Irak tezkeresine imza atmakta epey zorlandınız, hükümet içinde 'savaş karşıtı' tutumunuzla öne çıktınız. Geçen hafta istifanın eşiğinden döndünüz. Başbakan Yardımcısı olarak MGK toplantılarına katıldınız. Amerikan askerinin Türkiye'de konuşlandırılmasıyla ilgili gelişmeleri ve hükümetin tutumunu nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye aynı anda birçok sorunu birlikte yaşıyor. Belki bir seçim döneminde, 5 yılda gelişebilecek olaylara 3 ay içinde tanık olduk. Türkiye bunları aşabilir. Şu anda gündem Irak müdahalesi ve Kıbrıs üzerine yoğunlaşmış durumda. Ancak asıl sorunlar beklemede. Özellikle toplumun ekonomik ve sosyal haklarıyla, demokratikleşmeyle ilgili birçok yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Bunlarla ilgili hazırlıklar sürüyor ama manşet olan hususlar Irak'tır, Kıbrıs'tır.
AKP hükümeti, üç aylık iktidarı sonunda topluma 'Bunlar takiye yapmıyorlar' güveni verebildi mi?
Hiç şüphesiz. Laiklik de barışın teminatıdır. Partimizi buna göre yapılandırdık. Halka bu güveni verdik ki, bu kadar oy aldık. AKP sadece halkın ekonomik sıkıntılarından dolayı seçim kazanmadı. Biz güven verdik. Demokratlık çok önemli. Din eksenli bir parti değiliz. Muhafazakarlık tanımı kullanıldıysa öyle olmayanlar da partimize oy verdiler.
'Ne ezen, ne ezilen, hakça düzen'
Sizin siyasal geçmişinizde de demokratlığın yanında 'sol kimlik' öne çıkıyor. Bursa'da 1970'li yıllarda CHP'li bir avukat olarak tanınmışsınız.
O dönemlerde 'Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen' diyorduk. O gün de buna imza attık, bugün de... O sloganın heyecanı kimleri sürüklemedi ki... CHP'de 1980 öncesi belediye meclis üyeliği yaptım. Ama siyasi hayatım boyunca partizanlık yapmadım. İlkeleri öne çıkardım. Demokrat oldum. Parti içi demokrasiyi savundum.
AKP'de genel sekreterlik görevi yaptınız.
Parti içi demokrasi olağan dönemlerde o kadar lazım değil. Olağanüstü süreçler sizin kimliğinizi belirler. Milletvekillerine 4 - 5 yıllık seçim döneminde rutin dışı görevler birkaç defa düşer.
Grup disiplini ne olacak?
Parti baskısı, kişinin konuşması gereken yerde susması, yeniden seçilme endişesi, bunlar demokrasiyi daraltıyor. Liderlik sultasını artıyor.
Bakanların özgürlüğü kısıtlı
AKP'de parti içi demokrasi işliyor mu?
Elbette her şey konuşuluyor. Ancak önemli olan bunları, dışarıya parti içinde bir kaos varmış gibi yansıtılmaması. Belli bir nezaket içinde bu mesajların topluma yansıması gerekir. O sayede bu görüşlerden toplum etkilenir ve aynı zamanda toplum da partiyi ve milletvekillerini etkiler.
Savaş tezkeresinde bu yaşandı. AKP Grubu, ABD askerlerine Türkiye üzerinden Kuzey Irak'a geçiş olanağı tanıyan tezkereye karşı çıktı. Siz ve Bakanlar Kurulu'nda direnç gösterdiniz, metni imzalamakta zorlandınız. İstifa edecektiniz...
Kurullar sizin özgürlüğünüzü sınırlandırıyor. Ortak akıllar bazı konularda feragat etmenizi gerektirebiliyor. Milletvekilleri, vatandaş daha özgür. Bizler, hükümette daha sınırlıyız. Kişisel olarak bakan arkadaşlarımız savaş istemiyor. Bu konuda çok samimiyiz. Hükümet içinde sayın başbakan ve bakanlar, Sayın Tayyip Erdoğan barışçı çözüm için samimiyetle uğraştılar. Bir fırsat doğsa Sayın Abdullah Gül, Saddam'la görüşmekten kaçınmayacaktır. Ben Sayın Gül'ün diğer arkadaşların gece yarısı yataklarından nasıl fırladıklarını biliyorum. Ben onlardan daha fazla barışsever, daha fazla vatansever değilim. Bu konuda yarışa girmem.
Tek başıma olsaydım 'savaşa hayır' derdim. 1991'de Körfez Savaşı'na karşı çıktım.
İmzalamasaydım kaos olurdu
Sanıyorum Özal'ın Bursa mitinginde 'savaşa hayır' pankartı açmışsınız.
Avukatlık büromuz, meydanı görecek şekildeydi, tam miting yapılırken 'savaşa hayır' pankartı asmıştık. Bilemiyorum, Özal fark etmişmiydi.
Yine de tezkereyi imzaladınız.
Ben imzalamasam tezkere Bakanlar Kurulu'ndan çıkmazdı. Oy birliği şartı var, Başbakan'ın imzasıyla gitmiyor. İmzalamazsam yapmam gereken istifa etmektir. Direnmektir. Direnip azledilmeyi beklemektir. Bunlar engelleyici hususlardır. Ben arkadaşlarımın samimiyetini biliyorum. Herkes karşı. Sayın Mehmet Aydın da, Sayın Hüseyin Çelik de, Sayın Zeki Ergezen de aynı. Kabinede savaş isteyen yok.
Ben tezkereyi imzalamayarak bir hükümet kaosu yaratmak yerine, kararı Meclis'te gerçek hak sahiplerinin vermesi yolunu açtım.
TBMM de tezkereye onay vermedi.
Ben hiçbir şeyin barıştan çok önemli olmadığını hep düşündüm.
İkna olmadınız.
Uluslararası hukukun meşru kıldığı hal şartını sadece bizim Anayasamız aramıyor. Artık uluslararası hukuk aranıyor. Uluslararası hukuk da barışın teminatıdır. Savaş tehdidi gibi halleri zorlaştırır. Savaş hayırlı değildir. Bizim kendi anlayışımızda, ''hayırlı işleri kolaylaştırın'' derler. Savaşı hep zorlaştırdık. Hep ertelenmesine fırsat hazırlamaya çalıştık. Irak geçmişe göre silahsızlanma konusunda işbirliğine daha açık. Bağdat'ın bu çabalarına prim vermek gerekir.
Sezer ile aynı görüşteyim
Cumhurbaşkanı Sezer de, Anayasa'nın 92'nci maddesine göre uluslararası meşruiyet aranması gerektiği uyarısını yaptı.
Ben de Sayın Cumhurbaşkanı ile aynı görüşteyim. Körfez krizinde BM'den bir karar çıkmıştı. Güvenlik Konseyi'nin bu defa Irak'ta güç kullanımı konusunda kararı yok. Silah denetçilerinin görevi sürüyor. ABD ikinci kararı da çıkartamıyor. O halde uluslararası hukukun gerektirdiği şartlar oluşmamış demektir. Biz bu meşruiyeti aramak zorundayız.
Hükümetten istifayı düşünmediniz mi?
Sayın Başbakan ve Erdoğan böyle bir gereği ifade etmemişlerdir. Ben de istifa ederek kaos yaratmak istemedim.
9 Mart'ta Tayyip Bey'in Siirt'te seçilmesine bağlı olarak Başbakan değişmesi 58'inci hükümetin de sonu anlamına gelecek.
Değişmenin zamanı çok önemlidir. Ülke şartlarına ve uluslararası gelişmelere bakarak bir değerlendirme yapacak.
Gül istifasını verecektir
Abdullah Gül başbakanlığı sürdürmek ister mi?
Sayın Gül siyasi ahlakı fevkalade önemseyen bir arkadaşımız. Sayın Erdoğan'ın seçilmesinden sonra 58'inci hükümetin görevinin biteceğini ifade etmişlerdi. Bu bağlamda Sayın Gül istifasını verecektir. Elbette o aşamada parti yetkili organları da konuyu görüşecek. 59'uncu hükümetle ilgili görevlendirmeyi Cumhurbaşkanı yapacak. Benim görevim de 58'inci hükümetle birlikte sona erecektir. İstifa suretiyle kaos yaratmanın anlamı yok.
TBMM'deki tezkere oylaması öncesinde MGK'nın sessizliği AKP kulislerinde hükümetin zor durumda bırakılması şeklinde yorumlandı.
MGK'da bu işin fotoğrafı çekilir. Tercih siyasi iradeye bırakılır. Irak olayı, MGK'nın ocak ayı toplantısında görüşülmüş ve uluslararası hukuk açısından yapılması gerekenleri hükümete tavsiye edilmiştir. Yeni bir karara gerek yoktu. AKP Grubu'nun ertelenmesi tesadüften kaynaklandı. Türkiye olağanüstü bir süreçte. Böyle bir dönemde TBMM'nin yetkilerinin MGK'ya, Cumhurbaşkanlığı'na bırakması düşünülemez. Kararı Meclis verir.
Takiye yapmıyoruz
AB bağlamında işkencenin önlenmesi konusunda yeni adımlar atılacak mı?
AB için değil, Türkiye'de insanların temel hak ve özgürlüklerden yararlanma, demokrasi içinde zenginleşme kapsamında yapmamız gereken işler bunlar. Yaşam kalitesini yükseltmemiz gerekiyor. Bunun en uygun zemini demokratikleşmedir. Temel hak ve özgürlüklerin tanınması yetmiyor, bunların hayata geçirilmesi gerekiyor. Örneğin iki gün önce İnsan Hakları Danışma Kurulu toplandı. 76 kuruluşun temsilcisi ilk defa bir araya geldiler. Bu sivil inisiyatifin önemli bir çalışmasıdır.
İnsan hakları herkesin işi
Kurulun işlevi ne olacak?
İnsan hakları denilince önce hak ihlalleri geliyor. Güncel sorun işkencedir. Şiddettir. Biz hak ihlalleriyle uğraşmaktan demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesini gündeme getiremiyoruz. Oysa bu nimetlerden herkesin yararlanmasını hedef almalıyız. İnsan hakları sadece hükümete bırakılacak iş değil, sivil toplumu harekete geçirebilmeliyiz. Her alanda bir dönüşümün eşiğindeyiz bunları yakalayamazsak, ıskalarsak dünyanın gerisinde kalırız. Bu bağlam da AB süreci hızlandırıyor.
Üçüncü uyum paketi ne oldu?
Hazırlıyoruz.
82 Anayasası'nın tümüyle değiştirilmesi projesi vardı.
O çalışmalar da devam ediyor. Biz 2003'ü hukuk yılı ilan ettik. Koruyucu hukuk anlayışının geliştirilmesine çalışıyoruz. İdarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olması, keyfiliğin önlenmesi ve evrensel standartların uygulanması gerekiyor. Bunların sözle değil, somut projelerle gerçekleştirilmesinden yanayız. Hükümetimizin bu konuda iradesi tamdır. Yargı reformu yapacağız.
AB ile 2004'teki müzakerelere başlayabilmek için 2003'ü değerlendirmek çok önemli... İlerleme raporu çıkacak. Olası Irak savaşı nedeniyle AB heyecanı düştü gibi gözüküyor.
Hayır, AB idealinden kopmadık. Ulusal Program yakında revize edilecek. Yol haritamız bellidir. 4 önemli hedefimiz var: Yerelleşme, ulusallaşma, bölgesel güç olma ve küreselleşme, bunlar birbirinden ayrılmayan değerlerdir. Cumhuriyet'in 100'üncü yılına dönük '2023 vizyonu' Türkiye'nin hedefi olarak belirlenmiştir. O tarihte dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girebilmeliyiz. Oraya doğru ilerleyeceğiz. Hedefe giderken zeminimiz demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğüdür.
Bu halimizle ilk ona giremeyiz
Herhalde bugünkü 2 bin dolarlık kişi başına ulusal gelirle bu hedefe sıçramak kolay olmayacak. AKP, 5 yıllık iktidar dönemi sonunda 5 bin dolara ulaşmayı hedefliyor...
Elbette bugünkü göstergelerle dünyanın ilk onu arasına giremeyiz. Milli gelirle temel hak ve özgürlüklerin kullanımı, demokrasi ve hukuk devleti arasında çok yakın irtibat var. İnsanca yaşama hakkınız da buna göre yükseliyor.
Yeni anayasa diyorduk... O çalışma rafa mı kalktı.
Hayır. Şu anda AB'de, Avrupa Anayasası'na doğru çalışmalar var. Biz o çalışmaların dışında kalamayız. Yeni anayasa ideali ortadan kalkmış değil. 82 Anayasası ve 12 Eylül ihtilalinin ürünü olan yasalar değişmek durumundadır. Geçici 15'inci maddenin son fıkrasını değiştirmek yetmez. Meclis'e büyük görev düşüyor. Özgürlükleri, sendikal hakları sınırlayan pek çok yasa var. Biz bunları 1980'den bu yana tasfiye edemedik. Bunların tasfiyesi yeni bir anayasa ile olur. TBMM'de yakında bir uzlaşma komisyonu kurulacak.
İslam ülkelerine demokrasi şart
CHP'nin dokunulmazlıklarla ilgili rezervi var. Bir de Anayasa değişikliğinde gizli niyetler bulunmasından kaygı duyuluyor. Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve laiklikle ilgili.
AKP'yi kurarken Türkiye'yi ortaya yatırdık. Ülkenin geçmişini de... Biz kapatılmak üzere parti kurmadık. Şunu hep birlikte gördük: Bu ülkenin uzlaşma temeli Cumhuriyet'in nitelikleridir. Bu nitelikler etrafında takiye yapmaksızın birleşmenin toplumsal barışın teminatı olduğunun bilincindeyiz. Ne yazık ki ''takiye'' siyasi sözlüğümüze girmiş. Biz takiye içinde değiliz. Kişiler temel hak ve özgürlüklerini, din ve vicdan özgürlüklerini kullanabilirler. Hiç kimsenin tereddüdü olmasın. Cumhuriyet'in temel ilkelerine niteliklerine hepimiz sahibiz. Demokrasi herkese lazım.
Bizim demokratik niteliğimiz, Irak savaşındaki tutum ve davranışlarda ortaya çıktı.
Eğer Irak da bu niteliklere sahip bir ülke olsaydı, bu sıkıntıları ne Irak yaşardı ne de bölgemiz. Demokrasinin İslam ülkelerine de yayılmasından yanayız. Demokrasi insan ortak aklının vardığı bir seviyedir. Barışın teminatıdır.
(Derya Sazak/ Milliyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:28