
AYÇA BU KEZ ŞEYTANLA KORKUTACAK!
Filmin başrol oyuncusu Ayça İnci, özellikle ikinci perdeden sonra onu kimsenin tanıyamayacağını söylüyor. İçine şeytan giren ve yaratığa dönüşen bir kadını canlandıran İnci, "Kendi görüntümden ben bile ürktüm" diyor.
"Dabbe"nin yönetmeni Hasan Karacadağ’ın ikinci filmi "Semum", 8 Şubat’ta vizyona giriyor. Filmin başrol oyuncusu Ayça İnci. Ama özellikle ikinci perdeden sonra onu filmde tanıyabilmek pek mümkün olmayacak. Çünkü içine şeytan giren ve yaratığa dönüşen bir kadını canlandırıyor. "Kendi görüntümden ben bile ürktüm" diyen oyuncu, filmi ve yaşadıklarını Kelebek’e anlattı.
n "Semum" filminiz hayırlı olsun. Fragmanından çok etkilendim...- Ben de filmden çok etkilendim. Çok iyi oldu. Burak (Hakkı) İngiliz ya da Amerikalı bir aktör gibi duruyordu karşımda, bense bir yaratık gibi... Kendimden ürktüm açıkçası... İyi bir iş çıkacağını tahmin ediyordum, ama bu kadar olacağını ummamıştım. Kendimi beyazperdede görmek için sabırsızlanıyorum.
n Çekimler süresince ilginç olaylar yaşadınız mı?- Hiçbir şey yaşamadım diyorum. Bazı şeylere takılırsan, aynılarını yaşamaya devam edersin, bu yüzden ben takılmadım.
n Nelere takılmadınız mesela?- Uykumda birinin bana sarıldığını ve alev alev yandığımı hissettim. Bütün vücudum yandı, ama böyle bir yanma şekli yok yani... Hücrelerime kadar hissettim. Ardından camı tıklattı biri ve o tıklamadan sonra yanma ve sarılma durumu gitti. Ben çocukluğumdan beri parapsikoloji ve metafizik konularıyla ilgilenirim. Ama bunlarla ilgilendiğim ve konuya hakim olduğum için korkmuyorum, korunuyorum.
n Çok şey yaşıyorsunuz da anlatmıyorsunuz gibi geldi bana...- Evet, yaşıyorum ama minimumda... Çünkü yaradan koruduğu müddetçe hiçbir şey olmaz ve yaradana inandığın müddetçe de seni korur. n Sizi pek bir çirkin gördüm fragmanda, tam bir yaratık olmuşsunuz... - Filmin yarısında güzelim, yarısında çirkin. İlerleyen sahnelerde yaratığa dönüşüyorum. Oyunculukta güzel gözükmek gibi bir kaygı olmamalı zaten, fotomodel değilim ki ben...
n Özellikle yaratığın bedeninizden çıkarıldığı sahneler çok ürkütücü...- İnsan hayatı boyunca bilinmeyenden korkar. Bilgi eksikliğinden, cahilliğinden korkarsın. Bir konuyu çok iyi araştırırsan ve ne olduğunu bilirsen, korkmuyorsun. "Semum", benim araştırmalarım sırasında kaçırdığım noktaları görmemi sağladı.
n Neleri araştırıyordunuz?- Tanrı, melek, uzaylılar, yaratıklar, şeytan, cinler, evren... Bunları tabii ki araştırıyordum, ama hep kopuk kopuk bilgilerdi. Şimdi zincir birleşti. Yeryüzünde negatifler, iyiler, pozitifler, kötüler var. Ama bunlar kime göre doğru, kime göre yanlış bilemezsin. Negatifin görevi daha ağır. O var ki, iyinin anlamı ve değeri anlaşılsın. Benim için iyi de yok, kötü de... Siyah da güzel, beyaz da... Karanlığı temsil ediyor ediyor diye siyaha kötü diyemezsiniz.
n Yin-yang gibi yani, öyle mi?- Evet, çok doğru... Yin-yang gibi, her şey bir dengedir. Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyilik vardır. Gözün gördüğü şeyi doğru biliyor insan ama göremediğini ne yapacak? Bu film bana, ilmek atlamadan kazak örmeyi öğreten bir film oldu. Kelebek olmak için kendime ördüğüm bir koza bu film.
n Koza örmek insanı yalnızlığa sürüklemez mi?- Bu da bize öğretilmiş işte. Yalnızlık kötüdür diye şartlanmışız. İnsanların hep yanımızda olmasını istiyoruz.
n Aidiyet istiyoruz, öyle mi?- Böyle bir şey yok. Tek değer var, o da kendinsin. Bunu çözdüğün zaman hayat çok daha güzel geçmeye başlıyor. Kimsenin senin malın olmadığını, senin de kimsenin malı olmadığını gördüğün an mutlu olursun.
n Kadın-erkek ilişkilerinde bu pek geçerli olmuyor ama... Yola hep aidiyet ve sahiplenilme beklentisi ile çıkılıyor genelde...- Maalesef öyle, çünkü bireyselliği bilmiyoruz. Oysa beklentisiz olduğun zaman mutlu oluyorsun, ben bunu öğrendim. Yargılayamazsın, yargılamak Allah’a mahsustur. Sen onun doğrusunu yaşamıyorsun diye yanlış değildir o! Uyum da budur. O yüzden bu kadar çok ırk yaratmış Tanrı, o yüzden gökkuşağı yedi renk... Yoksa tek renk olurdu.
n Bu arada "Semum" sizin ikinci sinema filminiz, değil mi?- Evet, ilki "O Şimdi Mahkum"du. Sonra da bu geldi.
n Şimdi bir de tiyatro oyunu var sanırım. Ondan söz eder misiniz?- Evet, 11 Ocak’ta prömiyeri, 21 Ocak’ta galası yapılacak... Kandemir Konduk’un yazdığı "Çapraz Aşklar" adlı bir oyun bu... Kayra Şenocak, Irmak Ünal ve Ruhi Sarı ile birlikte oynuyoruz. Sadri Alışık Tiyatrosu’nda sahnelenecek.
Şu sıralar kendime aşığım
Ben aşksız yaşayamam, ama bir müddet için aşkım işim olacak... Tanrı biz insanları çift olalım diye yaratmış, ama bu aynı zamanda dünyanın en zorlu sınavı... Çift olabilme anlayışı ve hoşgörüsü, her iki taraf için de çok zorlayıcı. Yalnızlığından hoşnut ol, kendini sev, kendi üzerine titre; ondan sonra bütün dünya senin üzerine titrer. Ama sen kendine acırsan, özen göstermezsen, hiç kimse sana özen göstermez. Şu sıralar kendime aşığım, kendimi seviyorum. İnsanlara inancım sarsıldı. O yüzden bundan sonra hayatıma girecek kişinin işi biraz zor!
SEMUM FİLMİNİN FRAGMANI İÇİN LÜTFEN AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYINIZ...
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 14:28