Bazı gazetelerin 29 Mayıs 2003 tarihli nüshalarında; Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, “DSP Merkez Disiplin Kurulu’nca Aydın Tümen hakkında verilen partiden kesin ihracının iptaline yönelik 13 Mayıs 2003 tarihli karar gerekçesinin bazı bölümleri”ne yer verilmiştir.
Hemen belirtelim ki, mahkeme, “Genel Merkez Örgüt Kurulu sevk kararında Genel Başkan onayı bulunmadığı” nedeniyle Merkez Disiplin Kurulu kararını usul ve şekil yönünden iptal etmiştir.
Mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olmasına karşın, duruşmada açıklanan kısa kararda belirtilen şekil eksikliği ve yeni gelişmeler partimiz tarafından dikkate alınmış ve “Aydın Tümen, parti disiplin hukukuna aykırı görülen eylemlerinden dolayı önlemli olarak parti üyeliğinden kesin ihraç istemi”yle Genel Merkez Örgüt Kurulumuzca 13 Mayıs 2003 tarihinde Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edilmiştir.
Mahkemenin kararı, kanun ve usule aykırı olmasına karşın, kesin olması nedeniyle partimizce temyiz edilememiştir. Ancak “kanun yararına temyiz” edilmesi için yetkili mercilere başvurulacaktır.
Bu gelişmeler ve açıklamalar ışığında; Ankara 27. Asliye Hukuk Yargıcı, Siyasi Partiler Kanunu’nun 57. Maddesi’nde açıkça belirtilen yetki ve görev sınırlarını aşarak, partimizin iç hukukuna müdahale etmiştir. Yargıç, kanuna aykırı olarak, işin esasına yönelik ve tamamen şahsi görüşlerini gerekçeli karara taşımış, dolayısıyla siyasi bir karar vermiştir.
Siyasi Partiler Kanunu’nda yer alan “mahkemenin disiplin cezasını esas bakımdan inceleme yasağı” demokrasi ilkesi gereğidir. Zira, aksi hâlde yargının siyasi hayata yön vermesi söz konusu olur ki, bu da demokrasi ilkesi ile bağdaşmaz.
Nitekim kanunun Meclis’te görüşülmesi sırasında, “partinin iç hukukuna müdahale olanağı verecek bir düzenlemenin yargıcın politik kararlar vermesi gibi tehlikelere yol açacağı, böylelikle yargıcın vereceği kararın demokratik toplum düzenine aykırı olacağı” kabul edilmiştir.
Üyelerini serbestçe seçebilen siyasi partilerin, “üye ihracında esas bakımından yargı denetimine tâbi tutulması” gerek siyasi parti anlayışı ve gerekse demokrasinin gerekleri ile çelişki oluşturmaktadır. Bu durum, siyasi partilerde karmaşaya neden olacak, siyasi partileri politika üretemez noktaya götürecektir. Sürekli kavga ve kargaşanın egemen olduğu siyasi partiler amaçlarından uzaklaşmış olacaktır.
Öte yandan, her disiplin kararının yargıya götürülmesi adli yargıyı içinden çıkarılamaz bir duruma düşüreceği gibi, yargıcın politik tercihleri nedeniyle verdiği kararlar yüzünden yargı da tartışılır hâle gelecektir. Böylece yargının siyasallaşması kaçınılmaz olacaktır.
Nitekim, Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıcı gerekçeli kararında şahsi ve hukuka aykırı görüşlerini belirterek, partinin iç hukukuna müdahale etmiştir.
Sayın Yargıcın, bir seçmen ve yurttaş olarak politik tercihlerinin olması doğaldır. Bu görüşlerini yasal her türlü ortamda ifade edebilmesi de demokratik düzenin gereğidir. Ancak Yargıcın yasağa rağmen, “esasa yönelik inceleme yapması” ve “bu görüşlerini gerekçeli kararda belirtmesi” yasaya aykırıdır.
Yargının siyasallaşması demokratik rejime ve hukuk devletine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bundan, öncelikle yargıçlar, sonra da yurttaşlar zarar görür.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:04