BAHÇELİ, YILMAZ'A YÜKLENDİ: SEN BU ÜLKEYİ SAHİPSİZ Mİ SANIYORSUN?
KAYNAK : Haber Vitrini
GÜLKTEKİN BURSALI-POLAT YILMAZ
ANTALYA - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya mitinginde yaptığı konuşmada Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a yüklenerek, "Bana AB'nin yolunun Diyarbakır'dan geçeceğini söyleyeceksin, meydanlarda ballandıra ballandıra anlatacaksın. Brüksel'e cennet yolculuğundan bahsedeceksin. Sen bu ülkeyi sahipsiz mi sanıyorsun?" dedi.
Antalya Havalimanı'ndan sonra İnternational Comfort Airport Otel'e geçen MHP Lideri ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, burada 4 saat dinlendikten sonra mitingin yapılacağı alana geldi.
Bir saat gecikmeli olarak başlayan mitingde konuşan ve MHP'li 125 milletvekilinin TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırması ve 449 milletvekilinin katılımıyla, TBMM'de 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçimlerin yapılması kararının alındığını hatırlatan Bahçeli, "Önümüzdeki pazar günü ülkemiz huzur ve güven ortamında güzel bir seçim yapacak. 3 Kasım seçimlerinin büyük milletimize tüm siyasi partilere ve değerli adaylarına hayırlı uğurlu olmasını Cenabı Allah'tan diliyorum. MHP, 503 belediye başkanlığı, çok sayıda il genel meclisi üyeliği yanında 129 milletvekili ile TBMM'de temsil edildi. Bu sonuç, MHP'yi sağın birinci partisi ve çok az bir farkla Türkiye'nin ikinci partisi haline getirmiştir" dedi.
MHP'nin 18 Nisan 1999 seçimlerinde TBMM'de ağırlıklı bir sayıyla kurulduğunu ancak meclis veya seçim sonuçlarının, meclise tek başına bir partinin iktidar olabilme önceliğini vermediğini söyleyen Bahçeli şöyle konuştu:
"Meclis 5 siyasi partinin temsilcilerinden oluşuyor. 1999 yılından günümüze kadar 11 koalisyon hükümeti kurulan ülkemiz, 18 Nisan sonrasında da koalisyon hükümeti ile yönetilmeye mecbur bırakıldı. 3 farklı dünya görüşüne sahip olan DSP, MHP ve ANAP, 351 milletvekilliği desteğiyle, güçlü ve uzlaşma ve atılımı prensip itibarı ile kabul eden bir özellikle kuruldu. Hükümetimizin kurulduğu günden 99 yılının ilk yarısından sonra acaba Türkiye'nin ekonomik ve sosyal görünümü ne idi? Şimdi biraz onu hatırlatmak istiyorum. Ülkemiz geçici bütçeyle yönetiliyordu, Türkiye 99 yılına bütçesiz girmişti. Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) veya ekonomik büyüme oranı -6 oranındaydı. Enflasyon yüzde 68-70 civarındaydı. Gelir dağılımında adaletsizlik uçurum halindeydi. Bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. Geçmiş dönemlerde tek başına veya koalisyon şartları altında hükümet olan partiler, göreve başladığı zaman karşılaştığı ekonomik ve sosyal sorunları, geçmiş dönemlin hükümetlerinin yanlış politikalarına dayanarak, bir enkaz devraldığını söyleyerek, kendi iktidarının başarısını anlatmaya çalışıyorlar. Sık sık değişen iktidarlar nedeniyle biriken sorunlar, enkaz edebiyatının konusu haline getirildi. MHP'nin yer aldığı 57. Hükümet, göreve başladığı anda böyle bir yolu tercih edebilirdi ama bu yol MHP'ye yakışmaz"
"EKONOMİK KRİZ SOSYAL AHLAKI DA ETKİLEMİŞTİR"
Koalisyon kültürünün Türk siyasi kültüründe yeni bir anlayışa sahip olarak Türkiye'yi istikrar içinde yönetmeye güzel bir örnek teşkil ettiğini belirten Bahçeli, "57. Hükümet, güvenoyu aldıktan sonra 3 ay geçmeden 17 milyon insanın yaşadığı bölgede iki önemli depremle karşı karşıya kaldı. 43 bin insan yaralandı. Pek çok işyeri ağır ve orta hasar gördüğü için içinde bulunulması mümkün olmayan yapılar olarak ortaya çıktı. Ekonomide 6.1 milyar doları bulan bu yarayı sarmakla başladı. Millet-devlet dayanışmasının güzel bir örneğini ortaya koyan bu faaliyetler, sonra karşı karşıya olduğumuz sorunları çözmek için 57. Hükümet 99 bütçesini çıkardı ve ekonomik programı uygulamaya koydu. Bu 2000 yılında başarılı oldu. ekonomik büyüme oranı -6.1'den yükseldi. Son 14 yılın en düşük yılın enflasyon oranı yüzde 30'lara çekildi."
Hangi partiden olunursa olunsun bazı gerçekleri görerek bazı kurallar üzerinde demokrasinin geliştirilmesi için buluşmak gerektiğini söyleyen Devlet Bahçeli, Cumhuriyet tarihinde yaşanan her ekonomik krizin bir siyasi sonuç doğurduğunu belirterek, "Bundan böyle ülkede inşallah ekonomik kriz yaşanmaz. 57. Hükümet uyum ve kararlığını ortaya koyarak demokrasi ve istikrarı bozmadan sorunların çözüleceğini işaret ederken, aynı zamanda acı da olsa köklü ekonomik tedbirleri tavizsiz alarak uygulamaya koydu. Bu kriz sosyal kesimlerde çok olumsuz etkiler doğurdu. İşçi, çifti, memur, küçük ve orta ölçekli işletmeler, bu krizden büyük ölçüde olumsuz etkilendi. Yoksulluk sınırı altında kalan insanlar sayıca artmış, yoksulluk sınırının altında yaşayan insanlarımızın da bir bölümü açlık sınırına doğru sürüklendi. Bugün 1 milyon 700 bin aile yoksulluk ve açlık sınırı altında yer almaktadır. Bankacılık sistemi tamamen bir dönemlerinin yanlış kuruluşları ve yönetimleriyle bozuldu, üretici kesimlere doğru kaynak aktarımı aksadı. Borçlanan esnaftan büyük işletmelere kadar bankanın verdiği kredi faizi içine düştükleri sıkıntılar arttı ve borçlar ödenemez hale geldi. Esnaf kardeşimiz kepenk kapatıp, küçük ve orta ölçekli işletmeler çalıştırdığı insanları çıkartarak ayakta durmanın gayreti içine girdiler. Bu kriz Türkiye'de büyük tahribat yaptı. Ekonomik dengeleri bozmakla kalmamış, sosyal ahlakı önemli ölçüde zedelemiştir" dedi.
" 'MİLLYETÇİYİM' DİYENLER ÇÖZÜM BULSUN"
Bahçeli ekonomik krizin sebep olduklarıyla ilgili olarak, "Bunların sebebi şu yıllardan başlıyor" diyerek kendini kaçamak dövüşün içine sokmanın anlamı olmadığını da belirterek, "Ben milliyetçiyim' diyenler böyle büyük bir olumsuz etkinin yaşandığı, ekonomik ve sosyal tahribatın arttığı yozlaştığı bir dönemde konuları istismar etmek yerine çözmelidir. Bunu çözmenin yolu siyasi istikrardır. Siyasi istikrarı koruyarak bunu mutlaka çözmek ve ülkeyi bu ekonomik krizden çıkarmak gerekiyor. Bunun ön şartı siyasi istikrarsa, o zaman 28 Mayıs 1999'da kurulan 57. Hükümet uyumlu çalmasını sürdürmeli, 'Gözün üstünde kaş vardır' dememeli ve 2004 yılına kadar iktidarda kalarak bu meseleleri çözüp ülkeyi bu krizden çıkarmak zaruretindedir. 57. Hükümette ilkeli dürüst bir anlayışla MHP çok sabırlı anlayışlı ve hoşgörülü davranarak bu hükümetin uzun ömürlü olması için çalıştı. MHP'nin bu davranışını kavrayamayanlar, MHP'ye gönül vermiş insanları tahrik edip, MHP'ye karşı hale getirmek için bir gökkuşağı misali karşı koalisyon oluşturarak alçakça suçlamaları MHP'ye yöneltti. Bazıları da bu propagandanın tesiri altında kalmışlardır. MHP'yi tahrik etmek için, 'Bunlar nasıl milliyetçiler? Ancak yaylalarda gezip, sesleri orda çıkıyor. Şehirde güvercinin yanındaki kurt kuzu oluyor, bunlar istepne gibi' diyerek geleceği kucaklayıcı MHP'nin Türkiye sevdalısının bakış açısını saptırarak insanları tahrik etmeye başladılar. Bu Toroslar'ın tepesinde kardeşçe konuşacak yer varken, burada Türkmenlerle Yörüklerle şölenlerimizi yapıp dertleşirken biz milliyetçilikten uzaklaşıyoruz da yarımadada yalılarda fiskos yapanlar mı milliyetçi olur?" dedi.
" 57. HÜKÜMET 2004'E KADAR DEVAM ETSEYDİ ÜLKE REFAHA KAVUŞACAKTI"
35 yıldan beri çile ve ızdırap çeken, davasından vazgeçmeyen ülkücülerin, milliyetçilikten uzak görülmeye çalışıldığını ileri süren Devlet Bahçeli, siyaseti çirkinleştirmeden MHP'nin dünya görüşünün eleştirebileceğini ancak MHP'de var olan başkalarında var olmayan değerlerle MHP'nin suçlanamayacağını belirtti.
"Meydanlardan hainbaşı Apo'yu asacağız diyerek gelip hükümet oldunuz ama asamıyorsunuz" eleştirilerine de cevap veren Bahçeli, "Bağımsız yargının vermiş olduğu idam cezasının iç hukuk yönüyle her aşaması bittikten sonra, 11 nolu protokolle AİHM başvuru hakkını tanıdıkları bu hainbaşının idam edilmemesiyle MHP'yi suçlarken, meclis kulislerinde hangi ortak anlayışla idam cezasını müebbete çevirirsiniz?" diye konuştu.
57. Hükümet'in , meclisteki 351 milletvekili desteğiyle ekonomik ve sosyal meselelerin çözüme kavuşması için ekonomik programı güçlü kılmak için, yıllardır her partinin söylediği ama başaramadığı programları büyük ölçüde başardığını iddia eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 57. Hükümet'in köklü ve radikal yapısal reformları gerçekleştirdiğini belirterek,
"Yapısal reformlar önce kurumlaşır, sonra uygulamaya geçer. Hükümetimiz mali sektörden sosyal güvenliğe, tarımdan sağlığa kadar pek çok yapısal reformu gerçekleştirdi. Ancak, ülke için elzem olan yapısal reformların gerçekleştirilmesi, ekonomide bazı iyileşmeleri getirdi. Turizm gelirleri yükseldi, ihracatta önemli gelişmeler oldu. İç ve dış borç ödenir hale geldi ancak bu iyileşmeler sosyal kesimlere, işçi ve memura, esnafa, orta ve küçük ölçekli işletmelere bir fayda getirmemiştir. Bu tedbirler böyle devam ettiği sürece, yoksulluk içinde bulunan insanların ekonomik refah seviyesi yükselecektir. Eğer 57. Hükümet 2004 yılına kadar devam etseydi inanıyorum ki, Türkiye'de ilk defa en ağır ekonomik kriz aşılmış, ve refah seviyesi yükselir hale gelmiş bir ülkeye şahit olabilirdik. Ama maalesef ülke erken seçime gitmek zorunda kaldı. Bu hükümet böyle iyi işler yapıyordu da neden erken seçime gitti? Kim neden rahatsız oldu ki bu hükümete duyulan güven sarsılıyor gibi bir kavramı kullanmaya başladı? Tüm bu hükümetin kuruluşunda yüksek bir destek sağladıklarını ve bu hükümeti gelmiş geçmiş en başarılı hükümet olarak gören bu çevreler ne oldu da kendi çıkarları ile hükümetin duruşu arasında bir uyuşmazlık gördü ve güven sarsılıyor gibi hükümeti sarsmaya yönelik bir davranışın içine girdiler. Yeni bir siyasal senaryo çizerek buldukları baş aktörlerle siyasi belirsizlik kavramını ortaya getirdiler. Oynanan oyunlar artık milletimizce biliniyor. Güvensizlik kavramını ve siyasi belirsizlik kavramın açıklayamadılar" şeklinde konuştu.
" DEMOKRASİNİN YOLUNU TIKAMAYA HAKKINIZ YOK"
" MHP diyor ki, milleti yok farzederek iktidarlar değiştirilemez, milletin kendi iradesiyle değişmeli. İstediğini getirmeli, beğenmediğini götürmelidir" diyen Bahçeli bu senaryodaki oyunu bozmak için MHP önünde 2 yıl varken, meclise bu kadar sayıyla girmişken, hükümet içinde bu kadar ağırlıklı bir bakanlıkla görev almışken, partiyi öne çıkarsa, koltuk sevdalısı haline gelsek, güle oynaya 2004'e gidebilirdik" diye konuştu.
Önümüzdeki pazar günü millet iradesine başvurulacağını hatırlatan Bahçeli, "Bu senaryolar uygulamaya konarken, bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Her insanın sağlık sorunları olabilir. Başbakan da olsanız sağlık sorunu bulunabilir. Böyle bir sorun ortaya çıkınca hastaneye başvuracaksınız. Sayın Başbakanın 4 Mayıs 2002'de sağlık sorunlarından dolayı hastaneye gitmesiyle birlikte, bu yeni siyasal senaryoları planlayanlar, siyaset terzileri, baş aktörleri birden hareket geçti. Bu sağlık sorunu ile Başbakan görevinin başında bulunamayacağı, yerine bir vekalet oluşturulması gerektiği söylendi. Bu sonuç vermeyince, Başbakan'ın istifa etmesi gündeme getirildi. Sayın başbakanın siyaset çizgisi etrafındakiler bunu sık tekrarladı. Arzuları neydi. Bir başbakan hangi sebebe dayalı olursa olsun görevden çekilince hükümet düşer. Nasıl bir hükümet kurulacak, senaryonun ikinci üçüncü perdesinde bunlar vardır. Ecevit'siz ve MHP'siz bir hükümet. Neden MHP'siz bir hükümet? İşte bir gerçek. Hangi partiye gönül verirseniz verin, bu gerçekleri bilip faaliyetimizi sürdürelim. Neden MHP'siz iktidar? 40 yılı aşkın süredir ülkeye gelmiş geçmiş iktidar ve muhalefet partileri, AB yolunda tam üyelik konusunda gayret gösterdi. Dün batıcı kulüp olarak gördükleri ülkelerle biraraya gelmeyi kabul edenler, AB'ye tam üyeliği siyasi hedef haline getirdiler. Çarpık devlet politikası haline dönüştü. MHP'nin nerede bir imzası varsa orada namusu ve şerefi vardır. Ne bu inkar edilir ne imzalanmış metinden taviz verilir ancak bu ulusal programda yer alan bazı konular saptırılarak, AB yönetiminin 3 ön koşulu diyerek müzakere süresinin başlaması için bunun yerine getirilmesi gerekiyor dayatmasıyla. AB uyum yasası çıktı. Müzakere takviminin alınması için AB üç ön koşulu neydi bunlar. Birincisi idam cezasının kalkması, ikincisi anadilde eğitim ve öğrenimin serbest bırakılması, üçüncüsü anadilde televizyon yayınlarına izin verilmesi. AB'nin bu üç şartının müzakere tarihi için dayatma bulunanlar birilerinin bu talepleri aynen istediklerini görmüyorlar mıydı? Görüyorlarsa niye yanaşmıyorlardı?
PKK'NIN KÖKÜ DIŞARIDA
1984 Eruh ve Şemdinli İlçeleri'nin baskınıyla başlayan 15 yıldır devam eden 30 bin insanını şehit veren, 100 milyarı aşan yük getiren bölücü terör örgütü PKK, bu hain örgüt ne istiyor? Hainbaşı ipten kurtulup genel af çıkacak ve istediği yere gidecek. Kürtçe yayın yapılıp Kürt kimliği tanınacak. Bu PKK, güneydoğuda yaşayan ve oradan Türkiye'nin muhtelif yerlerine gelen ve yıllardır kardeşçe yaşadığımız insanları temsil etmemektedir. Bir kolu komşu ülkelerde öbür kolu bazı Avrupa ülkelerinde. Bunun için karşı duruyoruz. Onun için 3 Ağustos'ta uyum yasası meclisten çıkarken, MHP bir dik duruşla bu farkı ve tehlikeyi gördü. Ben AB'nin Diyarbakır'dan geçeceğini söyleyeceksin, meydanlarda ballandıra ballandıra anlatacaksın, Brüksel'e cennet yolculuğundan bahsedeceksin. Sen bu ülkeyi sahipsiz mi sanıyorsun? Bu yarış Brüksel sevdalıları ile Türkiye sevdalılarının yarışıdır. Ama Allah'a büyük söylemiyorum bu milletin bu sevgisi tüm Türkiye'yi sardığı sürece, gönül bahçesinde yer bulan MHP olarak, MHP'siz bir siyasi iktidar artık olmaz" diye konuştu.
Bahçeli konuşmasının ardından istirahat etmek için oteline geçti.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:30