Gündem
  • 4.4.2004 11:41

LİVANELİ'DEN BAYKAL'I KIZDIRACAK SÖZLER!...

CHP'nin ağır toplarından Zülfü Livaneli, açık ve net konuştu: ''Bugün partide herkesin bildiği ama çok az kişinin dile getirdiği bir gerçek var: Halk Deniz Baykal'a oy vermiyor, onu istemiyor. Siyasi partilerin gerçek patronu genel başkanlar değil, halktır. Eğer halkın istemediği bir genel başkanda ısrar ediyorsanız, halkla karşı karşıya geliyorsunuz demektir ve bu işin sonu, ANAP ve DSP gibi felaket olur.'' Deniz Bey halkın mesajını anlamadı * 28 Mart seçim sonuçlarını CHP açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? 28 Mart seçimlerinde birçok seçmen sırf AKP güçlenmesin diyerek, Baykal'a rağmen, bağrına taş basıp CHP'ye oy verdi. Ama Deniz Bey bu mesajı almadı. Ertesi gün CHP'yi başarılı ilan eden konuşmasından sonra binlerce kişinin kendisini kandırılmış gibi hissettiğini, samimiyetinin ve iyi niyetinin istismar edildiği duygusuna kapıldığını çok iyi biliyorum. Bugün yeni bir seçim yapılsa CHP çok daha az oy alır. Baykal'a saygı duyuyorum ama... * Bir dönem Deniz Baykal'a çok yakın isimler arasındaydınız. Şimdi ilişkileriniz nasıl? Önerilerinizi Baykal'a iletebiliyor musunuz, bunlar dikkate almıyor mu? Deniz Baykal'la parti ilişkisi dışında çok hoş bir dostluğumuz da vardı. Kişisel hiçbir sorunumuz olmadı. Bugün de kişiliğine, dürüstlüğüne ve birikimine çok saygı duyduğum bir insan. Ortaya çıkan sorunların tümü ideolojik planda. Seçimden sonra Sayın Baykal'a birçok kez düşüncelerimi anlattım; laiklik, AKP, Kıbrıs, Avrupa Birliği ve özgürlükler gibi temel konularda izlediği tutumu değiştirmesi için ikna etmeye çalıştım. Ama ne yazık ki günlerce süren bu çabalar bir sonuç vermedi. Eğer biraz kulak verse ve belki de haklı olabileceğimi düşünseydi inanın ki parti bu durumda olmazdı. Kıbrıs, AB ve özgürlükler konusunda ideali konusunda bu noktaya sürüklenmezdi. Halk Baykal'a oy vermiyor Bugün partide herkesin bildiği ama çok az kişinin dile getirdiği bir gerçek var: Halk Baykal'a oy vermiyor, onu istemiyor. Siyasi partilerin gerçek patronu genel başkanlar değil, halktır. Eğer halkın istemediği bir genel başkanda ısrar ediyorsanız, halkla karşı karşıya geliyorsunuz demektir ve bu işin sonu, ANAP ve DSP gibi felaket olur. Bu iş Baykal'la gitmiyor. Ama o da ne olursa olsun koltuğu terk etmemek için tüzük ve delege taktiklerine başvuruyor. Yazık, kendisine de yazık. Yoksulla ve solla bağımız zayıfladı * Baykal nerede hata yaptı? Baykal, 3 Kasım'dan önce ve sonra gereksiz bir Erdoğan hayranlığına kapıldı. Uğur Dündar'ın programında, seçilme hakkı bile bulunmayan Erdoğan'ı alttan aldı; yılların polemikçisi Baykal yolsuzluklar konusunda bile ezik büzük, mahçup bir tavır içine girdi. Sözen dönemini İSKİ'yi savunur duruma düştü. Seçimden hemen sonra AKP Genel Merkezi'ne koşup Erdoğan'ı tebrik etti, meşrulaştırmaya çalıştı. Siyasi hayatının en önemli mücadelelerinden birisini, Anayasa değişikliği ve Erdoğan'ı başbakan yapmak için verdi. O sırada CHP grubunda yaptığı bir konuşma sırasında öfkeli bir tonla ''Erdoğan'ı başbakan yapmaya çalışıyor diyorlar. Evet yapıyorum, var mı bir itirazı olan?'' diye haykırdı. Soldaki diğer isimlere karşı soğuk ve hırçın bir tavır sergilerken, durmadan Erdoğan'ın değirmenine su taşıdı. Bu destek sonucunda atı alan Üsküdar'ı geçti tabii. Onun hesabına göre Erdoğan başbakan olunca bu işleri beceremeyecek, iki ayda memleketi batıracak, toplumda AB karşıtlarının ve Kıbrıs'ta çözüm istemeyenlerin sesi üst perdeden çıkacak ve bu da CHP'yi yükseltecek, Baykal'ı Başbakan ve belki de Cumhurbaşkanı yapacaktı. Tam tersi oldu. Biz haklı çıktık. * Neredeyse her şeyi yanlış yaptı diyorsunuz. Siyaseti mi bilmiyor Baykal? Deniz Bey niye bu kadar çok yanlış yapıyor sorusunun cevabı basit. Ortak akla inanmıyor. Yanında gerçekleri söyleyenleri değil, ''Aman efendim ne kadar haklı çıktınız!'' diyenleri istiyor. PM'de fikirlerini anlatıyor, aynı konuşmayı Meclis grubunda ve MYK'da da yapıyor. Meclis grup ilkokul öğrencileri gibi üç kere ayağa kalkıp genel başkanı alkışlıyor. İsmet Paşa zamanındaki CHP'nin Meclis Grubu tartışmalarını okuyorum. Milletvekilleri her şeyi tartışıyorlar. Ama bugün böyle bir şey yok. Genel Başkan, hiç kimsenin fikrine ihtiyacı olmadığını açıklar gibi hep kendisi anlatıyor. Yabancı dil bilmeyen ve Baykal kadar birikimi olmayan Erdoğan ise uzmanlara, danışmanlara kulak vererek, ''ille de kendi doğrularım'' diye tutturmayarak, Kıbrıs müzakerelerinde olduğu gibi ortak aklı buluyor. * CHP'nin tek sorunu Deniz Baykal mı peki? CHP'nin tek sorunu Baykal değil elbette. Parti kendisine umut bağlamış yoksul, ezilen kesimleri, emekçileri terk etti. Bir anlamda devlet partisi haline dönüştü. CHP tarihinde, en yüksek oy alınan 1977 seçimlerine bakın. O zafer, CHP'nin kurulu düzene karşı çıkması sayesinde kazanılmıştır. Ben soldan gelen bir insanım ve bu tecrübeye dayanarak, bugünkü CHP'nin ''sol'' kavramıyla hiçbir ilgisinin kalmadığım görüyorum. Buna bir de iç kavgayı eklediğinizde durum hiç iç açıcı görünmüyor. * Eleştirileri seçim başarısızlığı üzerine yapıyor olmanız doğru mu? Ben, CHP'ye yönelik yapıcı eleştirileri testi kırıldıktan sonra değil, çok önceleri dile getirdim. 99'dan önce Deniz Baykal'a partinin baraj altı kalacağını söyledim. İnanmadı. Ama biliyorsunuz öyle oldu. 9 Aralık 2003'te CHP milletvekillerine gönderdiğim bir mektup var. Bu mektuptaki bazı tespit ve eleştiriler aynen şöyle: ''Dünyadaki bütün sol partiler, değişen koşullardaki konumlarını gözden geçiren ideolojik arayış içindeler ve büyük tartışmalar yapıyorlar. Elbette bizim de bazı sorunlarımız var: Bunların başında CHP'nin yoksul ve sola gerçekten gereksinim duyan kesimlerle bağının giderek zayıflaması geliyor. 1999 seçimleri öncesinde Parti Meclisi'nde yaptığım konuşmada, üç kutuplu bir Türkiye'ye doğru gittiğimiz tahlilini yapmış ve CHP'nin sadece kentli-laik-yüzü Batı'ya dönük ve nispeten varlıklı kesimi temsil eder hale geldiğini anlatmaya çalışmıştım. Yazılarımda da belirttiğim gibi bizim ne yapıp edip bir an önce; ezilen, giderek yoksullaşan, çeşitli nedenlerle dışlanan milyonlarca insana sahip çıkmayı, devrimci değişimlerden yana bir parti olarak toplumun dinamik kesimleriyle buluşmayı sağlamamız gerekiyor. Görüşlerimi kendime saklayıp, yerel seçimler sonrasında belirtmeyi uygun bulmadığım için şimdi konuşuyorum.'' Mektubun bir bölümü böyleydi ama ne yazık ki sağır duvarlara çarpıp kaldı. Israrlarımıza rağmen CHP Kürt sorununa sahip çıkmayı beceremedi, kültürel hakları savunamadı. Son seçimler bize Kürt kökenli kardeşlerimizin de çözümü AB'de gördüklerini ve bu yüzden oylarını, bu misyonu temsil eden AKP'ye verdiklerini gösteriyor. Bu misyon Atatürk devrimlerini sürdürecek bir CHP'ye yakışırdı. Olmadı. Buna da çok üzülüyorum; çünkü uyarıları yapmıştık. vatan Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:57

İLGİLİ HABERLER