Gündem
  • 4.10.2002 12:01

YILMAZ:"TÜRKİYE'YE MÜZAKERE TARİHİ VERİLMEMESİ İÇİN HAKLI HİÇBİR GEREKÇE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"

KAYNAK : Haber Vitrini BRÜKSEL - Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Türkiye'ye müzakere tarihi verilmemesi için haklı hiçbir gerekçe söz konusu değildir. Elbetteki Türkiye AB'den hak ettiği süreci alabilmek için siyasi ve diplomatik bütün gücünü kullanacaktır. AB bunu baskı olarak görebilir ama bu Türkiye'nin hakkıdır" dedi. Avrupa Konvansiyonu çalışmalarına katılan Mesut Yılmaz, Brüksel'de basın toplantısı yaptı. Yılmaz, AB üyeliği ile ilgili ortaya atılan haberlerin, zirveye ilişkin spekülasyonlar niteliğinde olduğunu ifade ederek, "Önümüzdeki ilk aşama 9 Ekim tarihinde açıklanması belirlenen Türkiye'ye ilişkin ilerleme raporudur. Bu rapor esas itibariyle teknik bir değerlendirmeyi ihtiva edecektir. Bu raporda Türkiye'ye üyelik müzakereleri için bir tarih verilmemesi gibi karar yer almayacaktır. Özellikle siyasi reformlar bakımından Türkiye'nin atmış olduğu önemli adımlara yer verilecek. Bunun yanında bazı alanlarda görülen eksiklikler de vurgulanacaktır. Bu aşamada bizim çabamız, komisyon raporunun münferit olayları genel trendle karıştırmamalarını sağlamak ve objektif verilere, olgulara dayandırılmasını istemek olmuştur" dedi. "Bunun yanında muhataplarımıza, Türkiye'nin Kopenhag'da kararlaştırılacak olan genişleme dalgasının dışında kalmaması ve bunun için de Türkiye'ye bir müzakere tarihi verilmesi konusundaki görüşmelerimizi hem politik, hem de ekonomik gerekçeleri ile birlikte anlatmaya çalıştık" diyen ANAP Genel Başkanı, görüştüğü yetkililerde 'bekle gör' tavrı gözlemlediğini söyledi. Mesut Yılmaz, Türkiye'de 3 Kasım 2002 tarihinde yapılacak seçimlerin çok yakından ve dikkatle izlendiğini ifade ederek, "Seçim sonrası ortaya çıkacak olan yapının, Kopenhag zirvesinde alınacak kararda önemli ölçüde etkili olacağı görülmektedir. Başta Kıbrıs olmak üzere diğer gelişmelerin de bu zirveyi etkilemesi beklenebilir. Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin daha net bir yol haritasına kavuşması, zannediyorum ki bütün bu gelişmeler ışığında kasım ayının sonlarına doğru yapılacak değerlendirmelerle ortaya çıkacak ama şurası kesindir ki, Türkiye AB'ye üyelik hakkına sahiptir ve bu sürecin tersine çevrilmesi mümkün değildir" dedi. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye için önemli olanın, bu sürecin en kısa zamanda tamamlanması olduğunu söyledi. Bu süreçte ortaya çıkabilecek gecikme veya ertelemelerin, ne Türkiye ne de AB'ye yarar sağlayacağını ifade eden Yılmaz, "Umuyorum ki hem Türkiye'deki siyasi gelişmeler, hem de AB ülkelerinin önümüzdeki dönemde alacağı tutumlar, bu sürecin en kısa zamanda tamamlanmasına imkan verecektir. Özellikle Türkiye-AB birlikteliğinin olumlu yansımaları, barış ve istikrara da önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Bu tablo ışığında Türkiye olarak önümüzdeki dönemde özellikle ekim ve kasım aylarında komisyon raporu ışığında nihai siyasi kararı verecek olan üye ülkelerin hükümetleri nezdinde gerekli girişimlerin yürütülmesi büyük önüm taşımaktadır. İlerleme raporu sadece bir durum tespitinden ibarettir. Oysa Kopenhag'ta verilecek karar, bütün saydığım unsurları dikkate alan siyasi bir karar olacaktır. Türkiye'nin, bu siyasi kararın kendi lehine oluşmasını sağlamak için üye ülkeler nezlindeki aydınlatma çalışmalarını, önümüzdeki dönemde daha da yoğunlaştırması kesin bir sonuçtur" açıklamasında bulundu. "TÜRKİYE BÜTÜN GÜCÜNÜ KULLANACAK" Mesut Yılmaz, Türkiye'ye tarih verilmeyeceği iddiaları konusunda da şunları söyledi: "Bizim için önemli olan, verilecek karar, siyasi bir karardır. Bu kararın verilmesinde sadece bir unsur olarak değerlendirilecek olan ilerleme raporu, teknik bir değerlendirmedir. Bugün itibariyle henüz daha komisyon üyelerinin dahi önüne gelmiş değildir. Önümüzdeki günlerde komisyonda ele alınacaktır ama bizim bütün bu temaslardan edindiğimiz izlenim; bu raporun herhangi bir somut öneri içermeyeceği, sadece bir durum tespiti niteliğinde olduğudur. Kopenhag'ta alınacak karar, üye ülkelerin siyasi yetkilileri tarafından alınacak siyasi bir karardır. Sadece ilerleme raporunda yer alan konuları değil, bütün unsurları değerlendiren, ülkenin AB açısından taşıdığı önemi de gözeten, AB'nin genişleme ve gelişme perspektiflerini hesaba katan geniş kapsamlı bir karar olacaktır. Şu aşamada basında yer alan bazı değerlendirmeleri ve bazı komisyon yetkilileri tarafından yapılan açıklamaları, Türkiye'nin bazı konulardaki tutumunu yönlendirmeye yönelik tutumlar olarak görüyorum." Bu konudaki nihai kararın, üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları tarafından verileceğini ifade eden Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Türkiye'nin ilerleme raporu bağlamında asıl önem vermesi gereken husus, yapmış olduğu ve AB'yi şaşırttığı anlaşılan siyasi reformların raporda hak ettiği şekilde yer alması ya da alıp almadığıdır. Bu konuda bazı eksikliklerimiz var. Ama bizim iddiamız, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini büyük ölçüde yerine getirmiş olduğudur. Türkiye'ye müzakere tarihi verilmemesi için haklı hiçbir gerekçe söz konusu değildir. Elbette ki Türkiye AB'den hak ettiği süreci alabilmek için siyasi ve diplomatik bütün gücünü kullanacaktır. AB bunu baskı olarak görebilir ama bu Türkiye'nin hakkıdır" şeklinde konuştu. KIBRIS SORUNU Mesut Yılmaz, AB üyeliğinde Kıbrıs'ın durumunun sorulması üzerine, "Temaslarımızda bu konuyu ele almadık, sadece Kıbrıs sorununun bir çözüme kavuşması, genişleme dalgasında Kıbrıs'ın Türkiye'yi rahatsız etmeyecek bir formülle çözüme bağlanmasının önemini vurguladık" dedi. Türkiye'nin esa zamanda tamamlanması olduğunu söyledi. Bu süreçtüyeliği ile Kıbrıs'ın üyeliği arasında doğrudan olmasa da dolaylı bir bağın varlığının gerçek olduğunu ifade eden ANAP Genel Başkanı, "Burada bizim açımızdan önem taşıyan husus, siyasi reformlar konusunda olduğu gibi Kıbrıs sorununun çözümü çabalarında da Türkiye'nin sağlamış olduğu katkıların doğru değerlendirilmesidir. Ayrıca, Kıbrıs Türk tarafının atmış olduğu adımların bu konuda sürekli yenilediği önerilerinin dikkate alınmadan Türk tarafının uzlaşmaz taraf olarak nitelenmesi ve Türk tarafının bu yapıcı çabalarına rağmen Kıbrıs sorununun çözüme kavuşmaması, bir çerçeve anlaşmasına kavuşmaması halinde, Kıbrıs'ın AB'ye üyeliğinin hem bölgede, hem de Türkiye-AB ilişkilerinde yaratacağı olumsuz sonuçlara AB'nin dikkatini çekmektir. AB'nin zaman içinde bu konuda ortaya çıkabilecek olumsuzlukların bilincine vardığı anlaşılıyor. Sanıyorum bu genişleme zirvesinde AB'nin en fazla üzerinde duracağı konu Kıbrıs'ın üyeliği konusu olacaktır. Hem AB'nin, hem de üye ülkelerin çıkarlarını gözeten bir formülasyon arayışı içindedirler" dedi. TÜRKİYE'DE SEÇİM Seçim öncesi durumun çok yakından takip edildiği gibi, sonrasında yaşanacak gelişmelerin de göz önünde bulundurulacağını ifade eden ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Seçim sonrası ortaya çıkan tablonun, AB'nin değerlendirmesinde önemli bir faktör olacağını daha önce de ifade ettim. Bu seçimleri bir anlamda Türk halkının AB üyeliğini gerçek anlamda destekleyip desteklemediğinin ölçüsü olarak görme eğilimindeler" dedi. Yılmaz, Irak konusu ile ilgili detaylı bir görüşme yapmadıklarını belirterek, "Sadece Sayın Solana da Irak meselesinin gündemde bu kadar öne çıktığı bir zamanda Türkiye'nin AB açısından vazgeçilmez bir ülke olduğunu vurguladı. Helsinki kararından geri dönüş olmadığını, Kopenhag'ta alınacak karar ne olursa olsun, Türkiye'nin AB entegrasyonunun geri dönülmez bir süreç olduğunu vurguladı" şeklinde konuştu. Türkiye'nin önünde etap etap gidilecek bir sürecin söz konusu olduğunu ifade eden Mesut Yılmaz, bu etaplar tamamlanmış gibi zirveye ilişkin değerlendirmelerin bugünden yapılmasının ülkeyi yanlışa sürükleyeceğini savundu. Mesut Yılmaz, "Şu aşamada önceliğimiz, ilerleme raporunun gerçekleri yansıtan bir rapor olmasını sağlamaktır. Türkiye'nin hakkını teslim eden rapor ortaya çıktıktan sonra, Kopenhag'ta ülkeler nezlinde bütün faktörleri ele alan bir diplomatik atak yapmamız gereklidir. Bunun sonunda Kopenhag'ta ortaya çıkacak sorunu Türkiye kendisi açısından gerektiği şekilde değerlendirecektir. Bu süreç tamamlanmadan bugünden varsayımlar üzerine konuşmak yanlış olur" açıklamasında bulundu. RUHBAN OKULU TARTIŞMALARI Mesut Yılmaz, bir basın mensubunun, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması ile ilgili yapılan açıklamayı hatırlatması üzerine şunları söyledi: "Azınlık cemaat vakıfları ile ilgili uyum yasasında yaptığımız düzenleme, Türkiye'deki bütün azınlık cemaat vakıfları tarafından olumlu karşılanmıştır. Bu konuda bize bütün cemaat liderlerinden takdir mektupları gönderilmiştir. Şu aşamada önemli olan husus, Meclis'te tecelli eden bu iradeyi uygulamaya geçirmektir. Ben Fener Patriği'nin ifadelerini bilmiyorum ama eğer böyle bir ifadede bulunmuşsa, bu yanlıştır. Türkiye'de yaşayan, Türkiye'nin koşullarını bilen bir insan, atılan adımın önemini takdir etmek durumundadır. Bu yaptığımız düzenlemenin uygulamaya ilişkin yönü henüz tamamlanmamıştır. Gerekli adımlar hükümet tarafından atılacaktır. Benim aldığım bilgiye göre patriğin ziyareti çok daha önceden tespit edilmiş bir ziyarettir. Patriğin bize de Türkiye'de dile getirdiği bazı talepleri söz konusu olabilir ama Türkiye'deki genel kabul, ülkenin azınlık cemaat vakıfları konusunda attığı adımın bir devrim niteliğinde olduğudur." Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:17

İLGİLİ HABERLER