
BELGESELLERİN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİNİN SIRRI!..
18 Ekim'de başlayan ve 2 Kasım'da sona erecek olan Londra Film Festivali de, gerçeğin kurmaca kadar izleyici çektiğini bir kez daha kanıtladı.
Kara Altın, küresel kahve ticaretindeki eşitsizlikleri konu bir belgesel film.
Belki büyük bir gişe başarısı elde etmesi beklenmeyebilir... Ama şunu da unutmamak gerek; bundan on yıl önce, gösterilecek sinema bile bulmakta zorlanırdı.
Kara Altın, bu yılki Londra Film Festivali'nde adından söz ettirmeyi başaran belgesellerden biri.
Bir diğeri ise, Malili yönetmen Abdurrahman Sissako'nun çektiği Bamako...
Sissako farklı anlatım tarzlarına başvuruyor.
Hikayenin merkezinde, Mali'nin başkenti Bamako'da görülen bir dava var.
IMF ve Dünya Bankası, Afrika'yı sömürmekle yargılanıyor. Ancak dram ögesi taşıyan bölümlere, hatta kovboy filmlerine göndermeler yapan sahnelere de rastlamak mümkün.
Kısacası Sissako'yu sınıflandırmak zor. Ama şu bir gerçek ki, onun da bundan birkaç yıl önce, önemli bir festivalde gösterilme şansı pek fazla değildi.
Belgesellerin son yıllarda bu kadar ilgi görmesi, 2004'te Cannes'da gösterilen Michael Moore imzalı Fahrenheit 9/11'in yakaladığı çıkışa bağlanıyor.
Moore bu filmle, siyasi konulara eğilen bir belgeselin de gişe yapabileceğini gösterdi.
Ancak asıl değişiklik, kültürelden ziyade teknik. Dijital kameralar ve özellikle de dijital kurgu imkanı, belgesel yapımını çok ucuz ve hızlı hale getirdi. Üstelik görüntü kalitesinden ödün vermeden.
Dolayısıyla bu belgesellerin yönetmenleri, belki kırmızı halıları aşındırmayacaklar ama şimdiden, film kültüründe büyük bir değişimin habercisi oldular.
Şimdi sırada, sadece belgeseller için değil, diğer filmler için de, daha da devrimci bir yenilik kapıda. Adı: dijital dağıtım.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 02:08