TÜRK SAĞI NEDEN SARIGÜL'Ü CHP'NİN BAŞINA GETİRMEK İSTİYOR?
KÜRŞAT BUMİN/ YENİ ŞAFAK
''Türk sağı''nın himmetiyle Sarıgül başbakan!
İsterseniz önce yazımın başlığını açayım: Ülkedeki CHP'liler (''ülkenin sosyal demokratları'' demeye dilim varmıyor!) bu duruma ne diyecekler bilmiyorum ama ''Türk sağı''nın Sarıgül'ü başakan yapmayı kafasına koyduğu belli!
Ama bu iddia -takdir edersiniz ki- çok iddialı bir iddia... Çünkü herşeyden önce, CHP'liler ''Türk sağı''nın fikir adamlarının sözlerine kulak vermiyorlar... Bırakın kulak vermeyi, belki açıp okumuyorlar bile...
Dolayısıyla, mesela diyelim Tercüman'ın (Ilıcaklar) Sarıgül'ü CHP'nin başına getirme yolunda gösterdiği çaba boş bir çaba olmuyor mu?
Peki ''Türk sağı''nın Sarıgül'e bu derece yakınlık göstermesinin nedeni ne? Bu ilginin nedeni (bir gazetenin başlığını hatırlayarak söyleyecek olursak) Sarıgül'ün ''Ilımlı İslam solcusu'' olması mı?
Hiç sanmıyorum, niçin öyle olsun ki; ''Türk sağı'', ''ılımlı bir İslam sağcısı''nı nihayet bulmuşken ortaya bir ''ılımlı İslam solcusu''nun çıkmasından niçin bu kadar memnun olsun ki...
''Türk sağı''nın bu çerçevede ''büyük uzlaşma'' gibi bir projenin peşinde olmadığı da açık olduğuna göre, bu büyük ''Sarıgül aşkı''nın nedeni nedir acaba?
Yani şimdi bu ''aşk''ın nedeni, Hasan Celal Güzel'in (Tercüman) yazdığı gibi ''Türkiye'nin, merkez-sol'da yeni bir oluşuma ihtiyacı olması'' mı? Doğrusu, bu türden yorumların samimi olarak yapıldığından kuşkum olmasa da, benim aklım bu işe de yatmıyor.
''Türk sağı''nın Sarıgül işine bu derece gönülden katılmasının asıl nedeni -bence- Deniz Baykal'ın yerinden edilmesi yolunda tünelin ucunda beliren (çok, ama çok zayıf, belli belirsiz de olsa) ışıktır herhalde. ''Türk sağı'' belki de şöyle düşünüyor: Hele Baykal'ı bir alaşağı edelim, gerisi Allah kerim...
Arkadaşımız Davut Dursun'un geçen günkü (25 Kasım) yazısında karşıma çıkan şu tespit de kafamı karıştırdı doğrusu:
''Ama bilinen bir şey var ki Sarıgül topluma damardan girmesini becermiş, halk kesimleriyle aynı çizgide buluşmuştur.''
Davut Dursun kırılmasın (ve kendisini ''Türk sağı''nın bir kalemi olarak değerlendirdiğimi sanmasın) ama söz Sarıgül'den açılınca bu nasıl bir ''damardan girme''dir?
Ben bu tespiti Sarıgül'ün son yerel seçimlerde kullandığı sloganı hatırladığımda paylaşabilirim ancak. Yani, ülkedeki siyasal mücadeleyi ''arabeskleştirme'' yolunda bugüne kadar karşılaştığımız en mükemmel şu sloganı hatırladığımda: ''Sevgi kazanacak''(!)
Bana sorarsanız, CHP'nin bugünkü yönetimi bütün ''siyasi günahları''na rağmen Sarıgül'ün temsil ettiği bu içi tamamen boş ''siyaset felsefesi''nin yanında Amerika'nın ''kurucu babaları'' gibi kalır. Çünkü CHP yönetiminin bugün temsil ettiği siyaset, barındırdığı bütün büyük yanlışlara rağmen yine de (beğenelim-beğenmeyilim) bu toplumun giderek azalsa da bir bölümüne bir şeyler söyleyebilen, onlarla bir biçimde anlaşabilen bir ''siyaset''tir.
Oysa Sarıgül'ün ''siyasi çizgi''si böyle mi? Siz hiç bugüne kadar Sarıgül'ün ağzından, şöyle ya da böyle- doğru ya da yanlış tek bir ''siyasi fikir'' işittiniz mi? Bu zamanda ''Pir Sultan Abdal ve Şehy Bedrettin geri çekildi mi ki ben çekileyim?'' türünden bir ''nutuk''a hangimiz ''siyaset'' adını verebiliriz? ''Samsun''dan başlatılacağı söylenen bir ''mücadele''yi hangimiz gülümsemeden karşılayabiliriz? Başkanı olduğu ilçe belediyesi sınırları içindeki caddeleri ''Sizin için varız!'' gibi okuyana ''Yok daha ne! Başka ne için varolacaksınız ki!'' dedirten bomboş sloganlarla donatan birisi topluma ''damardan'' nasıl girebilir?
Unutmayalım ki, bu ''toplumun damarları'' öyle her babayiğitin kolaylıkla ''girebileceği'' bir yapıda değildir! Bunu hâlâ öğrenmedik mi?
Sarıgül bahsini kapamadan, bu çerçevede son günlerde ortaya atılan ''Sarıgül solun Erdoğan'ı olabilir mi?'' sorusunu da cevaplamak isterim. Aslında cevabım çok kısa ve net: Tabii ki olamaz! Peki neden; Erdoğan'ın Sarıgül'e kıyasla bambaşka özelliklerle donatıldığı için mi? Bilmiyorum olabilir; ancak unutmayalım ki ''siyaset'' söz konusu olduğunda belirleyeci olan kişiler değil ''siyasi damar''dır. Tayyip Erdoğan eski görevlerini (hani o da belediye başkanıydı ya!) geride bırakıp başbakanlık koltuğuna otururken ''tek başına'' mıydı? Erdoğan bu başarıyı, tabii ki, ülkede cumhuriyet ile yaşıt olan ama kendisini bir türlü yola sokamayan (yani kafası karışık) bir arayışın, bir ''siyasi damar''ın taşıyıcısı olarak gerçekleştirebildi. Ama siyasi bagajınızda bir sermayeniz yoksa, değil Sarıgül, feriştahı gelse ne yazar... Ama inanın, CHP için durum böyle değildir. CHP (belki sonradan adını da değiştirir!), öyle ya da böyle, bir biçimde ''aklın'' yani ''doğru siyaset''in yoluna girecektir. Bugünkü yönetim istemese de, bunun böyle olmasını isteyenler onu bu yola sokacaktır. Ama ''Sevgi kazanacak!'' türünde siyaseti hepten arabeskleştiren sloganların etkisiyle değil, herşeyden önce özgürlükleri savunan ve ''sosyal politikalar''a kafa yoran taleplerin baskısıyla...
Sonuç olarak ''Türk sağı''nın boşuna nefes tükettiğini söyleyebiliriz...
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:21