
"ASLINDA MESLEĞİMDEN NEFRET EDİYORUM VE BU DUYGUYU DA ÇOK SEVİYORUM..."
Fatih Akın'ın yönettiği çok ödüllü "Duvara Karşı" filmiyle tanıdık onu. 43 yaşında tanıştığımız Birol Ünel 60 civarında sinema filminde oynamış, sayısız tiyatro oyununa, senaryoya imza atmış Almanya'daki ikinci kuşak Türklerden. Birol Ünel, kısa sürede Türkiye'deki yönetmen ve yapımcılar tarafından paylaşılamayan bir oyuncu oldu. Ali Özgentürk'ün yönettiği ve 10 aralıkta vizyona gerecek olan romantik polisiye "Kalbin Zamanı" isimli filmde Hülya Avşar ile kamera karşısına geçti. Avrupa'nın en prestijli ödüllerini teker teker toplayan başarılı oyuncu geçtiğimiz hafta New York Times gazetesi tarafından da, "fazla tanınmasa da dikkatle izlenmesi gereken beş oyuncudan biri" olarak gösterildi. Gazete Kurt Cobain ve Jim Morrison gibi şiirsel bir öz yıkımı yücelttiğini söylediği Birol Ünel'in oyunculuğu hakkında övgü dolu değerlendirmeler bulunuyor: "Ünel'in gözleri bazen çok derin bir kederi anlatırken, bazen Chaplin'i akla getiren bir komedi yeteneği sergiliyor." Birol Ünel ile "Kalbin Zamanı" filmindeki rolü ile ilgili konuşmak için Tepebaşı'ndaki Büyük Londra Oteli'nde bir araya geldik. Bu arada New York Times gibi övgü dolu bir yazı yazacağından şüphemiz olmayan Almanya'nın ünlü gazetesi Die Zeit'ın muhabiri de Ünel ile yapılan röportajları izliyor ve soruları teker teker not alıyordu.* <ı>Hollywood yapımı filmlerde oynadınız. Avrupa sizi çok iyi tanıyor. Türk sineması ile dünya sinemasını karşılaştırdığınız zaman ne gibi farklar görüyorsunuz?
ı>Sanatın ulusu yoktur. Her yerde farklı bir sistem olduğunu söyleyebilirim.
* <ı>Hangi sistemde kendinizi daha rahat hissediyor ve ifade edebiliyorsunuz?
ı>Bana düşünme yetisini verenlerde.
* <ı>Türkiye'de başka projeleriniz olacak mı?
ı>Türkçemin yetersiz oluşu beni rahatsız ediyor. Tabi ki Aşık Veysel, Neyzen Tevfik, Orhan Veli ya da Nazım Hikmet gibi kişileri oynamak isterim. Hatta bu filmlerin rejisörlüğünü yapmak isterim. Fatih Akın'ı yöneteceği ve Yılmaz Güney'in hayatını anlatan filmde Yılmaz Güney'i oynayacağım söylendi. Böyle bir şey yok. Çünkü ben o rolü bozuk Türkçem ile kotarabileceğimi sanmıyorum.
* <ı>Bir yıl olmadan burada iki filmde oynadınız. Bu arada Almanya'da birşeyler yapıyor musunuz?
ı>İki senaryo üzerinde çalışıyorum.
* <ı>Türkiye'deki projeler size para kazandırdı mı?
ı>Burada kazandığın para ile orada yaşamak mümkün değil. Buna rağmen Türkiye'de hoşuma giden projelere parayı düşünmeden evet diyorum. Ama bundan sonra değişmeye çalışacağım.
* <ı>Hülya Avşar ile oynamak nasıldı?
ı>Çok mükemmel, disiplinli, dürüst, gerektiği her an yanınızda ve problemsiz bir insan. Halktan geliş hikayesini Romy Schneider'e benzetiyorum. Ama umarım hayatı onunki gibi geçmez.
* <ı>Marangozluk eğitimi almışsınız aslında. Oyunculuk hikayeniz nasıl başladı. Oyunculuk dışında başka bir mesleği düşündüğünüz oluyor mu?
ı>İlk gençlik yıllarımda Willy Brand'ın oğlu ile birlikte oyunculuk seçmelerine katıldık. Büyük bir kalabalık içinden seçildim. Bana o zaman bir yatırımda bulunduklarını düşünerek birşeyler yapmam gerektiğini hissettim. Biraz tesadüf. Aslında mesleğimden nefret ediyorum ve bu duyguyu da çok seviyorum. Daha sonra üniversite'de sihirbazlık eğitimi aldım ama yapmadım. Hobim hala marangozluk.
* <ı>Almanya'da sizin önderliğinizde gelişen Kanakwood diye bir akım var. Nedir bu?
ı>Hollywood'dan esinlenip Kanakwood dedik. Ancak sadece sinemayı almıyor içine... Sanatın her dalı var. Almanya'da yaşayan tüm milletleri alıyor içine. 8 haftada bir toplanıyoruz ve tanışıyoruz birbirimizle. Kurucusu benim. Uluslararası hal aldı bu topluluk.
* <ı>Almanya'da kökleşmiş mevcut sanat çevrelerine alternatif bir oluşum mu yani?
ı>Alternatif kelimesi beni korkutur. Kişiler mesajlaşarak belli sürelerde toplanıyorlar. Dışa açık ve sürekli genişleyen bir sistem. Amacımız sadece sanat. Almanya'da yaşayan her yabancıya açık. Melankolikler oturdukları yerden düşünmeye devam edebilirler!
* <ı>Sayısız ödülünüz var. Ödül sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
ı>(Kahkaha atıyor) Annemin çok hoşuna gidiyor.
* <ı>İspanya'dan ödül almanız an meselesi?
ı>European Film Agency beni "En İyi Erkek Oyuncu" dalında aday göstermiş. Adayları seyirci belirliyor. Jüri daha sonra devreye giriyor.
* <ı>Tüm Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de büyük bir hayran kitleniz var. Karizmatik, buluyorlar sizi. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
ı>Hepsine çok teşekkürler. Güzel şeyler bunlar. Sadece gençler değil 60 yaşındaki insanlar da sokakta benimle konuşuyor selam veriyorlar. Bu bana Altın Ayı'nın verdiğinden daha büyük haz veriyor. Buradaki tepkiler çok sıcak. Almanyadakiler daha mesafeli.
* <ı>Para konusunda nefsinizi çok iyi terbiye ettiğiniz anlaşılıyor...
ı>Okulda bize verici olmayı öğrettiler. Bedelleri ağır olsa da ben bunu öğrendim! Ama bundan sonra bu olayı değiştireceğim. Başarıdan pay almayı ben de istiyorum artık. Oyunculuk gibi para kazanmayı da öğrenmek lazım. Bunu öğrenmeye çalışacağım. Hep hediye alınmaz verilir diye düşündüm. Bu Türk kültüründe de var. Ama artık hayır demeyi öğrenmem lazım.
* <ı>Bazı insanlar hırslarını köreltmek yani sizin gibi sakin, huzurlu ve maddiyata önem vermeyen kişiler olmak için seminerlere katılır dersler alırlar. Şimdi siz bunun tam tersi mi olmaya çalışacaksınız?
ı>Ben artık kimin yanında rahat edeceğimi öğrendim. Bana gelip de 'Bütçemiz çok kısıtlı ama bu filmde oynamanı istiyorum' dedikleri zaman kime gidebileceğimi biliyorum. Örneğin beni zora sokacak olan 18 günlük bir akademi filminde oynayacağım. Ama bana Fatih Akın gelip de 'Bütçemiz çok kısıtlı çok pis bir işimiz var' derse, o zaman 'Arkadaş bütçenizi düzeltip öyle gelin' diyebiliyorum. Kişiye göre değişir.
Sabah
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:18