BAŞBAKAN GÜL’ÜN EŞİ: ABDULLAH BEY SİYASETİ TADINDA BIRAKACAKTIR
KAYNAK : Haber Vitrini
Başbakan eşi Hayrünnisa Gül ile Meclis lojmanlarında konuştuk. Son derece güleryüzlü, misafirperver Hayrünnisa Hanım. Her kadın gibi güzelliğine meraklı. Çocuklarına son derece düşkün. Ara sıra diyet yapıyor. Fırsat buldukça yürüyor, yazın yüzüyor. Yaşamının büyük bir bölümünü hayır işlerine ayıran kocasıyla gurur duyduğunu sık sık dile getiren bir Başbakan eşi Hayrünnisa Gül. Yumuşak görünümünün altında ise ne istediğini bilen, kararlı, inatçı ve mücadeleci bir kişilik. Tabii kolay değil Türkiye'nin ilk türbanlı Başbakan eşi olmak.
* Politikada başarılı olmanın yolu nedir sizce?
-Sen iyi ol, mükemmel ol herkes sana oy versin. "Bana oy ver" demene gerek yok.
* Siyaseti seviyor musunuz?
İlk yıllarda çok zor geliyordu itiraf edeyim. Çok zorlandığım günler oldu çok gençtim çocuklarım çok küçüktü. Eşime çok ihtiyacım vardı. Yani bunların getirdiği dezavantajlar vardı. Çok önemli olduğunu düşünüyorum ülkemiz açısından.
EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ DÜŞÜNCESİ VAR
* Bugünden sonra siyasetsiz yaşayabilir misiniz?
-Yok belirli bir noktada bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Eşim siyaseti tadında bırakacaktır.
* Bülent Ecevit'e bir gönderme yaptınız galiba.
-Evet. Başbakanımızın çok yıpratıldığını düşünüyorum. Öyle olmak istemem. Belki kendi de istemedi ama öyle oldu. Onun için suçlamıyorum da yanlış anlamayın ama öyle olmak istemiyorum.
* Çalışmayı düşünmediniz mi?
-Türkiye'ye döndüğümüz yıllarda oğlum küçüktü, onu büyütmekle meşguldüm. Ondan sonra da sınava girdim, lise diplomamı aldım ve üniversiteye devam etmek istedim. O olamadı. Çok yoğun gündemimiz olduğu için çalışmam biraz zor olurdu. Belki yine aynı engele takılabilirdim. Ama çalışmadım derken ben hiç de evde oturan bir hanım olmadım.
* Gününüz nasıl geçiyor neler yapıyorsunuz?
-Her gün farklı. Başbakanlığın ilk günleri biliyorsunuz ramazandı, bizim yardım kampanyalarımız vardı. Bir yandan onları takip ettim.
* Çok fazla basında gözükmek istemiyorsunuz galiba
-Yardım kampanyalarına basını çağırırsak insanların rencide olabileceğini düşünüyorum. Türkiye gerçekten çok zor günler geçiriyor. İnsanlar çok büyük bir ekonomik sıkıntı yaşıyor.
* Halk sizi tanıyor mu?
-Tanıyan da oluyor tanımayan da. Tanıyınca çok mutlu oluyorlar. Bazen üzerimizdeki ceketten bile utanıyoruz insanlar o durumdayken ben huzurlu olamıyorum.
* Sizden ne istiyorlar? Para, iş?
-En büyük problem karın doyurma tabii ve işsizlik. Ama ben bütün sorunların eğitimsizlikte yattığını düşünüyorum. Ayrıca kadının eğitimi çok önemli, erkek kendini bir şekilde kurtarıyor ama kadın zor durumda. Aile içi şiddetten bahsediyoruz ama o erkeği yetiştiren de bir anne. Biz anneyi eğitmezsek olmaz.
* Sivil toplum örgütleri, kadın dernekleri ile çalışmalarınız var mı?
-Her türlü hayır işlerine her zaman açığım. Özellikle eğitimle ilgili olursa. İlköğretimden üniversiteye kadar çok büyük problemlerle karşılaşıyorsunuz. Eğitimde eşitsizlik var. Tutturduğunuz eğitim kalitesi bile bence mükemmel değil, çok daha iyileştirmeler yapılabilir.
SANSÜR UYGULADIM
* Ya türban?
-Türbanı simge, sembol olarak görmüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde bizdeki gibi böyle problem olmuyor. Kafamın içi önemli, dışı önemli değil. Başörtüsü çok kolay değil. Simge, sembol olsun diye kimse başını örtemez. Yazın hiçbir kadın o sıcakta inanmadığı bir şeyi yapamaz...
* Yani zorlama olmaz diyorsunuz.
-Hayır. Ben irademle bağlandım. Kızımız bizden gizli başını örttü.
* Nasıl sizden gizli? Siz "örtme" diye mi baskı yapıyordunuz?
-Çok üzülüyorum bunu söylerken ama öyle oldu. 15 yaşındaydı biz eğitimi sürdürmesi için başının açık olması gerektiğini düşünüyorduk. O da bizim yanımızda başını açıp, dışarıda örtüyormuş. Başı bağlı bir anne olarak kızıma sansür uyguladım düşünebiliyor musunuz? Çok üzüldüm.
* Şimdi okulda ne yapıyor?
-Peruk takıyor. Ben türbanın modernleşme olduğunu düşünüyorum. Anadolu'daki aileler kızlarını okula göndermiyorlardı. Türbanla göndermeye başladılar. Örneğin benim çocukluğumda çevremdeki insanların çoğu solcuydu ama çok dosttuk.
* Ne zaman koptu işler?
-Toplumda gerçekten bir kopukluk yok. Eşim devlet bakanıydı ve ben bütün toplantılara katıldım. Medya hafızasını kaybetti herhalde. Şimdi Arınç'ın eşini eleştiriyorsunuz. İlk defa politika yapmıyoruz.
GEZİLERE GİDECEĞİM
* Siz Münevver Arınç'ın yerinde olsaydınız ne yapardınız?
-Onun yerinde değilim bilmiyorum. Belki gitmek zorunda değildi ama nezaketsizlikle suçlanmamak için saygısından gitti. Ben görevimin getirdiği bütün sorumlulukları yaparım diye düşünüyorum. Prens Charles'ın davetlisi olarak bile İngiltere'ye gittim, başım da örtülüydü.
* Ya bundan sonra? Eşinizin gezilerine katılacak mısınız?
-Tabii ki gideceğim.
* Türban meselesi çözülecek mi?
-O kadar çok meselemiz var ki... Çok acil problemler var çözülmesi gereken. Türban benim "meselem değil" ya da "meselem" diyemem. Çok önemli dertler var. Türban benim için çok sonra geliyor.
Emine Erdoğan'a hiç içime sinmiyor dedim
* Eşiniz başbakan olunca ne hissettiniz ,ne düşündünüz?
-Allah utandırmasın diye dua ettim. Makam, mevki her şey geçer ama biz buradan gittiğimizde iyi bir isim bırakabiliyorsak ne mutlu bize.
* Eşinizin başbakan olacağını biliyor muydunuz? Tayyip Bey'in yasağı aşamasında konuşuldu mu?
-Hayır, bizim evimizde böyle şeyler hiç konuşulmaz.
* Hiç sormadınız mı "başbakan olacak mısın?" diye
-Kesinlikle hayır. O da bana söylemedi zaten.
TELEVİZYONDA İZLEDİM
* Nasıl yani televizyondan mı duydunuz?
-İlk açıklandığı gün akşam dışarıda arkadaşlarla beraberdim. Eşim görevi aldığında ilk anne-babasını aramış. O gün cep telefonum da evde kalmıştı, televizyon da seyretmiyordum o anda. Kızım evde ders çalışıyordu, telefonda 75 tane not varmış, telefona cevap vermek zorunda kalmış. Panik içinde beni aradı. Eve geldiğimde eş dost dolmuştu. Eşim eve geldi tebrik ettik ondan sonra "Başbakanlık"a gitti. Ertesi gün eşimi televizyonda izledim.
* Ne hissetiniz?
-Ateşten bir gömlek giydiğini düşündüm. Fakat ben programımı bozmadım. O gün iftarlarımız vardı. Oralara gittim "eşi başbakan oldu gelmez" desinler istemedim.
* Emine Erdoğan ile ilişkileriniz nasıl?
-Arkadaşız. Türkiye'ye geldiğimiz yıllardan beri, çok samimi olmasak bile tanışıyorduk. Eşimle Tayyip Bey çok eski arkadaşlar.
* Emine Erdoğan "first lady" olacaktı, siz oldunuz. Aranızda bir konuşma geçti mi? Sonuçta garip bir durum.
-Eşim başbakan olduktan sonra Emine Hanım'ı ilk gördüğümde "hiç içime sinmiyor" dedim.
* O ne cevap verdi?
-"O nasıl söz, böyle bir şey duymak istemiyorum. Biz inanan insanlarız. Sakın böyle düşünme" dedi. Emine Hanım ve Tayyip Bey bu konuda çok rahatlar. Zaten bir daha bu konu hakkında konuşmadık.
* Eşiniz, Tayyip Erdoğan seçilirse belki de tarihteki en kısa görev yapmış başbakan olacak, siz de eşi.
-Şu an eşimin görevini hakkıyla yerine getirmesi önemli benim için.
* O zaman ne hissedeceksiniz, "evet zaten başbakanlık onların hakkıydı" mı diyeceksiniz?
-Ben hiç şöyle olacak, böyle olacak diye bakmıyorum olaya. Anormal bir durumdu, doğru değildi olanlar. Hakkı neyse o olacaktır diye düşünüyorum, ne kadar sürecek, ne olacak diye konuşmuyoruz. Önemli olan hizmet.
KARI KOCA HİÇBİR ZAMAN HIRS YAPMADIK
Kenan Evren Abdullah Gül'e balayını hapiste geçirdiği için çok üzüldüğünü söylemiş
* Çok genç yaşta evlenmişsiniz. Korkmadınız mı?
-İyi bir tercih yaptığımı düşünüyorum. Kadere inanıyorum.
* Aşık mı oldunuz?
-Öyle denemez. O yaşlarda daha çok erkendi belki ama biz uzun bir süre sözlü, nişanlı kaldık. Birbirimizi iyi tanıdık evlilikten önce. Abdullah Bey öğretim üyesiydi üniversitede. Evliliğimizin ilk günleri eşim gözaltında oldu, 12 Eylül'e rastladı.
* Ne hissettiniz?
-O zaman çok gençtim, ilk anda insan idrak edemiyor. Neden, niçin? İlk bendeki tepki o oldu, niçin. Hiçbir suçu olmayan bir insan neden gözaltına alınır? Ama ben çok kuvvetliyim, bunu kaldırabilecek güçteydim demek ki.
* "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" sözünün çok doğru olduğuna inanıyorum. Pasif gözüken kadınlar bile aslında çok etkinlerdir. Siz de öyle misiniz?
-Gerçekten kuvvetliyim herhalde. İnsan nereden nereye geliyor. Geçenlerde eşim hastalandığı için Kenan Evren'i ziyarete gitmiş. Evren, "balayını hapiste geçirdiğini bilmiyordum, çok üzüldüm, seni çok seviyorum" demiş. Bu ibret noktası. Çok duygulandım.
* Sizin de eşiniz gibi güleryüzlü ve olumlu bir bakış açınız var.
-Ben eşimin, bunca yıllık evliyiz, hiçbir insan hakkında kötü bir sözünü veya düşüncesini görmedim. Her insan güzeldir diye düşünür, ben de öyleyim galiba.
* Eğitiminiz nedir?
-Bunu fazla gündeme getirmek istemiyorum. Lise bitirme sınavlarına hazırlandım ama diplomamı başörtüsü yüzünden alamadım.
* Yabancı dil biliyor musunuz?
-İngilizce. Ayrıca Arapça anlayabiliyorum ama konuşamıyorum. Cidde'ye gittiğimiz zaman öğrendim. Kızım zaten orada doğdu. Orada çeşitli okullara devam ettim.
* Ne okuluna?
-Amerikan okuluna, dil kurslarına gittim. İki tane küçük çocuğumuz vardı ama Abdullah Bey bakıyordu, ben okula gidiyordum. Eşim de çok düşkün çocuklara. Dünyadaki tek servetin çocuklar olduğunu düşünür eşim.
* Özlüyor muydunuz Türkiye'yi?
-Tabii ama sık sık geliyorduk. İmkanlarımız çok rahattı. Daha sonra Kayseri'de bulunduğumuz sırada erken seçim ilan edildi. Eşime rica ettiler aday oldu.
* Hiç düşündünüz mü bu adaylığın bugünlere varacağını?
-Hayır. Biz karı koca hiçbir zaman hiçbir şeyi hırs yapmadık, kazanmak önemli değildi
(Sabah)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:55