JOHN L. ESPOSİTO:"BATI, İSLAM'IN GERÇEKLERİYLE YÜZLEŞMEK ZORUNDA"
KAYNAK : Haber Vitrini
ABD’li bilim adamı, yazar Prof. Dr. John L. Esposito, “İslâm Tehdidi Efsanesi” adıyla Türkçeye çevrilen kitabında, yıllardır Batı dünyasındaki önyargılı bilim adamları ve medya tarafından yüksek sesle dile getirilen ‘İslâmî tehdit’in aslında boş bir efsaneden ibaret olduğunu söylüyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Georgetown Üniversitesi, İslami Çalışmalar Bölümü öğretim üyesi ve dünyaca ünlü İslam araştırmacısı Prof. Dr. John L. Esposito’nun, ‘İslami Tehdit: Efsane mi Gerçek mi?’ (The İslamic Threat: Myth or Reality?) adlı eseri, Ufuk Kitapları yayınevi tarafından Türkçeye kazandırıldı. ‘İslam Tehdidi Efsanesi’ adıyla yayımlanan eserde, Prof. Esposito, yıllardır Batı dünyasındaki önyargılı bilim adamları ve medya tarafından yüksek sesle dile getirilen, ‘İslami tehdit’in aslında boş bir efsaneden ibaret olduğunu vurguluyor. Kitabında, Ortadoğu ve birçok İslam ülkesinde yaptığı yerinden gözlemlere yer veren Esposito’ya göre, Batı dünyasının yüzleşmek zorunda olduğu şey, ‘tarihi ve İslam dünyasının gerçeklerini daha iyi anlamak, tehdit olarak algılanan gruplarla temas etmek ve İslam’ın taşıdığı çeşitlilikleri ve farklı yüzleri görebilmek’.
Prof. Esposito, 11 Eylül 2001’de ABD’nin New York ve Washington kentlerine yapılan ve binlerce kişinin ölümüne yol açan terörist saldırılara ilişkin değerlendirmelerini de eklediği Türkçe baskı için önsözde, bu saldırıların tekrar bir küresel İslami tehdit ve medeniyetler çatışması tezlerini gündeme getirdiğini hatırlatarak, “Bu tür yorumlar, uygarlığın yekpare olduğunu varsayan modası geçmiş bir görüşe dayanmaktadır.” diyor. Küreselleşen dünyada ülkeleri bekleyen zor görevin, sadece rekabet halindeki çıkarların değil, ortak çıkarların da farkına varmak olduğunun altını çizen Esposito’ya göre, sık sık dile getirilen tarihteki şiddetli çatışmalar ve sürtüşmeler manzaranın bütününü temsil etmiyor. 500 yıl önce İspanya’dan kovulan Yahudi toplumuna kucak açan ülkenin Osmanlı Devleti olduğu örneğini veren Esposito, günümüzde Müslümanların yeniden bir sorgulama ve canlanma dönemine girdiklerinin altını çiziyor.
‘Fundamentalizm İslam ile sınırlı değil’
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi örneğinde olduğu gibi Batılı pek çok politik lider, yorumcu ve medya mensubunun önyargılı tavırlarıyla kendi kamuoylarının İslam hakkındaki cehaletini ve İslam dünyasını anlamadaki yetersizliğini derinleştirdiği tespitini yapan Esposito, şöyle devam ediyor: “Bu yaklaşımlar, Batı kamuoyunun, İslam dini ile terörist eylemlerini meşrulaştırmak için dini kullanan aşırıların faaliyetlerini ayrıştırmalarını engellemektedir. Bin Ladin ve El–Kaide örgütü; kürtaj kliniklerini havaya uçuran Hıristiyan fanatiklerin veya El – Halil Camii’nde kılınan bir cuma namazı sırasında Müslümanları katleden Musevi fundamentalistlerin kendi dinlerini temsil ettiğinden daha fazla İslamiyet’i temsil etmiyor.”
Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya kadar İslam dünyasında uzun soluklu seyahatler yaptığının altını çizen Prof. Esposito, Müslümanların çoğunluğunun Batı’nın savunduğu şeyleri istediğini belirterek, İslam dünyasındaki ortak talepleri şöyle sıralıyor: “Hayatın kutsallığı, ailenin değeri, ekonomik refah talebi, eğitimden yararlanma, teknoloji, barış ve güvenlik, sosyal adalet, daha geniş siyasal katılım ve demokratikleşme, özgürlükler ve insan hakları.”
‘Toptancı değerlendirmeler ve İslami imaj’
Batı’daki medya organlarında Müslümanların hep ‘geleneksel’ elbiselerle, sakalla ve sarıkla gösterildiğini hatırlatan Prof. Esposito, “Halbuki çoğu Müslüman hatta fundamentalist böyle giyinmez. Dolayısıyla bu imaj, İslami hareket mensuplarını hayat tarzı ve mantalite bakımından ‘Ortaçağlı’ olarak tasvir etmeyi amaçlamaktadır.” diyor. Yine medyada İslam dünyası hakkında atılan genellemeci başlıkları da eleştiren Esposito, şöyle devam ediyor: “Basındaki ‘Müslüman hiddetinin kökleri’ başlığı bir tavır ve beklenti ortaya koyuyor. Acaba biz Batı’nın eylemleri üzerine yapılacak açıklamaların benzer genellemeler içermesini hoşgörür müydük? Acaba ortalıkta Hıristiyan veya Yahudi hiddetinden söz eden makaleler görebiliyor muyuz? Yekpare bir İslam algısı hiçbir zaman Müslümanların tarihi gerçekleri ile doğrulanmayan bir Batı efsanesi olarak geri dönmüş durumdadır.”
‘Ötekileri kâfir ilan etmekten vazgeçin’
Esposito, Batı dünyasına yönelik bu tespit ve eleştirilerine, Müslümanlara yaptığı eleştiri ve tavsiyeleri de eklemeyi ihmal etmiyor. Bugün devlet ve toplumun İslamlaştırılmasını arzu eden birçok Müslüman’ın, başkalarını kâfir ilan etme eğiliminde olduğunu vurgulayan Esposito, “Müslüman ülkelerinde devlet ve toplumun yeniden İslamileştirilmesini isteyenler, kendileri ile aynı fikirde olmayan Müslim veya gayrimüslim herkesi kâfir ilan etmektedir. Onlara göre her tür karşıt fikir sahibi Allah düşmanıdır.” tespitini yapıyor. Esposito bu noktada Müslümanların da bir özeleştiri ihtiyacı içinde olduğunun altını çiziyor.
‘Esposito, İslamiyet’i Batı’ya doğru anlatıyor’
Prof. Dr. Mehmet Aydın:
Batı dünyasında iki ayrı görüşü seslendiren bilim adamları var. Bunların birincisi, İslam’ın reforma kapalı ve modernizme adapte olamadığını iddia ederek, bizatihi dinin bir tehdit oluşturduğunu düşünenler. Esposito’nun başını çektiği diğer grup ise genel anlamda bu görüşe katılmıyor ve İslam’ın barış ve uzlaşma dini olduğunu ve modern yaşama da adapte olabildiğinin altını çiziyor. Bu grup bilim adamları İslamiyet’in siyasi hayatta, demokratik kurumlara uyum sağladığını ve şiddetten uzak durduğuna dikkat çekiyor. İşte bu yaklaşımlarından dolayı 11 Eylül sonrası Esposito ve onun gibi düşünen bilim adamları ABD’de bazı çevreler tarafından hedef bile gösterildi. Hatta bu bilim adamları için, “İslam’ı ılımlı gösterip Amerikan yönetimini uyutuyorlar.” bile denildi. Ancak Esposito ve onun gibi düşünen bilim adamları sözü edilen İslam tehdidinin sanal olduğu konusundaki görüşlerini sürdürüyor.
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu:
1980’li yılların sonlarından itibaren ABD’de ve Avrupa’da yeni bir oryantalizm dalgası ortaya çıktı. Bu oryantalist dalga öncekilere nazaran daha çok siyasal içerikli bir nitelikteydi. Dolayısıyla da bu dönemde ortaya çıkan ürünlerin çoğu, İslam medeniyetinin tarihi ve kültürel arka planı üzerine çalışma yapmaktansa, İslam medeniyetinin bugünkü siyasi, ekonomik ve kültürel realitesi üzerine yoğunlaşmayı tercih etti. Bu yeni dönemde iki grup akademisyen ön plana çıktı. Bir grup, İslam dünyasına karşı Avrupa merkezli ve daha çok önyargılara dayalı ve bütün akademik çalışmaları siyasi pragmatizme alet eden bir tavır sergiledi. Bunların en önemli örneği Daniel Pipes’tir. İkinci grup ise daha objektif tavırla İslam dünyasını izlerken bilimsel yöntemleri kullanmayı tercih etti. Bu gruba örnek olarak başta John Esposito olmak üzere, John Voll ve James Piscatori gibi isimler verilebilir. Esposito özellikle İslam dünyasında kurduğu bağlantılar ve bu dünyanın tepkilerini anlama çabasıyla, Amerikan kamuoyunda İslam toplumlarının daha iyi anlaşılması açısından çok ciddi katkılar sağladı.
(zaman)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:35