
BEYAZ PERDEDE DEMOKRATİK DARBE
Darbelerin geride bıraktıkları tek şey tarih sayfasına düşülen insani dramlardır ve dramların en iyi anlatıldığı ve anlaşıldığı alanlardan biri de beyazperdedir. Yakın dönemde vizyona giren Eve Dönüş, Beynelmilel ve Zincirbozan bu bağlamda izlenebilirNe demiştik kısa süre önce Zincirbozan filminin giriş yazısında; “Bu topraklarda hâlâ darbeyi konuşuyor olmak dahi büyük hem de çok büyük acılar veriyor insana. Postalının arkasına gizlenmiş ihtiras sahiplerinin, sallandıracak boş iplerin ilmiklerine sokacakları başları arama yarışında olanların ve vatanı korumak için oluşmuş asker kimliğinin dışına çıkarak iktidar olma arzusunun peşinde koşan kişilerin hem ülkeye hem de büyük Türk Ordusu’na ciddi zararlar verdiğini ve vereceğini kimse unutmamalı.” Bize bu satırları yazdıran Zincirbozan filmiydi ve hemen öncesinde vizyona giren Eve Dönüş ile Beynelmilel...
Eleştirmek ve yakın tarihi yeniden okumak için büyükçe cesaretlerin dile getirilmesiydi bu filmler. 2007 yılı ‘darbelere karşı duruş’ yılıydı sinemada. Ve son gelişmeler gösterdi ki beyazperdede bu tarih okumalarının sayısı daha da artmalı. Artmalı ki insanlar ‘demokrasinin değerini anlamalı’. Ne tesadüf ki art arda gelen bu ‘darbe karşıtı’ yapımlar bir gece ansızın ‘e-muhtıra’ şeklinde yaşanan talihsiz halin ön okuması gibi kalıverdi zihinlerde. Eski günler düştü sinema karelerinden gözler önüne yeniden.
İNSANLIK DRAMLARI
Az gelişmiş ülkelerin azgın sel suları darbeler, geri çekildikten sonra kalan insanlık dramları, medya endüstrisinin ürünlerine hammadde olmaya devam etmeli ısrarla. Çağan Irmak’ın yönetmenliğiyle beyaz camda parıldayan “Çemberimde Gül Oya”, kendini ağıtlarıyla beyaz perdede sunan “Babam ve Oğlum” ile İsmail Güneş’in “Gülün Bittiği Yer” gibi izleyici ile buluşan darbe hikayelerine yenileri eklenmeli; aynen Ömer Uğur’un “Eve Dönüş”’ü, Sırrı Süreyya Önder, Muharrem Gülmez’in Beynelmilel’i, Atıl İnaç, Selda Yıldırım, Ebru Kahraman’ın yönettiği “Zincirbozan”ı gibi. Sivil inisiyatifin seçtiği, halkın kendisini yönetmesini istediği bir başbakanı bile, bir askeri hakimin ‘kalem kırma’sıyla asan zihniyetle uzun yıllar yaşamak zorunda kaldı bu halk. Birkaç ihtilal girişimi, birkaç muhtıra, bir darbe daha yaşamak zorunda kalmanın ötesinde aslına bakılırsa ne değişti geçen zaman içerisinde bu halk için. Ve biz 2007 yılında oturmuş hala ‘darbe günlükleri’ni okumanın şaşkınlığını yaşıyor, ‘e-muhtıra’lar ile uğraşıyoruz...
SEÇİMLE DEĞİL SİLAHLA...
Bu yüzden geçen tüm zamana, demokratik ve ekonomik gelişime rağmen hâlâ seçimle değil de silahlarıyla yönetime talip olanların zihniyetini ve hangi kurmaca mantıkla hareket ettiklerini anlamak için askeri darbeleri anlatan filmlerin sayıları artmalı. Toplum bilinci sürekli taze tutulmalı. Unutulmamalı ve unutturulmamalı. Bazılarının hâlâ gösterimde olduğu, bazılarının ise DVD’sinin piyasaya çıktığı yukarda bahsi geçen filmler darbenin tartışıldığı şu günlerde oldukça ilginç ipuçlarını seyirciye göstermesi açısından önem arz ediyor. Geniş halk kitleleri tarafından gerçekleştirilmediği için toplumun iç dinamiklerinden yoksun bir nitelik taşıyan askeri darbeler, önüne çıkan her şeyi birden bire yalayıp yutan azgın sel suları gibidir. Darbeler sistemi kökten bir değişime tabi tutmadıkları gibi, geride bıraktıkları tek şey tarih sayfasına düşülen insani dramlardır ve dramların en iyi anlatıldığı ve anlaşıldığı alanlardan biri de beyazperdedir.
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 19:27