Gündem
  • 17.2.2005 17:05

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK, YENİ KURDUĞU HALKIN YÜKSELİŞİ PARTİSİ''Nİ TANITTI...

YUSUF ZİYA ERARSLAN ANKARA (İHA) - CHP''den istifa ederek HYP''yi kuran Yaşar Nuri Öztürk, Ankara Sheraton Otel''de düzenlediği basın toplantısında hem partisini tanıttı, hem de hükümete yüklendi. HYP''nin ideolojik eksenli değil, insan merkezli olan bir siyasal parti olduğunu ifade eden Öztürk, ''''Partimiz Türkiye''nin bilgi toplumuna yaraşır bir bilim ve teknoloji üretimi ile sosyal, diplomatik, askeri ve ekonomik alanlarda küresel bir güç olarak yücelmesini sağlayacak diriliş ve yükseliş mücadelesini onur bilenlerin vücut verdiği bir siyasal kurumdur. Meşalemiz barış, sevgi ve paylaşım meşalesidir'''' dedi. HYP''yi neden kurduklarını anlatan Öztürk, Türkiye''de yaklaşık yüzde 60 oranında yer alan kararsız oylara talip oldukları mesajını verdi. Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla iktidar olan AK Parti''nin genel seçimlerde aldığı oyun, kullanılan oylar itibariyle yüzde 34, geçerli oylar itibariyle yüzde 24 olduğunu hatırlatan Öztürk, ''''Yani yüzde 76 dışarıda. Bu partinin TBMM''deki sandalye sayısı ise yüzde 67 oyun karşılığı. Böyle bir iktidarın, yüzde 90 küsurla kabul edilmiş bir anayasayı, yani ulusal mutabakat metnini değiştirme gücü var. Bu olgunun önümüze koyduğu gerçek şu: Türkiye''de çok başlı ve büyük bir demokrasi sancısı var. Yüzde 24 oyla yüzde 67 sandalye işgal eden partinin demokrasi adına tartıştığı tek şey ise türban olmaktadır. Batı bizi buraya sıkıştırmıştır. Ama demokrasinin yüzde 24 oyla yüzde 67 sandalye sağlayan bir sistem olamayacağını, bunun ancak örtülü bir padişahlık sistemi olduğunu asla söylemiyorlar. Çünkü sancının faturasını ödeyen onlar değil, biz. Bu sancının açtığı derin yaranın üstüne İthal pomatlar sürülerek acı ve sancı yok edilemez. Nitekim yok edilememiştir'''' şeklinde konuştu. ''''KIBRIS''TA İŞİMİZ KADER-KISMETE KALMIŞTIR'''' ''''Kıbrıs''ta işimiz kader-kısmete kalmıştır'''' diye Öztürk, Kıbrıs''ı Rumların tasarrufuna bırakmamak üzere politika üretemeyenlerin bu konuda halkı oyalamayı hüner sandığını kaydetti. AB sürecinin Türk halkına artık hiçbir ümit vermediğini savunan Öztürk, şunları söyledi: ''''Türk milleti, AB ve onunla masaya oturanlar tarafından aldatılmıştır. Siyasal partilerimizi yaratıcı projeler üreten odaklar yapmayı başaramamış durumdayız. Partilerimiz hizip kavgası üreten ocaklara dönüşmüştür. TBMM''deki siyasal partilerin grup toplantıları, siyaset ve proje üreten mekanlar olmaktan çıkarılıp parti başkanlarının haftalık basın toplantılarına dönüştürülmüştür. Fikri, sözü ve halk adına eleştirisi olan milletvekilinin bu toplantılardaki nasibi, genel başkanla dalaşarak ''fırça yemek'' ve sonunda grubu terk etmek olmaktadır. Siyaset; fildişi kulede teori üretmenin değil, hizmet ve eylemin öne çıktığı bir disiplindir. Ne yazık ki, Türkiye''de siyaset, acı gerçek yerine tatlı yalanın öne çıkarıldığı bir aldatma sanatına dönüştürülmüş bulunuyor. Kaderimize adeta egemen olan bu tabloda, görevini yapmayan aydınların payları büyüktür. Tatlı yalan siyasetlerinin açtığı derin hüsran, halkımızın siyasete olan güvenini tahrip etmiş, aldatılmış halkımızın ruhsal dengelerini sarsmış, ahlak değerlerini erozyona uğratmış, siyasetin yolsuzluk ve talan mesleği gibi algılanmasına zemin hazırlamıştır. Son seçimlerde, kalabalık bir listeyle halkın önüne çıkan partilerin hiçbirine oy vermeyen kitlenin yüzde 32''ye yaklaşmış bulunması bunun şaşmaz kanıtıdır. Türkiye, tarihin ve insanının önüne demokratik ve güvenilir bir umut koymaya mecburdur. Aksi halde hepimize yazık olur. Halkın Yükselişi Partisi, işte bu umudu halkın önüne koyacak bir siyasal yapılanmadır. Haram lokmanın, tutarsızlığın, yalan ve talanın öne çıktığı bir meslek gibi algılanır hale getirilen siyaset; ülkenin birikimli, üretken, dürüst, yurt ve insan sevgisiyle dolu evlatlarını cezbetmek şöyle dursun, tiksindirmeye başlamıştır.'''' ''''EKONOMİ VE TARIM BİTME NOKTASINA GELDİ'''' Türkiye''deki ekonomik göstergelerin hiç de iç açıcı olmadığını ileri süren Öztürk, hükümetin gerçekleri halktan gizlediğini iddia etti. Cari işlem açığının tarihin bugüne kadar kaydetmediği korkutucu bir rakama ulaşıp 16 milyar dolar seviyelerine dayandığını ileri süren Öztürk, dış ticaret açığının ise 30 milyar dolar civarında olduğunu belirtti. İşsizliğin son iki yılda yüzde 4 arttığını, istihdamın neredeyse sıfırlandığını vurgulayan Öztürk, ''''Türk ekonomisi 2004 yılında yaklaşık 63 milyar dolar ihracat, 97 milyar dolar ithalat yaparak 34 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 65 olmuş ve toplam dış ticaretin milli gelire oranı da yüzde 55 gibi ürkütücü bir düzeye ulaşmıştır'''' şeklinde konuştu. Son 9 yıldaki toplam dış ticaretin milli gelire oranının yüzde 44''e fırladığını ifade eden Yaşar Nuri Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: ''''Bu oran önceki 9 yılda yüzde 26 idi. 40 milyon küsur insanımızın geçim kaynağı olan tarım ölüm noktasına getirilmiştir. Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası feryat ediyor: ''Tarım çöküyor!'' Gerçek şu: Toplam milli gelirimize tarımın katkısı yüzde 12-13, bu gelirden tarım kesiminin aldığı pay ise, yüzde 2.5-3. KOBİ''ler adeta yok edilmiştir. İçte ve dışta atılan etnik ve dinsel nutuklar, bu ezilen yığınları birbirine düşürüp etkisizleştirmek için sergilenmiş oyunlardan başka şey değildir. Bize sürekli, ''Tarım ürünlerini bizden ithal edin!'' teşvik veya dayatması yapan ABD ve AB, kendi tarım kesimine verdiği desteği her geçen gün artırmaktadır. AB''nin 2005 bütçesinde tarıma destek için ayrılan fon 43 milyar Euro. Bizim tarım kesimi ise ölmemek için çırpınıyor. Bakana baş vuruyor: ''Gözünü toprak doyursun'' diyorlar; başbakana başvuruyor; ''Erzurum fırçası'' yiyor. Türkiye, sanal bir ekonomiyle avutulmaktadır. Ülkeyi batağın ortasına iten borçlarla sahte bir ekonomik bahar yaratılmıştır. Bu sahte bahar, Türkiye''ye dışarıdan sokulan sistem dışı kaynak veya spekülatif sıcak paranın aldatmasıyla yürütülmektedir. Türkiye''nin hissettiği sıcaklık, vücudun mukavemet ısısından değil, damarlardan boşalan kanın yarattığı hararetin hissedilmesindendir. İşin gerçeği şudur: Bizler, artık kendimizin değil, hatta çocuklarımızın da değil, torunlarımızın kredilerini yiyip bitirmekteyiz. Ülkemizin mutluluğu ve geleceği için dışarıya politika uygulamak borcunda olanların, onu başaramayarak içeride kendi toplumuna politika uygulamakla teselli bulması hüzün ve ümitsizlik vericidir. Kayıt dışı diplomasi, devletimizi dışarıda layıkıyla savunulmayan bir devlete dönüştürmüştür. Devletimizin dışarıdaki mehabeti, 600 yıldır saygınlığımızın tartışılmadığı Ortadoğu''da bile yok edilmiştir. Tarihimizde ilk kez, askerimizin başına çuval geçirilmiştir. Kayıt dışı diplomasinin tutarsızlıklarıyla bol keseden vaatler, en önemli müttefikimiz olan ABD''yi allak-bullak ederek tabir-i caizse, kam tepesine fırlatmıştır. Kendi söylediklerine inanmayanları; yönetimi Türkiye''yi ve Türk halkını boşluğa ve güvensizliğe itmektedir. Kısacası, olup bitenleri ister yan yana, ister alt alta toplayın, Türkiye''nin durumu yürekler acısıdır.'''' ''''DİN VE ATATÜRK ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAYACAĞIZ'''' Halkın Yükselişi Partisi''nin ilhamını, enerjisini halkının imkanlarından alan bir siyasal hareket olduğunu ifade eden Öztürk, siyaset bilinç ve tarzlarının niteliklerini ise şöyle sıraladı: ''''Bizim siyasetimiz, her şeyden önce, icazeti kendi halkından alan bir siyasettir. Bizim siyasetimiz bir mirasyedi siyaseti değildir. Hiç kimsenin kasasına, masasına, tabelasına, amblemine, ismine dayanarak siyaset yapmayacağız. Ürettiğimiz ne varsa ve ne olacaksa elimizin, emeğimizin, gayretimizin, göz nurumuzun ürünü olacaktır. Şunun-bunun devamı olduğumuzu söyleyerek duygu sömürüsü yapmaya asla tenezzül etmeyiz. Fikrimiz, kadrolarımız, heyecanımız, söylemlerimiz, projelerimiz ve yöntemlerimizle yeniyiz; yepyeniyiz. Maddi sıkıntılarımız çoktur. Ancak, bol paralı ve sıkıntısız siyasetten hayır geleceğine inanmadığımız için bu halimizden şikayetçi değiliz. Maddi kuvvetimizin esası israfa, keyif ve talana uzaklık bilincimizdir. Bizler kanaate, hatta kıt kanaate dost olan bir ekibiz. Bizim siyasetimizin maddi kaynağını, dip dalgalarının coşkuyla ayağa kaldırdığı büyük kitleler sağlayacaktır. Bu kitleler içinde elbette ki, aş ve iş imkanı geniş, gönül ve iman insanları vardır. Bununla birlikte, biz harcamalarımızı elimiz titreyerek yaparız. Çünkü helal paranın hangi emeklerle, hangi zorluklarla kazanıldığını bilmekteyiz. Halkımızı ve sizi aldatmayacağız: Riyakarlık, ikiyüzlülük asla yapmayacağız. İki yüzlülerin mukaddesatı olamaz. Böyle olunca da iki yüzlülerin din, iman, insanlık, çağdaşlık gibi değerleri telaffuz etmeleri inandırıcı olamaz. Önemli bir fikir, bilim ve iş adamı olan İtalyan Prof. Stefano D''Anna, birkaç gün önce, Türkiye''den söz ederken şunu söylüyor: ''Türkiye, dünyada siyasal gücünü kanıtlamak istiyorsa yeni ve yaratıcı insanlar üretmelidir, Pinokyolar değil.'' Türkiye, tatlı yalanlar yüzünden yaratıcı düşler göremez oldu. Türkiye sürekli karabasan görüyor. Bu süreçten süratle çıkmak zorundayız.'''' ''''İSLAM VE LAİKLİĞİ BİRBİRİNE ZIT OLARAK GÖSTERMEK İSTİYORLAR'''' Öztürk konuşmasına şöyle odevam etti: ''''Acı gerçeği halkımıza söylemek bizim siyasetimizin olmazsa olmazı, şahsiyetimizin imanıdır. Bu ilkemizin iki temel uzantısı vardır: Birincisi şudur: Allah ile aldatmayacağız! Ortak değerlerimizin başında gelen din, Pinokyo siyasetlerinin dinci cephesindeki tüm açıkları kapatmak için kullanıldı. Halkımız, aralıksız bir biçimde Allah ile aldatıldı. Din üzerinden siyaset, bu ülkenin en hain tahriplerine, en ağır insan hakları ihlallerine vücut veren temel beladır. Bu belayı ülkemizin ve insanımızın kaderi yapmak isteyenler, içten ve dıştan sistemli bir biçimde laikliği tahrip edip ''Ilımlı İslam'' adıyla emperyalizme hizmet eden sahte bir din yaratarak Kurtuluş Savaşı ile kazandıklarımızı geri almak istiyorlar. Halkın Yükselişi Partisi olarak inancımız odur ki, din üzerinden siyasetin en hayasız ve akıl dışı şekli, laiklikle İslam''ı birbirine zıt göstermektir. Ne yazık ki, bu gaflet ve dalalet oyununa bu ülkede hukukçuluk perdesi altında destek veren aymazlar vardır. Laiklikle İslam''ı birbirine zıt gösteren şeytani siyasetlerin oyununa gelen bir başka aymazlık ise, çağdaş ve laik olmayı dinciliğin bütün yıkımlarına seyirci kalmakla eşitleyen anlayışlardır. İki yüzlülükten uzaklığımızın ikinci belirişi şudur: Atatürk istismarı yapmayacağız. Atatürk''ün ıstırabına, idrakine, ülküsüne, gayret, dirayet ve ferasetine mirasçı olacağız; ama onu, eksiklerimizin kapatılmasında bir paravan olarak kullanma bedbahtlığına asla girmeyeceğiz. Haram yemeyeceğiz: Siyaseti kişilerden aşırma, devlet ve kamuyu talan etme sanatı gibi anlayan yaklaşımları insanlık düşmanı ilan ediyoruz. Haram lokmada balığın başının dokunulmazlık zırhı olduğu kanaati halkımızın vicdanına yerleşmiş bulunmaktadır. Halkımız emin olsun, o zırhı delmek bizim iktidar ve icraatımızın ilk hamlesi olacaktır. ''Devletin malı deniz, yemeyen domuz'' şeklindeki eşkıya tekerlemesini şu şekle dönüştürerek tarihe yeni bir örnek sunacağız: ''Devletin malı deniz, haksız yere bir lokmasını yiyen domuz.'' Eleştiri getirenleri, özellikle basını düşman bellemeyeceğiz. Eleştirinin kesilmesi için basına, halka, kurumlara, kişilere sansür, baskı, kin, küskünlük gibi susturucu-bastırıcı tavırlara asla gitmeyeceğiz. Kin ve düşmanlık üzerine siyaset yapmayacağız. Siyaseti hayır üretmede yarış kurumu olarak görmekteyiz. Siyasetlerimiz, rakipleri yıpratmayı, çamurlamayı basarı sanan şeytani bir kulvara asla sokulmayacaktır. Eleştiriyi tüm özgürlük ve dirayetimizle yapacağız; ama işimize asla kin ve düşmanlık sokmayacağız. İnsanları ilhamda yalnız ve yalnız kesinleşmiş yargı kararlarını belge kabul edeceğiz.'''' Öztürk''ün konuşmasından sonra HYP Kurucular Kurulu üyeleri tek tek basına tanıtıldı. Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:07

İLGİLİ HABERLER

Onceki Sayfa
Sonraki Sayfa