Gündem
  • 30.4.2005 07:30

AYLİN ASLIM'DAN 'KADIN HİKAYELERİ'...

İlk albümün çıkış dönemini ‘Hayatımın en kötü dönemlerinden biriydi’ diye anlatıyor.

Zaman içinde yaralarını sarıp, hayatla arasını düzeltmiş. Şimdi ise bambaşka bir albümle Aylin Aslım ve Tayfası olarak karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Gül Yabani adını verdiği ikinci albümünde elektronik müzikten rock’a

keskin bir virajla geçiyor. ‘Dinleyicilerim çok şaşıracak belki ama ne yapayım şimdi böyle hissediyorum ve yaptığım işten çok memnunum’ diyor. Albümün çıkış şarkısı hepimizin bildiği eski bir kanto: Ben Kalender Meşrebim. Albümün en keyifli sürprizlerinden biri de Özkan Uğur’un üç şarkıya yaptığı vokaller. Sahne performansları için de neredeyse tamamen kızlardan oluşan bir ekip kuran Aylin Aslım, ‘Albüm kadın hikayeleri anlatıyor, bu hikayeleri kadınların çalması kendimi daha iyi hissettiriyor’ diyor.

İlk albümde çok daha kapalı ve kendine dönük bir Aylin Aslım vardı. Şimdi çok farklı bir Aylin Aslım ile karşı karşıyayız...

-Çok uzun süren bir dönem oldu o içine kapanıklık benim için. Üç dört senem öyle geçti. Yalnız yaşamaya başlamak, devam eden okul, para kazanma zorunluluğu, hayatta kalma meseleleri gibi bir sürü sebebim vardı. Bir yandan müzik yapmaya çalışıyordum, bir yandan da hayattan ne istediğimi, nasıl var olacağımı test etmeye çalışıyordum.

Öyle bir dönemde şarkılarınızı kalabalıklarla paylaşmak zor olmadı mı?

-
Zor oldu ama bir şekilde insan içindeki o pisliği akıtacak bir mecra arıyor kendine. Müzik de hayatta yapmayı en sevdiğim şeydi.

Bu albüme bakınca kendinizi daha çok insanlara açtığınız ve hayata dokunduğunuz görülüyor. Bir de hayata dair hikayeleri daha net taşımaya başlamışsınız şarkılarınıza.

-Evet, ilk albümde tamamen içeride hapsolmuş genç bir kızın şarkıları vardı. Şimdi o kızın büyümüş halini görüyoruz.

Albüm, Aylin Aslım ve Tayfası olarak piyasaya sürülüyor. Bu tayfa sahne grubunuz Süt’lü mü?

- Hayır, onlar değil. Bu tayfa, eski eğlenceli günlerime atıfta bulunan ağırlıklı olarak kızlardan oluşan bir tayfa. Basta Ayça Sarıgün, gitarda Ayşe Özgümüş var. Erkeklerle yeterince çalıştım. Sahnede biraz daha fazla kadın olsun istiyorum artık.

Nedir sahnede daha çok kadın olmasının farkı?

- Kesinlikle daha eğlenceli. Bir de bu albüm birçok kadın hikayesinden oluşuyor. Sahnede kadınlar olduğu zaman hem bu hikayeleri daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum hem de kendimi daha iyi ve güçlü hissediyorum.

Şarkıların oluşum sürecinden bahsedebilir miyiz?

- İlk bir buçuk, iki yıl tek bir kelime bile yazmadım. Sonra yavaş yavaş notlar almaya başladım. İlk albüm neredeyse tamamen otobiyografikti. Bu albüm daha çok hikayelerden oluşsun istedim. Bu sefer sürekli ‘ben’ demek istemedim. Belki de bu yaptığım, ilk albümde hazırlıklı olmadığım, yara aldığım ‘göz önünde olmak’ halinden sıyrılmak için kendimi geri çekmek suretiyle bir manevra olarak da algılanabilir. Yine bir içe kapanıklık, yabanilik var ama artık daha alaycı, karşı tarafla temas kurmaktan çekinmeyen, hatta üstüne yürüyüp gülen, eğlenen bir kadın var bu albümde.

Bu sertlik ve değişim albümde çok güçlü bir şekilde hissediliyor. Sizi ilk albümünüzdeki naif, kırılgan halinizle tanıyan, seven kitle şaşırmayacak mı?

- Şaşıracaklarından eminim. Çünkü müzikal olarak çok farklı bir albüm bu. Ama söz olarak bakarsak ilk albüme göre sadece biraz daha büyümüş bir kız görüyorum. Değişiklik sadece sound’da. İşin kolayı o zamanlar rock yapıp, şimdi elektronik müzik yapmaktı. Ben tam tersini yaptım.

Elektronik müzikten tamamen koptunuz mu peki?

- Öyle bir şey diyemeyiz. Müzisyen her şeye açık olmalı. Türkü de dinlemeli, hip hop da, rock da. ‘Bu da ne’ diyen bir adamla çalışamam. En son DJ Mert Yücel’le bir single yaptık ve yurtdışında listelerde epey yükseldi. Şimdi yeni bir single daha var.

Nereden çıktı bu Gül Yabani?

- Şarkının hikayesi ilginç. Bir gün bir arkadaşımın evinde toplanmıştık. Grupta böyle bizden uzak duran, bir köşede yabani bir şekilde oturan bir kız vardı. Bir ara ben kıza ‘Gül Yabani gelsene buraya dedim. Sonra Gulyabani’ye Gül deyip, onu feminize ederek dişi yapmak fikri çok hoşuma gitti.

Albümün en keyifli sürprizlerinden biri, üç şarkıya Özkan Uğur’un yaptığı vokaller. Nasıl bir şey onunla çalışmak?

- İnanılmaz eğlenceli. Hele son klibini izledikten sonra ondan başkasını istemiyorum dedim. Özkan abi o kadar komik bir adam ki... Stüdyoya girdi, bir baktım şarkıyı aynı benim gibi söylemeye bir yandan da stüdyoda kendi kendine oynamaya başladı. Bir yandan vokal yapıyor mesela, vokal bölümü geçiyor o esnada telefonu çalıyor, onunla konuşuyor, sonra kendi kendine oynamaya devam ediyor. Şahane bir adam o. Onunla bir gün tarzının dışında balad bir şarkıda düet yapmak istiyorum. O tarafını çok merak ediyorum.

O KIZ O KADAR GEREKSİZ YERE ÖLDÜ Kİ İSMİ BİR YERLERE KAZINSIN İSTEDİM

Albümde töre cinayetine kurban giden Güldünya’nın hikayesini anlatan bir şarkı da var. Başından beri töre cinayetlerini izliyor ve bir şeyler yapmamız gerekiyor diye düşünüyordum. Güldünya’nın hikayesi çok çarptı beni. Olayın oluş biçimi o kadar sapıkça, erkek egemen ve o kadar üstü örtülen bir şey ki. Bir de bu adamlar cezada indirimi aldılar. Böyle bir şey olabilir mi? En korkuncu da kızın ölmesi için yüz kişilik bir aile meclisinin karar vermesi. Biri çıkıp ‘Biz ne yapıyoruz’ demedi. O yüzden bu kadar sert oldu o şarkı. O kadar gereksiz yere öldü ki o kız, ismi beyinlere kazınsın, bir yerlerde ona ait bir şey kalsın istedim.

HÜRRİYET

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:00

İLGİLİ HABERLER