KAYNAK : Haber Vitrini
Piyanist Fazıl Say, şimdiye dek dünyanın en büyük konser salonlarında, en önemli müzik merkezlerinde dinleyicisini selamladı. Konser biletleri her zaman yüksek fiyatlardan satıldı; konser verdiği salonlar çoğu zaman smokinli erkekler, tuvaletli kadınlarca dolduruldu. Say şimdi, müziğini İstanbul’un varoşlarına taşımaya hazırlanıyor...
İstanbul projesini anlatan Fazıl Say, tartışma yaratacak açıklamalar da yaptı.
Gaziosmanpaşa gibi ilçelerde piyano çalma fikri nasıl doğdu?
İmza günüme gelen biri "Sizin bir konserinize gitmek istedik, bilet fiyatı 30 milyondu. Bu paraları veremiyoruz" dedi. Düşündüm, demek insanlar dinlemek istiyor ama parasını veremiyor. O adama müziği götürmek lazım. 10-14 Haziran’da İstanbul Müzik Festivali’nde Gaziosmanpaşa, Avcılar Ümraniye ve Polonezköy’de konser vereceğim. Sponsorluğunu ben yapacağım, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı da organize edecek.
Saydığınız yerlerde konser salonu yok. Nerede çalacaksınız?
Kültür merkezleri var. Yoksa da çınar altına atarız piyanoyu. İki belki de bir milyona vereceğim konserleri. AKM’ye gidemeyenler gelsin, dinlesin istiyorum. Önemli olan zaten 30 milyonu verebilecek adamın değil, veremeyecek olanın gelmesi.
Sosyete bir düğmeye basmayı öğrenemedi
Konser vereceğiniz semtler son yıllarda sosyal patlamanın en yoğun yaşandığı bölgeler. Belli bir kesimin temsilcisi olarak görülüp tepki görmekten çekiniyor musunuz?
Olumsuz bir tepki alacağımı sanmıyorum. Müziği sevdirmeye gidiyorum. İnsanlar arası köprülerin klasik müzikle de kurulabileceğini göstereceğim. Yeter ki o köprünün ayaklarına geldiğini fark edebilsinler. Mozart’ı Usame bin Ladin’e bile sevdirebilirim.
Bazıları konserde belki sizi nerede alkışlaması gerektiğini bilmeyecek, bunun için de gelmekten çekinecek. Nasıl kıracaksınız bu endişeyi?
İstanbul’un entelektüel ve sosyete seyircisi, bir cep telefonu düğmesine basmasını hâlâ öğrenemedi. Gaziosmanpaşa’daki insan üç bölümlük bir sonatın alkışlamaması gereken ilk bölümünde alkışlasa bir şey olmaz. Moral bile verebilir.
Yaşar Kemal’in karşılığı Sezen Aksu olamaz
Orhan Gencebay’ın dinleyici kitlesinin değiştiği, yalnız arabesk kültürünü oluşturan kitlenin değil, entelektüellerin de dinlediği, konserlerine gittiği söyleniyor. Buna katılıyor musunuz? Böyle kaygan bir geçiş mi var farklı müziklerin dinleyicileri arasında?
O, Türkiye’deki müthiş eğitimsizliğin çok güzel bir göstergesi. Avrupa’ya bakarsanız edebiyatın bir karşılığı var müzikte. Edebiyatta Goethe varsa müzikte Beethoven var. Nietzsche varsa, Wagner var. Bunlar birbirini karşılayacaktır. Türkçe’deki pop ve arabeski hiçbir ağırlık kavramına sokamayız. Teknik olarak da yapamayız, performans olarak da. Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk’un karşılığı Türkiye’de Sezen Aksu, Orhan Gencebay olabiliyor. Oysa bu yanlış. Bu, Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal’i küçülten bir şeydir. 500 sayfalık bir romanın karşılığı bir senfoni olmalı, 5 dakikalık bir pop şarkısı değil.
Kültür Bakanlığı desteğiyle Genco Erkal’la ‘Nâzım projesi’ yapmıştınız. Proje, yurtdışına açılamadı mı?
Kültür Bakanlığı akıllı olamadı
Hiçbir ülkeye götüremedik. 210 kişilik bir iş. Bu konser bir kere yapılsa 150-200 bin dolar harcanıyor. Devlet bize destek olmadı. Kültür Bakanlığı akıllı olsaydı destek verirdi. Böyle bir projeyle Avrupa’nın her yerinde başarılı olurduk. Bu herhangi bir popçunun salak projesi değil ki. Ama herkes o kadar zeki değil.
(Milliyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:51