KAYNAK : Haber Kaynağı
CHP KIBRIS'TA SAĞA KAYDI
Almanya'da yaşayan 'aşırı dindar Türkler', Hıristiyan Demokrat Parti'yi değil de Sosyal Demokrat Parti'yi tercih etmişlerdi. Bu durum, Türkiye'deki siyasi yapıyı göz önünde bulundurursak, tuhaf sayılmaz mı? Tamam, Almanya'nın şartları farklı, yabancılar sorununa yaklaşımlar bu tercihte rol oynadı filan ama yine de sonuç ilginç değil mi?
Hadi sözü uzatmadan o bilinen görüşü bir kez daha yineleyelim Bizde sosyal demokrat olma iddiasındaki CHP ile Avrupa'daki sosyal demokrat partiler birbirlerine benzemiyorlar!
Avrupa sosyal demokratları, daha sınıfsal konularla meşguller, daha özgürlükçü bir tutum sergiliyorlar, devletten daha bağımsızlar, ulusalcılık değil evrenselcilik yapıyorlar.. CHP ise, bu politikaları takip etmenin zorluğunu göğüslemek yerine ''yaşam tarzı siyaseti'' yaparak garantili oyları avlamak kolaycılığına sapıyor...
İşin en ilginç yanı şu Avrupa sosyal demokratlarıyla arayı açan CHP, şimdi Kıbrıs sosyal demokratlarıyla da ayrı yörüngelere girmeyi başardı..
Kıbrıs'ta yerel seçimlerde büyük başarı sağlayan sosyal demokrat CTP, Türkiye'de AKP ne diyorsa onu diyor... Kıbrıs'ın sağcı partileri ise CHP ne diyorsa onu diyor..
Aslında bu konuda en çarpıcı yazı, ''Haysiyet.com''da çıktı.. Tanıl Bora'nın ''CHP ve Kıbrıs Meselesi'' başlıklı yazısı, çelişkiyi çok açık biçimde ortaya koyuyor ''... CHP, Kıbrıs'taki Türk toplumunu, kendi siyasi iradesine sahip olan ve bunu isteyen bir vatandaşlar topluluğu değil, neticede global etnik Türk varlığının bir âzâsı olarak görüyor... Kıbrıslı muhalefetin taşıyıcısının ''sol'', üstelik sosyaldemokratik ağırlıklı sol olması CHP için hiçbir şey ifade etmiyor.. Kıbrıs konusunda CHP sözcülerinin hesaba kattığı herhangi bir ölçüt yok, sadece 'ulusal çıkar' var; o da ezberlenmiş bir rasyonel çıkar...''
Yazının tamamını okumanızı öneririm... (Not Önerim Deniz Baykal için de geçerli..)
Tamam, İran'la kıyaslayalım
YÖK Başkanı Kemal Gürüz, 'koltuk savaşı'nı sürdürürken, artık üslup kaygısını, inandırıcı olma gayretini bir tarafa bırakmış durumda. Üniversitelerdeki bilimsel kalite sorununu gündeme getiren hükümet yetkililerine, şöyle sesleniyor ''Bizdeki üniversite kalitesini bırakın, siz asıl İran üniversitelerinde devrimden önceki bilimsel yayın sayısıyla devrimden sonraki bilimsel yayın sayısını kıyaslayın.''
Bu 'tuhaf' açıklama için öncelikle 'ne alakası var?' diyor ve şunların altını çizmek istiyorum... Bir Türkiye üniversitelerinin kalite sorununu tartışma dışı bırakmak için bu derece kör gözüm parmağına bir demagojiye sapmak, herhalde ancak ''hırs'' sözcüğüyle açıklanabilir... İki Bu açıklamadan 'diktatör şahlık rejimleri'nin, ''İslam cumhuriyetleri''nden daha iyi olduğu sonucu çıkar... Üç İran denilince Kemal Gürüz'ün aklına ne geliyor bilmiyorum ama benim aklıma, 'tek tipleşme', 'farklı görüşlere kapalı olma', 'rejimin görüşlerine uymayanları kapı dışarı etme', 'hukuku hiçe sayma' geliyor... Bunlar da Gürüz'e pek yabancı değildir herhalde... Dört Türkiye üniversitelerini yöneten Gürüz, eğer İran kıyaslamasını yapmadan önce, İran üzerine yazılmış bırakın bir inceleme kitabını, tek bir makale okumuş olsaydı, o kadar aceleci olmaz, orada Hatemi ile birlikte 'özgürleşme' mücadelesinin hız kazandığını görürdü...
(Ahmet Hakan/ Sabah)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:09