
NEDİM GÜRSEL, ALLAH'IN KIZLARI KİTABINI İŞTE BÖYLE SAVUNDU...
“Allah’ın Kızları” romanı nedeniyle “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” iddiasıyla hakkında soruşturma açılan yazar Nedim Gürsel “Kimseye hakaret etmedim. Bana da yakışmaz. İnançlara son derece saygılıyım” dedi
Nedim Gürsel, Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nın “Allah’ın Kızları” kitabıyla ilgili açtığı soruşturma nedeniyle önceki gün ifade verdi. Ünlü yazar “Allah’ın Kızları” romanını dini duyguları rencide etmek için kaleme almadığının altını çizerek “Kitap, İslam’ın doğuşunu anlatan, anlatımın odak noktasına da Hz. Muhammed’i yerleştiren, İslam’da inancı ve şiddeti sorgulayan bir romandır. Türkiye teokratik değil laik bir ülke. Herkesin inanma özgürlüğü olduğu gibi inanmama özgürlüğü de var. Kaldı ki kitabımda kimseye hakaret etmedim. Bana da yakışmaz. Konuya bir Müslüman duyarlılığıyla yaklaşmaya çalıştım. Konu şimdi savcılıkta. Savcının taktini bekliyoruz. Gerekli incelemeler yapıldıktan savcı dava açılıp açılmamasına karar verecek” dedi.
Yazarları rahat bırakın
VATAN’ın konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Nedim Gürsel sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Birliği’na tam üyelik için çırpınan Türkiye’de, milattan sonra 2008 yılında bir roman hakkında böylesine bir suçtan soruşturma açılmış olmasına çok üzüldüm. Oysa düşünce özgürlüğü Avrupa Birliği’nin temel kriterlerinin başında geliyor. Türkiye yazarlarını ne zaman rahat bırakacak?”
Kimse tahrike kapılmadı
Mart ayında çıkan ve 20 bin adet basılan ’Allah’ın Kızları’ hakkında soruşturma açıldığını Fransız yayıncısı ile Anadolu seyahatinde öğrendiğini söyleyen Gürsel, “Romanım, ’Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ ediyormuş. Suçlama bu. Kitabın çıktığı 5 ay oldu, ama kimse bu kitapta anlatılanlardan dolayı tahrike kapılmadı. Alenen hele hiç kimse tahrik edilmedi. Çünkü ‘Allah’ın Kızları’ bir roman. Roman da sözcüklerden ibaret bir hayal ürünüdür ve dolaylı bir anlatımı ifade eder. Alenen bir şey yapmak romanların doğasında yoktur. Alenen anlatım makalelerde olur. Romanımı Müslüman duyarlılığı ile yazdım” dedi.
Kulaktan duyma yazmadım
Gürsel, son olarak 25 yıl önce ‘İlk Kadın’ adlı kitabı hakkında dava açıldığını ve o davadan da beraat ettiğini hatırlattı: “Aradan çeyrek yüzyıl geçti ama görünen o ki Türkiye’de çok fazla bir şey değişmedi. İnançlara son derece saygılıyım. Allah’ın Kızları romanım İslam’a ve Hz. Muhammed’e içeriden ve dışarıdan farklı bakışlar sergiliyor. Kitabın anlatımındaki odak nokta da doğal olarak Hz. Muhammed. Ben kulaktan dolma bilgilerle bu romanı yazmadım. Paris’teki Arap Dünyası Enstitüsü’nde aylarca araştırmalar yaptım. Abbasi döneminde, yani Hz. Muhammed’in ölümünden 200 yıl sonra Tabari ve İbn Hişam’ın kaleme aldığı Hz. Muhammed’in biyografilerini okudum. Ki bu biyografiler Hz. Muhammed ile ilgili ilk ve temel alınan biyografilerdir. Böylesine önemli kaynakları kullandım. Sonra da kendi üslubumu kattım. Hz. Muhammed’in düşmanları Ebu Leheb, Ebu Süfyan ve Ebu Cehil kitapta peygamberi övselerdi, bu anlatım ne kadar inandırıcı olabilirdi? Kim inanırdı bunlara? Allah’ın Kızları neticede çok sesli bir kitaptır. Kimseye hakaret etmek aklımın ucundan bile geçmedi.”
İlahiyat profesörü savundu
“Cebrail, Hz. Muhammed’e Hıra Mağarası’nda ilk olarak ’Oku’ emrini getirdi” diyen Gürsel sözlerini şöyle sürdürdü: “Soruşturma açıldıktan sonra ister istemez endişeye kapıldım. Çünkü hassas bir dönemden geçiyoruz. Eleştirecek olanlar önce kitabı okusun. O zaman görecekler ki Allah’ın Kızları hakaret kastı güden bir kitap değil. Erzurum’da bir okur ‘Allah’ın Kızları’ ile İslam’a saygısızlık etmiyor musunuz? deyince benden önce kitabı Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden bir profesör savundu. Daha önce de 4 kitabım Arapça’ya çevrilmişti. Bu kitabımın da Arapça’ya çevrilmesi muhtemel. Allah’ın Kızları önümüzdeki yıl Fransızca, İspanyolca ve Almanca’ya da çevrilecek.”