkansız. Seyahat bölümünde tıklanan bütün haber ve yazılar açılırken Arman'ın yazısı hata veriyor.

AYŞE ARMAN'IN YAZISI ŞÖYLE:

Pazar günleri gazete okumayı sever misiniz? Sabahın köründe "Geldi mi acaba gazeteler?" diye merak eder misiniz?
İkide bir, tin tin tin, yalın ayak, kapıya gider misiniz?
Gelmemişse "Aman be! Niye getirmedi Asuman hâlâ bunları" diye içinizden kapıcınıza sitem eder misiniz?
Bir süre sonra yine kapıyı açıp, onları kardeş kardeş üst üste uzanmış gördüğünüzde, "Oh be! Şükürler olsun kavuşturana" der misiniz?
Önce benim gibi, şöyle bir göğsünüze bastırıp, sessizce ayakta dikilir misiniz?
Gözlerinizi kapatıp, o tarifi zor olan gazete kokusunu içinize çeker misiniz?

Peki nereden başlarsınız gazeteyi okumaya?
İlk önce manşete mi göz atarsınız, yoksa birinci sayfayı es geçip, hemen arka sayfaya mı dalarsınız?
Yoksa, spor sayfalanna özel bağlılık gösterenlerden misiniz?
Var mıdır bir ritüeliniz, kendinize has bir gazete okuma şekliniz...
Peki vazgeçemediğiniz alışkanlıklarınız....
Mesela evde gazeteleri okuyan ilk kişi siz mi olmak istersiniz?
Sinan misali.
O benim yazar arkadaşım, hani bazen bu köşeye yazıyor...
Adam sadece yazmıyor, bol bol da okuyor.
Ama tuhaf bir özelliği var, gazeteleri ondan önce hiçbir aile bireyi okumasın, hatta mümkünse dokunmasın istiyor.
Okunmuş gazete, kötü katlanmış gazete onu hiç mi hiç heyecanlandırmıyor.
Nasıl desem, sanki gazozu kaçıyor.
O yüzden sabahın köründe kalkıyor.
Evet anladınız, kendisi bir tür gazete canavarı oluyor!
Hepsini satır satır okumadan, içi rahat etmiyor.

Ben?
Sanırım ben de bir tür gazete canavarıyım.
Dım demek daha doğru olacak.
En büyük keyfim de iki göz yumurta eşliğinde, mükellef bir kahvaltıda gazete okumaktı.
Sistematik bir şekilde, önce ana gazeteler, sonra ekler.
Yavruları daha bir dikkatli okurdum.
Hangi haber nasıl verilmiş, sunuşu nasıl olmuş, kim ne röportaj yapmış, fotoğrafların durumu ne, sayfa düzeni ne alemde...

Görüntü modern mi, köylü mü?
Bizim bilmediğimiz bir numara çekilmiş mi?
İşim olması bir yana, hoşuma gidiyordu, Pazar günleri böyle bir eğlencem vardı.
Kağıda dokunmak hoş bir duyguydu...
Sizce neden nostalji yapıyorum?
10 puan!
Çünkü bir süredir seyahatteyim.
Ve gazetelere dokunamıyorum.
Sizin yaşadığınız keyfi ben süremiyorum.
Meğer gazete okumak zaman zaman lüks olabiliyormuş.
Değerini bilin yani.
Ben artık kokusunu duyamıyorum.
Gazeteleri parmaklarımın arasında tutamıyorum.
Elim boya olmuyor düşünsenize!
Peki ne yapıyorum?
Hıyar değilim, ne kadar uzakta olursam olayım peşinizi bırakmıyorum, memleketimde olup bitenleri merak ediyorum, sürekli gazete okuyorum.
Hatta, Türkiye'de olduğundan çok daha dikkatli bir şekilde.
Kendime madalya takacağım neredeyse...
Ama itiraf ediyorum, internet'ten gazete okumak çok sinir, çok ama çok ruhsuz bir şey...
Dün dedim ki sevgilime, "Biliyor musun? En çok pazar günü kahvaltı yaparken gazete okuyamamak bize koyacak..."
"Kolayı var" dedi.
"Gel kahvaltıyı odaya söyleyelim. Ve eski günlerde olduğu gibi gazeteleri kahvaltı soframızda okuyalım..."
Zannettim ki, Gulf News okurken, Hürriyet okuduğumuzu filan hayal edeceğiz, böyle bir oyun icat edeceğiz.
Yok, yok, basbayağı kahvaltı sofrasında Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan, Radikal okumaktan söz ediyor.
Nasıl mı?
Kahvaltı soframız, iki kişilik yatağımızdı.
Oda servisi bize bir kıyak çekti, yatağı beyaz örtülerle masa haline getirdi.
Soframızda Allah sizi inandırsın, hiçbir şey eksik değildi.
Hey bizden korkulur!
Resmen becerdik.
Çünkü gözümüzü karşımızdaki televizyon ekranına diktik, bir elimizde yumurta, bir elimizde klavye, hem şahane bir kahvaltı ettik, hem de Türk gazetelerini hatmettik.
Bir otel odasında, iki kişilik kocaman yatağımızda çocuklar gibi şendik.
Tabii birbirimizi de uyarmayı ihmal etmedik:
"Fazla hareket erme, portakal suyu dökülecek!"

HAMİŞ: Ben internet üzerinden gazeteleri okuyanları meğer hiç anlamazmışım. Pek çok şikayetleri olurdu, "Ha öyle mi?" der, geçiştirir, ilgilenmezmişim. Ben bir eşekmişim! Artık ben de internet üzerinden gazete okuyorum. Ve şimdi onları anlıyorum. Binlerce kilometreden kendi gazetemi okuyan biri olarak pek çok şikayetim var efendim. Yakında yazacağım... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:09

İLGİLİ HABERLER