Gündem
  • 12.9.2008 16:03

ARINÇ, 'DENİZ FENERİ' İDDİALARIYLA İLGİLİ SAVCILARI GÖREVE ÇAĞIRDI

DEVLET ARIK
ANKARA - Eski TBMM Başkanı ve AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Deniz Feneri'nde yolsuzluk iddiaları konusunda savcıları göreve çağırarak, "Türkiye'de de bir tahkikat yapılmalı. Türkiye'de bunu yapacak savcılar vardır. Bağlantı tespit edilirse yargı sürecine taşınır" dedi. Arınç, Başbakan Erdoğan'ı da savunarak, "Başbakan'ı sevmeyebilirsiniz, ama iki tane serserinin iddiası Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı suçlamaya yeter mi? Bu vicdansızlık değil mi?" diye konuştu.
Arınç, Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği'ne TBMM Üstün Hizmet Ödülü verilmesi ve Meclis'in eski yemek takımlarının derneğe gönderildiği iddialarına cevap verdi. TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyen Arınç, Almanya'daki Deniz Feneri Derneği yöneticileri için kullandığı iddia edilen 'Allah belalarını versin' ifadesini kullanmadığını açıkladı. "Bela okumak bize yakışmaz" diyen Arınç, "En doğrusu, Allah cezalarını versin demektir" diye konuştu. Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği'nin özellikle Ankara
şubesine yaptıkları hizmetlerden dolayı bir sevgisinin olduğunu dile getiren Arınç, "Ama bu bireysel sevgi veya ilgi, kurumsal olarak yaptığımız işlerde bizi yanlışlığa sevk etmemelidir" dedi.

"YEMEK TAKIMLARINI CEMEVLERİNE DE GÖNDERDİK"
Meclis Başkanlığı dönemindeki tüm işlerin hesabını verecek durumda olduğunun altını çizen Arınç, TBMM'de kullanım dışı kalan malzemelerin kimlere, nasıl verileceği konusunda Maliye Bakanlığı yönetmeliği ile Başkanlık Divanı kararlarının bulunduğunu hatırlattı. Kendi döneminde Meclis'in mutfak malzemelerini yenilediklerini, eski tabak, çatal, kaşık gibi malzemelerin Türkiye'de ihtiyaç duyulan yerlere verilmesi için Başkanlık Divanı kararlarını uyguladığını anlatan Arınç, kullanılmayan tabakları sadece
Deniz Feneri Derneği'ne değil, aş ocağı, çocuk yuvası, huzurevi, cemevi ve okullara da gönderdiklerini söyledi.
Deniz Feneri'ne bin 500 adet tabak ve 2 eski kazanın verildiğini bildiren Arınç, "Bizim mutfaktan çıkan eski malzemelerden bir miktarı Ankara Deniz Feneri şubesine, diğer dağıttığımız yerlerle birlikte verildi. Usulsüzlük yok, doğru bir iş yaptığımız kanaatindeyim" diye konuştu.
Arınç, 2007 yılında 14 milletvekilinin önerisiyle Deniz Feneri Derneği'ne 'Üstün Hizmet Ödülü' verildiğini, Deniz Feneri ile birlikte 11'e yakın yardım vakfının da ödüllendirildiğini kaydetti. Arınç, "Almanya'daki Deniz Feneri Derneği'nin kurucularını, yaptığı çalışmaları bilmem. Bu insanlarla hiçbir irtibatım, karşılaşmam olmadı, hiçbir işbirliği yapmadım. Türkiye'deki Deniz Feneri de Almanya'daki kuruluşla sadece isim benzerliği olduğunu söylüyor" şeklinde konuştu.

"KİM ŞABLONA UYARSA PAYINI ALACAKTIR"
Açıklamalarının sonunda gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, "Allah'a mı havale edeceğiz bu yolsuzluğu?" yönündeki bir soru üzerine, "Halkın ağzında sık sık kullanılan bir laftır Allah cezasını versin, ama sık kullanmamak lazım. İşi Allah'a havale etmek de doğru değil. Hukuk devletinde, savcı, bağımsız yargı bunu araştırır. Maddi cezayı kastetmiştim ben de. Ceza hukuku anlamında konuştum. Tabii ki konu bela okumak ve temenni ile geçiştirilmemelidir" dedi.
Bir gazetecinin "Başbakan Erdoğan yapanın değil, bunu yazan medyanın belasını versin gibi davranıyor. Bu davranışı nasıl buluyorsunuz?" sorusuna karşılık da Arınç, şunları söyledi:
"Şunun bunun hakkında hüküm verecek değilim. Nezaketsizlik yapmış olurum. Ama bu tür olaylar karşısında tavrım bilinir. Başbakan ile ilintili bir şey söylemem. Ama bu şablona kim, hangi kurum girerse o payını alacaktır. Toplumun vicdanına dayanan bir konuda, bu toplanan paraların kişisel hesaplara geçirilmesini fevkalade yanlış bulurum. Lanetlenecek insanlık dışı bir durumdur. Bunu kim yaparsa yanlış olur. İnsanların merhamet duygularının istismar edilmesi demektir. Çünkü insanın insanlığından çıkması,
insanların merhamet duygularının istismar edilmesidir. Yardım parasını kim zimmetine geçirmişse halkın içinde barınamaz. Yalnız Deniz Feneri için değil, bu tür işleri yapan insanlık onurundan nasibini insanlarla da ilgilidir. Bunları yapanlar, insanlık onurundan nasibini almayanlardır. İnancına, siyasi görüşüne bakmadan bunu kim yapmışsa dışlamak mecburiyetindeyiz. Ama dikkatli olmak da zorundayız. Mahkeme, yargı kararı ele geçmeden peşinen insanları mahkum etmek doğru olmaz. Ama suçlu bulunan kim olursa,
toplum içinde dışlanmış olur. Bizim milletimiz hamiyet duygusu çok yüksek bir millettir. Ama Deniz Feneri üzerinden bu tür faaliyetleri gölgelememek gerekir. Ama bu tür yardım olaylarını kişisel menfaat için kullanan kim varsa, bu konuda kim ihbarda bulunursa, siyasi rant olmadan temkini olursa teşekkür borcumuz vardır."

SAVCILARI GÖREVE ÇAĞIRDI
Arınç, iddiaların üzüncü verici olduğunu ve yakinen takip ettiğini belirterek, bu tür olayların geniş bir alana sıçraması halinde toplumun zarar göreceğini söyledi. Medyanın bazı yönleriyle eleştirilecek tutumunun olduğuna dikkati çeken Arınç, "Yargı süreci sonuçlanmadan peşinen suçlu görmek doğru değil. Bu konuda AK Parti ve Başbakan'ı suçlayıcı olmasını doğru bulmam. Başbakan'ın suç ortağı gibi gösterilmesi üzüntü verici bir olay" diye konuştu.
Arınç, "Türkiye'de tahkikat yapılmalı mı?" yönündeki bir soruya da, "Evet yapılmalı. Türkiye'de bunu yapacak savcılar vardır. Bağlantı tespit edilirse yargı sürecine taşınır. Ama şu anda bildiğim kadarıyla böyle bir şey yok" karşılığını verdi.

BAŞBAKAN'I SAVUNDU
Arınç, bir soru üzerine Başbakan Erdoğan'ı da savundu. "Ne Başbakan'a para getiren, ne para verildiğine ilişkin bir belge, kağıt var" diyen Arınç, buna hukukta atfı cürüm denildiğini anımsatarak, "Bu olayda üç kişi var. Biri Başbakan, biri parayı veren, diğeri parayı taşıyan. Ama diğer iki kişi ortada yok" dedi.
Arınç, Başbakan'ı verdiği iki örnekle savunarak, "Türkiye'de bir Alman yakalansa, üzerinde 10 kilo eroinle yakalansa ve 'Bana bu eroini Merkel, Türkiye'ye getirmemi istedi' derse, siz Merkel'i mi suçlarsınız? Allah saklasın böyle failin atıf yaptığı suç kabul edilir mi? 100 liraya hayatını pazarlayan kadınlar var. Toplumun ileri gelenleri ile birlikte oldum derse ne diyelim? Almanya'da iki kişi kendi arasında konuşsa bile Başbakan ile ne ilişkisi olabilir? Türkiye Başbakanı nasıl suçlanabilir? Bu
vicdansızlık değil mi? Başbakan'ı sevmeyebilirsiniz, ama iki tane serserinin iddiası Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı suçlamaya yeter mi? Başbakan'ı suçlayacak yeterli delil var mı? Medyada dürüst, ilkeli olanlar, Başbakan'ın suçlanamayacağını ifade ettiler. Başbakan'ı suçlayabilecek bir şey olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Bu suçlamayı yaparsa savcı yapabilir" şeklinde konuştu.

"ZAHİD AKMAN'IN SÖZLERİNE İTİBAR EDİN"
Arınç, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendi döneminde RTÜK Başkanı seçilen Zahid Akman'ı istifaya davet etmesini de şu sözlerle yorumladı:
"CHP kontenjanından üyeler, Akman'ın üyeliği konusunda toplantı talep etti. RTÜK'ün 9 üyesi var. RTÜk toplantısı yapılacak, kendi içinde bu süreci görmek lazım. Meclis, Sayıştay üyelerini de atıyor. Akman konusunda ben oy kullanmadım. Meclis Başkanı oy kullanamıyor çünkü. Akman, üye seçildikten sonra ticari bağlantılarının kalmadığını söylüyor. Bence itibar edilmesi gerekir."
Gazetecilerin Uzlaşma Komisyonu'nun CHP'nin üye vermemesi halinde toplanıp toplanamayacağı yönündeki sorularını da cevaplayan Arınç, "Benim dönemimde iki parti vardı, bu tür komisyonların çalışması faydalı olduğunu gördüm. Nitekim Cindoruk döneminde başlamış bu uygulama. 4 dönem devam etmiş, faydası görülmüş, Toptan dört ayrı komisyon kurulacağını söyledi. CHP üye vermeyeceğini söyledi. Ancak Sayın Toptan, henüz süreçten umutlu oldu. Diğer partilerin vereceği üyelerle kurulması faydalı olur" diye
konuştu.

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 06:18

İLGİLİ HABERLER