Gündem
  • 20.8.2005 05:43

'BAŞI AÇIK SEMAZEN' TARTIŞMASI!..

Mevlevî dünyası, geçtiğimiz hafta Universiade 2005’in açılış törenindeki sema gösterisinde kadın semazenlerin başlarının açık olmasına büyük tepki gösterdi. “Başı açık semazen olmaz.” diyenler arasında Türkiye’nin en önemli iki kadın semazeni Esin Çelebi ve Nur Artıran da bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun Genel Yönetmeni Ahmet Özhan ile Mevlevilik konusunda yaptığı araştırmalarla tanınan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç da olayı üzüntüyle karşıladıklarını söyledi.

Geçtiğimiz hafta İzmir Atatürk Stadyumu’nda yapılan “Anadolu, Güneşin Doğduğu Yer” adlı gösteriyi çok beğendiğini söyleyen Hz. Mevlana’nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi, kadın semazenlerin başlarının açık olmasına itiraz ediyor. Aynı zamanda Cumhuriyet’in ilk kadın semazeni olan Çelebi, “Açılışı televizyondan izledim. İnanır mısınız, bir Türk olarak iftihar ettim; ama semazenler çıkınca üzüldüm. Çünkü kadın semazenler başlarına sikke giymişlerdi; ancak saçları açıktı. Sema yapan insanlar ise semazen değil, dansçıydı. Halkoyunlarını hazırlarken bile bir araştırma yapılıyor. Aynı duyarlılığı sema için de göstermeleri lazım. Sema nerede yapılır, kimler yapabilir, bunu bilenlere sormaları lazımdı.” diyor. Kadınların ‘meydan’da sema yapmasına karşı olan Çelebi, sema örf ve âdetini bozmamak için bugüne kadar ‘meydan’da sema yapmadığını; ancak sadece kadınların olduğu ortamlarda, özellikle de evinde devamlı sema yaptığını söylüyor.

‘Edep dahilinde sema yapabilirler’

Geçtiğimiz ocak ayında vefat eden Mesnevihan Şefik Can’ın asistanı, Nur Artıran ise tepkisini ‘Edep yâhû!’ diyerek dile getiriyor. Mevleviliğin en zarif biçimde İslamiyet’i yaşamak olduğunu, maddi ve manevi her türlü zarafetin de edepten geldiğini söyleyen Artıran, “Kadın semazenlere karşı değilim. Çünkü kadın semazenler Hz. Mevlânâ’dan beri var, bundan sonra da olacaktır. Ancak ben sema edenlere bir şeyi hatırlatmak isterim. Derviş yetiştiren her dergahın kapısında asılı bir söz vardır: ‘Edep Yâhû’... Yani, ‘Ehli diller arasında aradım kıldım talep / Her hüner makbul imiş ille edep, ille edep, ille edep’. Sonuç olarak edep dahilinde ne yapılırsa yapılsın makbuldür.”

Tasavvuf müziğinin Türkiye’deki en önemli isimlerinden biri ve Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun Genel Yönetmeni Ahmet Özhan da semânın kuralının baştan beri belli olduğunu, kadınların başları açık şekilde sema yapamayacağını söylüyor. “Hatta kadınlar açık alanda sema yapmamalı.” diyen Özhan, Türkiye’de yaptırım olmamasından şikayet ediyor.

‘Semayı gösteriye dönüştürüyorlar’

“Sema, dinî bir törendir ve dinî mekanlarda yapılır. Kaynağına bakılırsa ibadet olduğu da zaten görülecektir. Ayini gösteriye dönüştüren etkinlikler, sema törenlerine ve onun yapısına zarar veriyor. Sema, bu ve buna benzer etkinliklerde kullanılarak aslından saptırılıyor. Bayanlar kendilerine mahsus, kendi ibadetini yaptıkları yerlerde sema edebilirler. Kadınların nasıl sema edecekleri, sema ayininde ne tür kıyafet giyecekleri, nasıl örtünecekleri bellidir. Ancak modern geçinen bazı insanlar, semayı iğdiş etmeye çalışıyor. Bu da hiç hoş bir şey değil.”

 

 

/Abdullah Kılıç - Zaman

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:19

İLGİLİ HABERLER