
BAYKAL'IN BAŞÖRTÜSÜNE YAPTIĞI BENZETME ORTALIĞI KARIŞTIRDI
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ''başörtüsü saçları örten bir örtüdür. Başörtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez'' sözleri, TBMM Genel Kurulunda tartışmalara neden oldu. AK Parti milletvekillerinin sıralara vurarak tepkilerini sürdürmesi üzerine, birleşime ara verdi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Atatürk'ü anlayamamış, sevememiş; hakkında yolsuzluk dosyaları bulunan, doğru dürüst bir mal beyanı yapamayan bir kişinin, cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini” söyledi.
Baykal, TBMM Genel Kurulunda 2007 Merkezi Yönetim Bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, iktidar sözcülerinin, bütçe görüşmelerini siyasal amaçlı propagandaya yönelik, günlük söylemlerle geçiştirme anlayışıyla müzakereyi tercih ettiğini ifade etti. 2001'de yaşanan kriz sonrasında bir program hazırlandığını, bu programın 6. yılının tamamlandığını anımsatan Baykal, AK Parti'nin, devraldığı programı uyguladığını belirtti.
Baykal, 2001'de yüzde 68,5 olan enflasyonun, 2002'de yüzde 29,7'ye indiğini; bunun, AK Parti'den önceki dönemde gerçekleştiğini ifade etti. Baykal, ilk kez bu yıl enflasyonun yeniden yükseldiğini anımsattı.Türkiye ekonomisinde yeni bir aşamaya gelindiğini, yeni bir program, anlayış ve yaklaşıma ihtiyaç olduğunu dile getiren Baykal, izlenen programın uyarı sinyalleri vermeye başladığını, gidişatın iyi olmadığı uyarısı yaptığını söyledi.
“KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURAMAYAN EKONOMİ”
Baykal, Türkiye'de ekonominin, istikrar programı uygulanmasına rağmen ciddi ölçüde açık verdiğini, dış ticaret açığının kaygı verici olduğunu ifade etti. Deniz Baykal, 2002'de 1,5 milyar dolar olan cari açığın, bugün 34 milyar dolar düzeyine geldiğine işaret ederek, 19 çeyrektir devam eden büyümenin, umutsuz sinyaller vermeye başladığını savundu. Baykal, 2006'nın üçüncü çeyreğinde büyümenin yüzde 3'e düştüğünü anımsattı.
Türkiye'nin elindeki varlıklarının satıldığını, pazarının paylaşıldığını vurgulayan Baykal, Türkiye ekonomisinin, her geçen gün teslim olmuş, ayakları üzerinde duramayan bir hale dönüştüğünü savundu.
“BAŞBAKAN 150 MİLYAR DOLAR EKLEDİ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 180 milyar dolar olarak devraldıkları milli geliri arttırdıklarına yönelik sözlerine işaret eden Baykal, bunun, sanal bir hesaplama olduğunu ve gerçekçi olmadığını söyledi.
Baykal, milli gelirin kıyaslamasının, döviz kurundaki değişikliklerle değil, sabit fiyatlar üzerinden yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Sabit fiyatlarla yapıldığında 4 yıl önceki gelirin, sadece yüzde 20'sinin arttığı görülmektedir. Başbakan, Cumhuriyet tarihiyle mukayese etmek istiyorsa 2002'de kendisine teslim edilen kamunun iç ve dış borcu ile özel sektörün dış borcu 220 milyar dolardı, Başbakan 4 yılda 150 milyar dolar ekledi. 80 yılın üçte iki borç yükümlülüğünü Sayın Başbakan yapmıştır” diye konuştu.
Baykal, işçi ve memurların, AK Parti iktidarı döneminde çok ciddi gelir kaybına uğradığının, 2007 programının resmi rakamları içinde yer aldığını vurguladı. Türkiye ekonomisinin, “yol geçen ekonomisi” haline dönüştüğünü, sigaranın, akaryakıtın, şeker ve telefonun kaçak hale geldiğini belirten Baykal, kayıtdışı ekonominin arttığını kaydetti.
“HUKUK PROFESÖRÜ OLMAYA GEREK YOK”
Baykal, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği sosyal güvenlik reformunun, anayasaya aykırılığını görmek için anayasa profesörü olmaya gerek bulunmadığını, hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisinin bile bunu görebileceğini söyledi. Bu düzenlemenin, “dostlar alışverişte görsün” anlayışıyla çıkarıldığını ifade eden Baykal, “İktidarınız geldi geçiyor, ciddi eser bırakmak lazımdı. Kalıcı sorunlara iktidarın sırtını dönmesi, çok büyük sorumsuzluk olmuştur” dedi.
“BAŞBAKAN'IN İLGİSİNİ ÇEKMEK İÇİN”
Baykal, her türüyle yolsuzlukların canlandığını belirterek, ak enerji operasyonun kapandığını, gümrüklerde ise 20 Avro bahşiş alan çalışanın tutuklandığını belirterek, “Kim var onların arkasında, Ali Dibolardan ne çıktı?” diye sordu. “Bu Ali Dibo işinden kaçamazsınız” diyen Baykal, şöyle konuştu:
“Şerefli bir milletvekili; Fuat Geçen çıktı, yürekten kutluyorum, sorumlu bir partili gibi davrandı. Başbakan buradaki ihalelerle ilgili, 'miktarları önemli değil' dedi. Ne demek miktarları önemli değil? Başbakan'ın ilgisini çekmek için Oferlerin ilgi göstereceği düzeyde mi yolsuzluk olması lazım? Ofer işinde, 14,70'lik TÜPRAŞ hissesinin satımı, mahkemece, hukuksuz satış olarak tespit edildi. Buradaki zarar 700 milyon dolar. Bunun hesabını soramıyorsunuz, millet bu soyguna göz yumun diye mi gönderdi, yazıklar olsun...”
“HESAP SORMAYAN NAMERTTİR”
Baykal, Erdoğan'ın, “En büyük Ali Dibo, Yuvacık Barajı” dediğini anımsatarak, “Öyleyse bir an bile tereddüt etmeyin, aydınlığa kavuşması için ne gerekiyorsa yapın, her türlü destek bizden” çağrısında bulundu.
“Yuvacık Barajı ile ilgili milletvekili dokunulmazlığını kaldırmazsanız namertsiniz” diye seslenen Baykal, “Kendinize güveniyorsanız, derhal kaldırın, biz kendimize güveniyoruz. 'Yolsuzluk yapan bizim adamımızsa, yolsuzluğu örtbas edelim' anlayışımız yoktur. Yolsuzluk yapan, o partiden, bu partiden olabilir, bir kuruş milletin hakkını yemişse hesap sormayan namerttir. Seçim öncesinde, 'dokunulmazlığı kaldıracağız' demiştiniz, sizin yiğitliğiniz o kadar mıydı?” diye konuştu.
Baykal, Türkiye'nin sorunlarının çözülebileceğini, bunu çözmek için önce samimi, dürüst, sözüne ve kendisine güvenilir, ahlaklı yöneticilere ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
“NAMUSSUZ SİYASETÇİ...”
Yolsuzlukların içinde bir sacayağı, üçlü ortaklık bulunduğunu ifade eden Baykal, “Haramzade işadamı vardır, -AK enerji, gümrüklerde, Ofer'de de vardı-, açgözlü bürokrat ve bunların ötesinde bir de namussuz siyasetçi vardır” dedi.
Bunun kırılması gerektiğini ancak, “namussuz siyasetçi” olduğu sürece, üçlünün çözülemeyeceğini belirten Baykal, “Kaldırın dokunulmazlığı, çözelim” çağrısında bulundu. Baykal, dünyanın hiçbir yerinde, Türkiye'deki ölçüde bir milletvekili dokunulmazlığı olmadığını ifade etti.
“AL GÜLÜM, VER GÜLÜM POLİTİKASI”
Türkiye'nin dış politikada ciddi yanlışlıklar içinden geçtiğini savunan Baykal, “ahbap çavuş ilişkileri, kısa devre temaslar, al gülüm, ver gülümle dış politikanın sürdürülmeye çalışıldığını” ifade etti. Baykal, devlet sorumluluğu taşımayan danışmanların ön plana geçtiğini, bir danışmanın ABD'de “Başbakan'ı, delikten aşağı süpürmeyin” diyerek, Türkiye'deki siyaset anlayışını dünyaya teşhir ettiğini söyledi.
AB ile ilişkileri de değerlendiren Baykal, Türkiye'nin, “tavize açığız” sinyali verdiğini, Kıbrıs'ın istenildiğini; arkasından başka şeylerin de geleceğini belirtti. Baykal, Türkiye'nin, “Bulgaristan AB'ye nasıl girdiyse, biz de öyle girmeliyiz” demesi gerektiğini dile getirdi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Anayasada, cumhurbaşkanlığı makamının çok özel ve saygın bir yeri olduğuna işaret eden Baykal, cumhurbaşkanlığı konusunda anayasanın koyduğu çerçevenin temel alınması gerektiğine yönelik hiçbir tereddütleri bulunmadığını vurguladı. Baykal, Anayasanın 104. maddesine göre cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağını; Anayasanın öngördüğü şartları taşıyan bir kişinin cumhurbaşkanı seçileceğini belirterek,sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama Anayasanın öngördüğü şartları karşılayanların arasında olmaması gereken insanlar da var. Anayasanın şartlarının karşılanması, 'en uygun cumhurbaşkanın ne olması' sorusuna en iyi cevabı vermemize yetmez.
Anayasanın şartları yerine getirilmelidir ama bence, halkıyla ilişkisini, ordusuyla, askeriyle, yargısıyla ilişkisini olması gereken zemine oturtmamış bir insan cumburbaşkanı olmamalıdır. Kendi askerine, 'askerlik yan gelip yatma yeri değildir' diyen, vatandaşına, bir talep önüne konulduğu zaman 'Ananı da al git' diyen, Türkiye'ye eyaletler sistemi öneren, 'Türklük alt kimlik' diyen, Atatürk'ü anlayamamış, sevememiş bir insan, 'Anıtkabir'de sap gibi duruyorlar' diyen, Hikmetyar'ın önünde diz çöküp fotoğraf çektirmiş, 'El Kaide'ye kefilim' diyen, Kıbrıs konusunda, Cumhurbaşkanı'na 'Sana mı soracağız' diyen, Cumhurbaşkanı ve muhalefete 'Aç tavuk, kendisini buğday ambarında görür', 'Üç koyunu güdemeyenler' diyen; danışmanı, kendisi hakkında 'Onu kullanın, lavabodan aşağı süpürmeyin' demişse, 'Dokunulmazlığı kaldıracağız' deyip kaldırmamışsa, harem ile harimin farkını bilmiyorsa, hakkında bunca itiraz varken, 'cumhurbaşkanlığıma karşı çıkanlar haremime giriyorlar' diyorsa, türbanı kaldırmak için 'Parlamentoda mutabakat lazım, mutabakat yok' deyip de 'cumhurbaşkanını biz bildiğimiz gibi seçeriz' diyen, villa yapmak için orman arazisini işgal ettiği için 11 ay hapis cezasına mahkum olan bir insan, hakkında yolsuzluk dosyaları TBMM raflarında bekletilirken, hesabını verememiş bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.
'Aklan da gel' denilecek bir insan, cumhurbaşkanı olmamalıdır. Bir önceki Meclis başkanına, 'Onun gelişi aslında hilafetin gelişidir' dedirtecek bir insan, Danıştaya, Yargıtaya, 'Diyanete sor' diyen, AİHM'ye 'Ulemaya sor' diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Oferlerin talimatıyla TBMM'de kanun çıkarılmasına destek veren, doğru dürüst bir mal beyanı yapamayan, çocuklarına işadamı arkadaşlarının parasıyla Avrupa'da okuma imkanı veren bir insan, cumhurbaşkanı olmamalıdır.”
Bu arada CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın “başörtüsü saçları örten bir örtüdür. Başörtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez” sözleri, TBMM Genel Kurulunda tartışmalara neden oldu.
CHP Genel Başkanı Baykal, TBMM Genel Kurulunda, 2007 Merkezi Yönetim Bütçesi üzerinde partisinin görüşlerini dile getirdi. Baykal, eskiden işadamlarının, ”devlet adamlarının eşlerine hediye verdi” diye şikayet edildiğini, şimdi ise işadamlarının siyaset adamlarına haraç verdiğini öne sürdü. Ofer'ler hakkında İsrail'deki gazetelerin “Gittikleri ülkede hükümetleri maymuna çevirdiğini” yazdığını dile getiren Baykal, “Şimdi Türkiye'de İstanbul'un imar düzenine, Türkiye'nin belediyecileri, mimarları değil, Arap şeyhleri karar veriyor” dedi.
Baykal'ın “Başörtüsü sadece saçları örten bir örtüdür. Başörtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez” sözlerine AK Parti milletvekilleri sıralara vurarak tepki gösterdi. Bunun üzerine birleşimi yöneten Başkanvekili İsmail Alptekin, tecrübeli bir siyasetçi olarak Baykal'dan sözlerini düzeltmesini ya da geri almasını istedi. Baykal da Alptekin'e “Sözlerim gerçekleri ve inancımı açıkça ortaya koymaktadır” yanıtını verdi.
Tartışmanın uzaması üzerine Alptekin birleşime ara verdi. Verilen arada Baykal, kürsüden ayrılmadı. CHP'li milletvekilleri de kürsüye giderek genel başkanları Baykal'ın etrafını sardı. AKP'li milletvekilleri de kürsünün yanına gidince, Genel Kurul Salonunda ortam gerildi. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile Devlet Bakanı Beşir Atalay oturdukları bakan sıralarından ayağa kalkarak, AKP'li milletvekillerinden sakin olmalarını isterken, AKP Grup Başkanvekilleri de milletvekillerini kürsüden uzaklaştırmaya çalıştı.
Bu sırada CHP Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun, AKP sıralarına gidince, bazı AKP'li milletvekilleri Saygun'un üzerine yürümek istedi. Bu milletvekillerini arkadaşları dışarı çıkarırken, CHP'li Saygun CHP sıralarına götürüldü. Verilen arada Başbakan Erdoğan TBMM Başkanlık Divanının arkasındaki bölüme geçti. CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz da Başkanlık Divanının arkasına geçtikten sonra kürsüde bekleyen Baykal ile görüştü.
CHP'li ve AKP'li milletvekilleri, grup başkanvekillerinin uyarılarıyla yerlerine oturdu. Aranın ardından Baykal konuşmasına tekrar başladı.