Medya
  • 27.9.2006 17:18

İHSAN ARSLAN - ÇÖLAŞAN KAVGASI MAHKEMEYE GİDİYOR!..

AK PARTİ DİYARBAKIR MİLLETVEKİLİ İHSAN ARSLAN’IN TARİHİNDE TBMM’DE DÜZENLEDİĞİ BASIN TOPLANTISI’NIN TAM METNİ…

 

Değerli Basın Mensupları,

Bu güne kadar basında çıkan ve şahsımı ilgilendiren iddia ve dedikodulara itibar etmemeye ve cevap vermemeye gayret gösterdim. Fakat; 15 yıl önce yayınlanmış bir kitaptaki ropörtajımdan bazı kelime ve cümlelerin cımbızlanarak alıntı yapılması ve o günkü görüşlerimin çarpıtılarak şahsım üzerinden Partimi yıpratmaya yönelik abartılı yayınlar yapılması üzerine bu açıklamayı yapma gereği duydum.

Öncelikle aynı haber, 2005 yılında bir dergide yayınlanması üzerine tarafımdan cevap verilmiştir.  Buna rağmen, aynı haberin bu gün tekrar sanki yeni bir habermiş gibi tarih verilmeden gündeme getirilmesini iyi niyetle bağdaştırmadığımı belirtmek isterim. Hangi sebeple olursa olsun, bu kadar uzun geçmişe ait bir metinden kısmi alıntılar yapılarak, başkalarının siyasi veya sosyal  yaşamlarını hedef alacak sonuçlar çıkarmanın ahlaki olmadığını da düşünüyor, bu nedenle yapanları kınıyorum.

Değerli Basın Mensupları,

Takdir edersiniz ki, hiç değişmeden aynı kalmanın, herhangi bir olayı 40 yıl önce nasıl değerlendirdiyseniz bu gün aynen değerlendirmenin insanlar için söz konusu olamayacağı kesindir. Özellikle de eğer göreviniz toplumsal ve siyasal sorunları teşhis etmek ve bunları çözmek gibi bir sorumluluğu içeriyorsa,  yeni edinilen bilgiler ve gelişen olaylar çerçevesinde değişik teşhisler ve değişik çözümler belirlemenin zorunluluğu ortadadır. 25 yaşındayken düşündüklerimi ve yapmak istediklerimi herhalde 40 yaşında iken aynen tasvip etmem sözkonusu değildir. Ve bu gün de şüphesiz 15 yıl önceki yorum ve değerlendirmelerime katılmam benden beklenmemeli. 15 yıl önce düşündüklerime bu gün ben katılmazken, başkasının katılmasını da beklemiyorum.

Akranlarımın daha başka şeylerle uğraştığı o dönemde, benim gibi az sayıda insanın sorumluluk bilinciyle toplumsal sorunları çözmeye çalışmasının beraberinde bu gibi riskleri taşıması normaldir. O günkü çözüm önerilerimizi hiç paylaşmayabilirsiniz de, ki bu gün ben de mühim bir kısmına katılmıyorum. Ama toplumun geçirmekte olduğu o sıkıntılı günlere çözüm sadedinde önerilerde bulunmamıza karşılık başkalarına düşen, beni vatan hainliği ile itham etmek değil, belki önerilerime katılmadığını söylemek ve kendi doğru önerilerini ortaya koymaktır.

Benim üzerimden partimi ve genel başkanımı yıpratma girişimlerini ahlaki  bulmadığımı da belirtmek istiyorum. İddia edildiğinin aksine, Milletvekili olma sıfatı dışında Sayın Başbakanımıza danışmanlık yapmıyorum, geçmişte de hiç bir dönemde böyle bir görevim olmadı. 15 yıl önceki yerimde saymadığımı rahatlıkla söylemek isterim.  Bazılarının değişiyor olmamızdan rahatsız olmalarını ve değiştiğimiz için de bizi suçlamalarını yadırgıyorum. Bizim geçmişteki hatalarımızı fark etmiş olmamız ve öz eleştiri yapabilmemiz,  olsa olsa takdir edilecek bir husustur. Başkalarının yanlışta ısrar etmesini istemek, daha büyük yanlışlıktır.

Bu günümü merak edenlere şunları söyleyebilirim:

    İstediğimiz kadar övünelim biz halen toplumsal ve siyasal sorunlarımızı çözebilmiş bir toplum değiliz. Sorunlarımızı çözmemize yardımcı olacak fikirlerin özgürce ifade edilebileceği tartışılabileceği bir zemini de oluşturabilmiş değiliz. Neye mal olursa olsun toplumsal sorunlarımızı çözmek için her türlü fikrin açıkça ifade edilmesi ve sorunların üzerine cesaretle gidilmesi gerektiği kanaatindeyim. Özellikle Kürt meselesinin çözümüne yönelik, tartışma ortamının rahatlatılması sürecinin, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne yaptığı katkı unutulmamalıdır. Dindarlar dinini rahatça yaşayabilmeli, etnik farklılıklarımız anayasal düzen ve üniter devlet yapısı içinde zenginliğe dönüşebilmeli ve farklı fikirler kendilerini her zeminde özgürce ifade edebilmelidir. Her türlü ırkçılığa karşıyım. Her zaman her türlü ırkçılığa karşı oldum, bu gün de karşıyım. Siyasi iktidarların her dine eşit mesafede olması gereğine inanıyorum ve herhangi bir dinin herhangi bir yorumunun siyasette esas alınmasını doğru bulmuyorum. Her türlü fikrin anayasal kurallar içinde siyasi zemine taşınması ve parlamentoda temsil edilmesi düşüncesinden hareketle cumhuriyet rejiminin ve demokratik sistemin savunucusuyum. Şiddetin her türlüsüne karşıyım. Özellikle bölücü terör olmak üzere terörün her türlüsünü kimden yana kime karşı hangi niyetle olursa olsun lanetliyorum. İddia edildiğinin tam aksine aktif siyasete girdiğimden bu yana benim ve ailemin kamu kurum ve kuruluşları ile hiçbir ticari ilişkim olmamıştır.

Düşünerek ve irdeleyerek özgür irademle vardığım bu fikirlerimi uzun süreden beri özümsediğimi ve değişik platformlarda savunduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle aktif siyasete girdiğimden bu yana üyesi bulunduğum AK Partinin Muhafazakar Demokrat felsefesini savunduğum gibi onunla çelişir bir tavır içinde olmadığıma da inanıyorum.

Kamuoyumuzu doğru bilgilendirmek ve şahsım üzerinden yürütülen karalama kampanyasının tezviratla zihinleri bulandırmasına fırsat vermemek için bu açıklamayı yapmak gereği duydum. Ayrıca, hakkımdaki mesnetsiz iddialarla ilgili her türlü hukuki yola da başvuracağımı da huzurunuzda ifade ediyorum.

İHSAN ARSLAN

 

ÇÖLAŞAN NE YAZMIŞTI?

 

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş

DÜN Mardin'de bir şehit daha verdik. Teğmen Cengiz Evranos, PKK pususunda şehit düştü. Hiç kuşkunuz olmasın, biz daha nice şehitler vereceğiz, nice şehit cenazeleri kaldıracağız.


Askerlik yan gelip yatma yeri değil ki!

Dünkü Tercüman Gazetesi'nde Faruk Mangırcı'nın manşetten verilen haberi vardı. Okuyunca irkildim, şaşırdım, Türkiye'nin kimlere emanet edildiğini, kimlerin eline bırakıldığını ve bizi "milletin vekili" olarak kimlerin temsil ettiğini bir kez daha utanarak gördüm.

Adı İhsan Arslan. AKP Diyarbakır milletvekili. Recep Tayyip Erdoğan'ın en yakınlarından biri. Oğlu Mücahit Arslan, yine Başbakan'ın en yakın danışmanı. Hatta sağ kolu. Bunlar müteahhit. Kamu kuruluşlarına ve AKP'li belediyelere iş yapıyorlar.

Şimdi Kürt Soruşturması isimli kitaba bakalım. AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan görüşlerini açıklıyor! Milletin vekili olan bu şahıs bakınız ne gibi inciler saçıyor:

"Doğduğum yer olarak Kürdistan vatanımdır. Halen yaşamakta olduğum yer itibarıyla da Türkiye vatanım durumundadır."

"Müslümanların vatanı neresi ise orayı korumak, orayı kurtarmak ve vatan diye orasını isimlendirmek gerekir. Bu manada Türkiye coğrafyasının Misak-ı Milli ile çizilen sınırları hiçbir anlam ifade etmemektedir."

"Son İslam devletini
(Osmanlı'yı) ve onun müesseselerini (padişahlık ve halifeliği) ortadan kaldıran ve yegáne politikası İslam'a düşmanlık ve onu yok etme esası üzerine kurulan bir zihniyet ve otoriteye (Cumhuriyet rejimine) karşı tüm isyan ve başkaldırıları (Cumhuriyet dönemindeki Kürt isyanları ve PKK olayı) alkışlamak gerekir."

Evet, aynen bunları söylüyor!

* * *

AKP
Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, vecize yumurtlamayı sürdürüyor:

"Zulme karşı verdiği mücadele sonunda halkın mazlumiyeti yanında onun yegáne koruyucusu ve destekçisi konumuna giren gerilla hareketi (yani PKK!) bölge halkının gözünde muteber (seçkin-saygın) bir kişiliğe sahip olmuştur. Mücadelenin ilk günlerinde bir köye gece gizlice gidebilen gerilla timleri (PKK'lılar) artık gündüzleri gitme imkánını bulmuştur. Halk, ulusal kurtuluş mücadelesi verdiği kabul edilen PKK hareketi yanında yer almaya başladı."

"Bölgedeki
(Güneydoğu'daki) tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır."

"Kemalist, laik ve demokratik ilkeler Türkiye'de herkese zorla dayatılmaktadır...
(PKK'yı kastederek) Bu inkárcı ve kanlı politikalar karşısında siz olsaydınız ne yapardınız?"

"Kısa vadede yegáne çözümün ve önlemin, Türkiye'nin tamamına uygulanacak yeni bir 'EYALET SİSTEMİ' olduğunu hatırlatmak isterim."

Adam PKK'yı gerilla, PKK terörünü ulusal kurtuluş savaşı, Güneydoğu'yu Kürdistan olarak tanımlıyor, bununla da yetinmeyip Cumhuriyet rejimine dil uzatmaya yelteniyor.

Bu adam AKP Diyarbakır Milletvekili.
Oğluyla birlikte Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı ve akıl hocası.

* * *

Sevgili okuyucularım, Türkiye'nin bunların elinde nerelere sürüklenmek istendiğini artık hepiniz çok iyi biliyorsunuz. O yüzden, bunları yadırgamayın. İhsan Arslan bu görüşlerinde yalnız değil. Şimdi kendisinin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan bile geçmişte benzer sözleri söylerdi:

"Bize göre demokrasi ancak bir ARAÇTIR. Hangi sisteme (Kürtçülük, İslamcılık) gitmek istiyorsanız, bu düzenin seçiminde bir araçtır."

"Türkiye'nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır."

"Şu anda Türkiye'de 27 etnik grup yaşamakta. Bunların varlığının tanınması gerekir. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR gibi tezler yanlıştır."

"Örneğin KÜRTLER biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilir. Bu durumda belki OSMANLI EYALETLER SİSTEMİ benzeri bir şey yapılabilir."

Başbakan ile milletvekilinin EYALET önerisi nasıl da örtüşüyor!

Başbakan sözlerini daha sonra şöyle sürdürüyor:

"(Devlet yapısını) Ben İslam'ın devlet planı içinde düşünüyorum. Bizim için en üst belirleyici İSLAM'IN İLKELERİDİR. Her şey ona göre belirlenir. Türkiye'nin yarınında artık KEMALİZME yer yoktur."

"Biz Türkiye'yi önemsiyoruz ve TÜRKİYELİLER olarak buna mecburuz... Günümüz Türkiyelileri... Biz Türkiyelilere diyoruz ki..."

Dikkat ediniz, söylemlerinde "Türk" yok, "Türkiyeli" var!

AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'la başbakanının söylemleri birbiriyle ne güzel uyuşup örtüşüyor! Ülkemizi şimdi onlar yönetiyor.

Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.

Dün yine bir teğmenimiz şehit edildi, kimin umurunda! Biz onların sözlerine bakalım, teselli bulalım! Elbet vardır bir bildikleri!

 

İhsan Arslan (AKP) konuşuyor (2)


DÜNKÜ yazımda AKP Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan’ın incilerini (!)size aktarmıştım.

PKK’ya övgüler düzüyor, Türkiye’de eyalet sistemi kurulması gerektiğinden söz ediyor, vatanının Kürdistan olduğunu söylüyordu.

Şimdi aynı kitaptan kendisinin başka sözlerini de sizlere aktarıyorum. Kararı siz verin. Türkiye’yi kimlerin, hangi kafaların yönettiğini iyi görün. Sözü İhsan Arslan’a bırakıyorum:

"Ne mutlu Türk’üm diyene! Çok meşhur olan bu sloganda Türklüğün üstün bir ırk olduğunu açıkça belirtilmektedir. Benzer ifadelerine Mussolini ve Hitler’de rastladığımız bu FAŞİST anlayış gayri İslami olduğu gibi, başka ırktan insanları da tahkir ve tezyif etmektedir. (Aşağılamaktadır.)

’Türkiye Türklerindir... Türkiye ülkesiyle... bölünmez bütünlüğü...’

Başlangıçta çok masum gibi görünen bu ilkeler gerçekte çok açık gasp ve tahakkümü
(baskıyı) içermektedir... Hayır, bunlar yalan ve yıllardan beri devam edegelen gayri samimi uyutma politikalarının gereğidir. Eğer ’Türkiye Türkiye’de yaşayan herkesindir’ denemiyorsa, bu ikiyüzlülüktür.

’Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür... Milletin bölünmez bütünlüğü... Kürt diye bir şey yok...’

Bu SAPIK ANLAYIŞLA Allah’ın (C.C) ayetlerinden olan bir kavmin
(Kürtlerin) varlığı ve dini inkar edilmekte ve millet kavramı kasıtlı olarak çarpıtılmaktadır.

Millet kelimesini kavim karşılığında kullanmak yanlıştır.

DOLAYISIYLA TÜRK MİLLETİ DEĞİL, TÜRK KAVMİ DEMEK GEREKİR."

Dünkü yazımda ayrıca Tayyip Erdoğan’ın sözlerini de size aktarmıştım. AKP Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan’la fikir ve görüşlerinin nasıl örtüştüğünü, nasıl uyum içerisinde ve aynı doğrultuda olduğunu belgelerle kanıtlamıştım. (Lütfen dünkü yazımı bir kez daha okuyunuz.)

***

Bay İhsan Arslan sözlerini sürdürüyor. Okuyalım:

"Kemalist, laik ve demokratik ilkeler Türkiye’de yaşayan herkese zorla dayatılmaktadır. Türklük adına yönetimi ellerinde bulunduranlar, halkları için Kemalizm adında bir din tercih etmişlerdir.

Herhalde Türklerin ATASI olmaya layık olununca, onlara din tayin etmek de kaçınılmaz oluyor!"

Arkadaşın espri yeteneği de epeyce yüksek! Söz yine kendisinde:

"Biz müslümanların tezi, kesinlikle ’Ulus Devlet’ olmamalıdır. Bizler için devlet, ana unsurlarını ideolojimizden (İslamdan) alan devlet olmalı."

"Rejimin
(Cumhuriyet rejiminin) yüz yıllık zulmü, halifeliği kaldırması ve İslam düşmanlığı halen bütün şiddetiyle devam ediyorken, kimi müslümanın Apo’nun (Abdullah Öcalan’ın) sosyalistliğinden bahsetmesi, ’70 yıldır bizi Türk Kemalistleri idare etti, bırakın biraz da Kürt sosyalistleri idare etsin’ cevabı, halkın tepki ve duygularına tercümanlık yapmaktadır...

Bu cephenin değişik unsurları içinde yer aldım. Türkiye’nin geçirdiği tüm evrim-devrim ve maskaralıkları yakından gözleme talihsizliğini yaşadım."

***

Burada bir husus daha var. Bu sözleri söyleyen, bu görüşleri savunan İhsan Arslan, milletvekili seçildiğinde Meclis kürsüsünde aşağıdaki metni okuyarak şöyle ant içti:

"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma... Laik Cumhuriyet’e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma... Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim."

Onurlu bir insan ya dün ve bugün alıntı yaptığım sözleri söyler ve ilkelerine bütünüyle ters olan bu yemini etmez, ya da bu yemini -hem de namusu ve şerefi üzerine ediyorsa- yakın geçmişteki o sözlerinden vazgeçmiş olduğunu kamuoyuna açıklar.

Beyefendinin bu konudaki namus ve şeref çelişkisini hangi akıl ve mantıkla nasıl açıklamak gerektiğini bilebilmek kolay değil!

***

Son olarak kendisine birkaç soru sorayım da, içimde kalmasın!

l970 yılı kurban bayramında zamanın ünlü siyaset adamı, milletvekili Dr. Sadettin Bilgiç’in her zaman rahatça girip çıktığınız ve ağırlandığınız evini bayram ziyaretinde arkadaşlarınızla birlikte bombaladınız mı? Evde yangın çıktı mı? Dinamit ve molotof kokteyllerini hediye oyuncak ve lokum paketlerinin içine sakladınız mı? Molotofla birlikte dinamitler de patlasaydı ne olacak, kaç kişi ölecekti? Bu olaydan sonra yakalanıp yargılandınız mı? Altı ay hapis cezası aldınız mı?

Teşekkür ediyorum, milletin vekilinden yanıt bekliyor, başarılarının devamını diliyor, saygılar sunuyorum!


 

 

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 03:01

İLGİLİ HABERLER