
YASSIADA'NIN KARAKUTUSU AÇILDI!..
SAİD NURSİ MENDERES’E “AYASOFYA’YI CAMİ YAPIN” DİYE MEKTUP YAZMIŞ
Başbakanlığın gizliliğini kaldırdığı Yassıada belgeleri arasından tarihe geçecek ayrıntılar ortaya çıktı. Gizli belgeler “Yassıada’nın Karakutusu” kitabında derlendi. Kitapta Yassıda dramına ait iç burkan çok sayıda belgeye yer verilirken, o günlere ait ilgi çeken mektuplara da yer verildi. Kitapta Bediüzzaman Said Nursi ve Necip Fazıl Kırakürek’in Adnan Menderes’e gönderdiği mektuplarda var. Said Nursi’nin Menderes’e gönderdiği mektuplardan en ilginci “Ayasofya’yı cami olarak ibadete açın” önerisi.
Bediüzzaman’ın Ankara'yı teşrifinin devlet ricaline bildirilmesi başlıklı mektubun Ayasofya kısmı şöyle: “Hem Demokrata, ezan-ı Muhammedi gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve alem-i İslâm’a hatta bir kısım hıristiyan devletlerini de memnun etmek için Ayasofya’yı muzaharattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Ben ise bu mesele için 30 sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim.”
YASSIADA’NIN YARIM ASIRDIR GİZLİ TUTULAN BELGELERİ KİTAPLAŞTI
Başbakanlık Devlet Arşivleri geçtiğimiz aylarda Yassıada belgelerinin gizliliğini kaldırdı. 46 yıl gizli tutulan belgeler araştırmacılar için önemli bir kaynak oluşturdu. Belgelerden bazıları kitap haline bile getirildi. Tamamen belgelerin referans alınarak kitaplaştırıldığı ilk inceleme çalışması “Yassıada’nın Karakutusu” ismini taşıyor. Yassıada’nın Karakutusu’nda o günlere ait bilinmeyen çok sayıda ayrıntı ortaya çıkartılıyor.
Bugüne kadar sadece anlatılanlardan yola çıkılarak yorumlanabilen Yassıada’da olup bitenler bir türlü tüm çıplaklığıyla gösterilemiyor; anılara dayalı olarak ortaya konanlar dramı anlamaya yetmiyordu. Gizliliği kaldırılan belgeler yakın tarihin bu en sisli günlerine ışık tutacak gibi görünüyor. Gazeteci
CUNTA LİDERİ CEMAL GÜRSEL 27 MAYIS’TAN 24 GÜN ÖNCE ORDU BİRLİKLERİNE ‘DARBE YAPMAYIN’ MEKTUBU YAZMIŞ
27 Mayıs darbesinin lideri ve dördüncü cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e ait ilginç bir anekdot ortaya çıktı. İhtilalin başına geçen Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinden 24 gün önce tüm ordu birliklerine gönderilmek üzere kaleme aldığı mektupta, ordunun darbe yapacağı söylentilerine karşı politikadan uzak durmalarını istemiş ve bir nevi ‘darbe yapmamalarını’ tavsiye etmiş. Kara Kuvvetleri Komutanlığından ayrıldığını bildirdiği veda mektubunda Gürsel’in şu ifadeleri oldukça dikkat çekici: “Ordunun ve taşıdığınız üniformanın şerefini daima yüksek tutunuz. Şu sırada memlekette esen hırslı politika havasının zararlı tesirlerinden kendinizi korumasını biliniz. Ne pahasına olursa olsun politikadan katieyyen uzak kalınız. Bu, sizlerin şerefi, ordunun kudreti ve memleketin kaderi için ehemmiyeti haizdir.” Ancak Gürsel bu tavsiyelerine rağmen 27 Mayıs’ın ardından ihtilalin başına geçiyor.
GÜRSEL’İN DARBEDEN ÖNCE MENDERES’E ‘CUMHURBAŞKANI OL’ DEDİĞİ VE YARIM ASIRDIR SAKLANAN MEKTUBUN ORİJİNALİ
Cemal Gürsel Kara Kuvvetleri Komutanı iken darbeden 24 gün önce dönemin Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e mektup yazdı. Mektuptan kimselere haberdar edilmedi. İhtilal olduktan sonra cunta hükümeti mektubun bir kısmını sansürleyip Resmi Gazete’de yayınladı. Kamuoyuna açıklanan haliyle mektup ‘biz hükümeti zamanında uyardık’ mesajı veriyordu. Mektup bu yönüyle darbeyi meşru kılan bir misyona sahipti. Ancak mektubun orijinali Yassıada belgeleri arasından çıktı. Orijinal mektubun ilk maddesinde Gürsel Menderes’e Cumhurbaşkanı olmasını öneriyor ve şöyle diyordu: “Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim. Bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmelidir.”
Bu cümleler vatandaştan gizlendi. Cemal Gürsel’in aslında Menderes’i yücelttiği mektup sansürlü haliyle, hükümeti zor duruma sokan bir metne dönüştürülmüştü. Kitapta mektubun orijinali ile Resmi Gazetede yayınlanan hali yan yana konarak sansürün tarihi öneminine dikkat çekiliyor.
BÜLENT ECEVİT VE TURAN GÜNEŞ’İN GİZLİ TELEFON DİNLEME KAYITLARI
Menderes hükümeti meydana gelen sokak olaylarından CHP’yi sorumlu tutuyordu. Kurduğu Tahkikat Komisyonu geniş yetkilere sahipti. CHP Genel Merkezini de dinleme yetkisi alan Tahkikat Komisyonu raporlarından bazılarına kitapta yer veriliyor. Bunlardan en ilginci gizli telefon dinleme kayıtları. O dönemde İnönü’nün gözdelerinden biri olarak meclise giren CHP Ankara Milletvekili Bülent Ecevit ve meşhur isimlerden Turan Güneş’in konuşmalarından bazıları kitapta ilgi çeken bölümlerden.
CHP Genel Merkezi’nden Turan Güneş’in, İzmit’ten Nazmi isimli bir partili konuşması
N: Ne oluyor ne bitiyor. Burada bir DP’li yeminli olarak İnönü’nün tevkif edildiği söyledi.
T.G: Bunu söyleyen p...nin ağzını burnunu dağıtmalısınız. Ulan İnönü’yü bile tevkif etmişlerse bu işin sonu gelmiş demektir. Yalnız şunu açıkça söyleyeyim telefondan. Eğer kabili tasavvur değildir ya, yok efendim Paşa’ya tevkifti, şu idi, bu idi. Bu gibi bir namertlik olursa biz sizi behemehal haberdar ederiz. Arkadaşlara da söyle bizden böyle bir haber alırsanız, zaten dünyanın altı çıkmış demektir. Eee. Ondan sonra kopup koyuverin hepiniz. Anlatabiliyor muyum, herkes şimdi gücü neye yetiyorsa teşkilat olarak, vatandaş olarak..
N: Tevkif edilmiş diye Zekai diye bir vatandaş var burada DP’li. Savcılığa verelim de dedim. Heyecanımızı düşürüyor diye. Ama sonra lüzum görmedik.
T.G: Siz onu savcılığa verseniz de olur, bizim arkadaşlara tevdi etseniz de olur. Anlarsınız işte artık. Onu söyleyen p...nin ağzını çevirin şeye, çingene çadırına.
Bülent Ecevit 25 Mayıs 1960'da İzmir'de bulunduğu sırada mecliste meydana gelen kavgayla ilgili Ferit Melen'den bilgi alıyor.
F.M: Ben Ferit, şimdi geldik meclisten
B.E: Haber rica ediyorum
F.M: Mecliste celse açıldı, Turhan Feyzioğlu çıktı güzel bir konuşma yaptı. Ötekiler de cevap verdiler. Ara yerde Kasım söz istedi, Bölükbaşı söz istedi. Söz verilmeyince Kasım fırladı kürsüye bu sefer de onun üzerine yürüdüler. Sıra kapakları havada uçuştu. Yarım saat süren büyük bir muhabere cereyan etti. İki taraftan 20 kadar yaralı var.
B.E: Bizden kimler var efendim?
F.M: Müvit Yaycıoğlu, Selim Soley, Turgut Göle...
SUÇLAMALARDAN EN KOMİK OLANLARI
Suç delilleri arasında en ilgi çekenlerden biri Kuran-ı Kerim baskısı. Menderes’in özel ilgisiyle Almanya’dan sipariş edilen makineyle prova baskısı yapılan Kuran-ı Kerim bile delil olarak sayılmış Yassıada’da.
Mahkeme dosyaları arasında en fazla yer kaplayan bölümlerden biri cami yardımlarıyla ilgili olan klasörler. Türkiye'nin bütün mezra, köy, mahalle, belde, ilçe ve vilayetinde hangi camiye ne kadar yardım yapıldığının çetelesi tek tek tutulmuş. 'Görevi kötüye kullanma davası' kapsamında aleyhte deliller kategorisinde değerlendirilen cami yardımlarına ait belge adedi 500'ü geçiyor.
Menderes’e ait yakalama müzekkerelerinden biri oldukça ilginç. Belgeye göre Menderes’in muhatap kaldığı suçlardan birinin de kundakçılık olduğu anlaşılıyor. Adnan Menderes'in tutukluluk halinin devam ettiği 28 Kasım 1960'a hakkında çıkartılan tevkif müzekkeresinde sebep olarak şu yazıyor: "Aleyhine isnat edilen suç: Yangın çıkarma ve tahrip."
Menderes ve Bayar'ın 'gıyaben' yargılandıkları 'at davası dosyası' da oldukça gülünç. Dava dosyasına göre Menderes ve Bayar kendilerine hediye edilen atın yediği ottan dahi hesap vermiş.
Menderes aleyhine açılan davalardan birisi olan Örtülü Ödenek Davası’nda ileri sürülen suçlamalar dudak ısırtıyor. Bunlardan en ilginci bahçıvana, garsona; kısacası gelen misafirlere yönelik olarak Başbakanlık temsil heyetince yapılan cüzi harcamaların bile suç sayılması.
Yassıada’nın Karakutusu’nda bu suçlamalara ait belge ve detaylara yer veriliyor.
MENDERES, BAYAR, ZORLU VE POLATKAN’IN AVUKATLARIYLA GÖRÜŞTÜRÜLMEMESİNE OLAN İSYAN YAZILARI:
Tutukluların Yassıada yönetimine yaptıkları ‘avukat sitemi’ oldukça etkileyici. Özellikle en ağır suçlamalara muhatap olan Adnan Menderes’in avukatlarla temas etmesi neredeyse imkansız hale getirilmiş. Tek kişilik hücresinde muhafızlarla bile konuşması yasaklanan Menderes zaten bir tecrit halinde bırakılırken, avukatlarıyla görüşememesi O’nu iyice çileden çıkarmış.
Yassıada’nın karakutusu ile birlikte ortaya çıkan Adnan Menderes'in kendi el yazısıyla yaptığı talep belgeleri geniş yer buluyor. Menderes Yassıada Komutanlığı'na yazdığı bir yazıda Menderes, "Avukatlarımla görüştürülmeye ne kadar muhtacım" ifadesini kullanıyor. Başka bir yazısında avukatlarla bir haftada ancak 15 dakika görüştüğünü belirtip, “Bu vaziyetin bendenizi nasıl bir imkansızlık ve acizlik karşısında bıraktığını izahla tasdiden içtinab ederim. Duruşma olduğu gün ve arada öğle tatillerinde avukatlarımla görüşebilmek imkanının bahş olunması...” diyor. Yine benzer bir dilekçede Menderes’in, "Dün avukatlarla görüşme günü idi. Benim için bu imkan olmadı. Buna ne derece muhtaç ve mecbur bulunduğumu makamınızın iyi takdir edecek durumda bulunduğuna kaniim.”cümleleri Yassıda’daki hukuki şartları göz önüne serici nitelikte.
Menderes’le beraber idama giden Maliye Bakanı Hasan Polatkan da avukatlarıyla sık görüşme imkanı bulamayan tutuklulardan. Menderes gibi bu konuda dilekçe yazarak talebini ileten Polatkan, 16 Kasım 1960'ta başlayacak olan Vinileks Davası müdafaası için avukatlarıyla dava başlamadan önce bir türlü görüşemediğinden yakınırken şu cümleler dikkat çekiyor: “Avukatlarımın, başka üç arkadaşın da avukatları olması münasebetiyle bana ancak beş dakika konuşma imkanı verildi. Beş dakika zarfında ne görüşebilme ne müdafaaya malumat verme ne de mütaala alma imkanı hasıl olamayacağı tabiidir.”
İdam edilen diğer bir isim Fatin Rüştü Zorlu’nun 7 Ekim 1960 tarihinde el yazısıyla yazdığı dilekçe de davalar başlayacak olmasına rağmen avukatların isimlerini bile bilmediğine ilişkin isyan var.
Celal Bayar’ın Yassıada Komutanlığına yazdığı bir dilekçede ise, avukatının yazdığı müdafaanameyi bile okuyamadığı belirtiliyor.
“KESMEZSEN KESTİRMESİNİ BİLİRİM”
Mahkeme Başkanı Salim Başol ve Başsavcı Altay Egesel’in Yassıada Mahkemelerinde sanıklara yaptıkları hakaretler iç burkucu. Duruşma tutanakları arasında Salim Başol’a ait hakaretlerden seçmeler yapılmış. Yassıada’nın Karakutusu kitabında kısa cümleler halinde verilen 70 diyalog yer alıyor. Bunlardan bazıları şöyle:
-Bizim burada boş laf dinleyecek vaktimiz yok başka (Adnan Menderes'e)
-Sizi susturmak için başka ne yapmalı? (Adnan Menderes'in avukatı Talat Asal)
-Kafi. Susmazsanız sustururum. (Zeki Eratman'a)
-Benim sorduğuma kısa olarak cevap vermezseniz, sözünüzü keserim Kafi, bitti. (Adnan Menderes'e)
-Daima böyle lüzumsuz şeyler söylersiniz zaten. (Adnan Menderes'in Avukatı Burhan Apaydın'a)
-Konuşmanın şeklini, usulünü hala öğrenemediniz mi? Sözünüzü kesiyorum. (Rüknettin Nasuhioğlu Müdafii Alaattin Nasuhioğlu'na)
-Eğer ben ‘kesin’ deyince kesmezseniz kestirmesini bilirim. (Adnan Menderes'e)
-Öyle söz alınmaz, burada gürültü yapılmaz, otur yerine. Herkes söz istiyor, senin gibi değil. Hadi otur yerine! (Hüseyin Fırat'a)
-Size sanık olarak tek kelime soruldu mu? Kaç defa söyleyeceğiz? (Milletvekili Necla Tekinel'in avukatı İsmail Hakkı Tekinel'e)
-Öyle şey olmaz, kısa kes, az konuş! Sen zaten diğer davalarda da uzun müdafaa yaptın. (Hasan Polatkan'a)
-Eğer böyle konuşmakta ısrar ederseniz sizi susturur, dışarı çıkartırım. (Tevfik İleri’ye. Biraz sonra Tevfik İleri salondan çıkartıldı)
BELGELER ARASINDAN AYHAN AYDAN’IN MEKTUBU ÇIKTI
Opera Sanatçısı Ayhan Aydan, Menderes’in yargılandığı ilk dava olan Bebek Davası’nın en önemli tanığıydı. Başvekil bu davadan beraat etmişti. Zaten Yassıada’da beraatle sonuçlanan tek davasıydı bu Menderes‘in. Mektuplar arasından Ayhan Aydan’ın yazdığı mektuplardan biri çıktı. 13 Haziran 1957 tarihli Ayhan Aydan imzası taşıyan mektup yıpranmış olsa da önemini koruyor:
“Adnan,
20 gündür birbirimizden habersiz kaldık. Her zaman söylediğim gibi bunda da bir hayır vardır diyelim. Anneannemi 3 gün zarfında da kaybettim, beni... (anlaşılmıyor) edemediği kadar sarstı. Rahatsızlığım da malum. Bu sebeple demin de evvelce haberdar olduğum ve bu muaffakatın olduğu için.... (anlaşılmıyor) tamamladım.
Bundan sonrasını da daima güvendiğim büyük “Allahıma bırakıyorum. Kısmetse cuma günkü hareket edecek olan vapurla Avrupa’ya gidiyorum. Bu gidişim belki de çok geç oldu.
Seni her zaman bulacak dualarımı ve muvaffakiyet dileklerimi eksik etmeyeceğim.
NECİP FAZIL KISAKÜREK’TEN MENDERES’E 7 MEKTUP
Ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek’in Adnan Menderes’e ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’ye gönderdiği mektuplar için Yassıada Evraklarının içinde ayrı bir klasör düzenlenmiş. Mektupların sayısı oldukça fazla. Yassıada’nın Karakutusu kitabında bu mektuplardan 7 tanesine yer verilmiş.
Necip Fazıl’ın mektupları arasında en çarpıcı olanı Menderes'e 'vekiliniz olayım' önerisi. Kısakürek, CHP'nin muhalefetinden bunalan Menderes'e 'İsmet İnönü ile başa çıkması için yardımcı olmayı' teklif etmiş. Vekil yapılması halinde Meclis'te "Demokrat Parti'nin ateş topu" olacağını belirten Kısakürek mektubunda Menderes’e, "Seçimlere gidilirse bu azim hamlede benim rolüm düşünülmeyecek midir? Neşriyat ve fiili konuşma yolu ile bütün Anadolu'yu fethetmek benim için iş midir? Memleketim olan Maraş'tan listenizde müstakil olarak mebus çıkacak olursam muhalefetin suratında partinizi angaje etmeksizin tokatların en tesirlisi bulundurulmuş olmaz mı?"diye sormuş.
Necip Fazıl bir başka mektubunda da, “Muhalif matbuat ve partilere karşı temsil ettiğim silah kıymeti, haşerata karşı DDT’den daha müessir olsa gerektir. İyice bilinmesini isterim ki beni münevver ve entelektüel mukaddesatçılar ve milliyetçiler topluluğunu rejiminize bağlayan biricik vasıtayım. Ben olmadığım an onlar da yoktur. Benim kıymetim, olduğum zaman değil, olmadığım zaman anlaşılacaktır.”diyor.
SAİD NURSİ MENDERES’E “AYASOFYA’YI CAMİ YAPIN” DİYE MEKTUP YAZMIŞ
Yassıada belgeleri arasında Bediüzzaman Said Nursi tarafından Adnan Menderes’e gönderilen çok sayıda mektup mevcut. Kitapta en geniş yer bulan bölüm de ‘Menderes-Said Nursi ilişkisi’. Cumhuriyet Arşivlerindeki cunta mahkemesi evrakları arasında Üstad Bediüzzaman Said Nursi’ye ait çok sayıda mektup bulundu. Bediüzzaman mektupları, Menderes ve Said Nursi ilişkisine açıklık getirecek öneme sahip.
Said Nursi’nin Menderes’e gönderdiği mektuplardan en ilginci “Ayasofya’yı cami olarak ibadete açın” önerisi. Bediüzzaman’ın Ankara'yı teşrifinin devlet ricaline bildirilmesi başlıklı mektubun Ayasofya kısmı şöyle: “Hem Demokrata, ezan-ı Muhammedi gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve alem-i İslâm’a hatta bir kısım hıristiyan devletlerini de memnun etmek için Ayasofya’yı muzaharattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Ben ise bu mesele için 30 sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim.”
Said Nursi başka bir mektubunda da, “Demokratlara Büyük bir hakikati ihtar” başlıklı bir yazısında vatan için bekleyen üç tehlikeye işaret ettikten sonra, “Amerika’nın hakiki dostluluğu ancak İslamiyet’le olabilir” tespitinde bulunmuş.
SAİD NURSİ’DEN BAYAR VE MENDERES’E: DOĞU’YA KURULACAK İSLAM ÜNİVERSİTESİ İÇİN MUSTAFA KEMAL’DE PARA VERECEĞİNİ İMZA ETTİ
Büyük İslam aleminin Celal Bayar ve Adnan Menderes’e gönderdiği başka bir mektupta da Doğu’ya bir İslam Üniversitesi kurulması teklif ediliyor. Said Nursi bu iş için Ankara’da 200 mebustan 163’nün 150 bin lira vermeyi kabul ve imza ettiği; Mustafa Kemal’in de bunların içinde olduğu açıklanıyor.
SAİD NURSİ’NİN GÖMÜLDÜĞÜ YERİN BELGESİ DE VAR
Bediüzzaman Said Nursi’nin gömüldüğü yerle ilgili spekülasyon bugün bile devam ediyor. 23 Mart 1960 tarihinde Urfa'da kaldığı otelde son nefesini verdiğinde şehir halkı, Üstad'ı bırakmak istemedi ve Bediüzzaman Halilürrahman Dergahı'ndaki caminin bahçesine defnedildi. Ancak halkın mezara akın etmesi bazılarını rahatsız etti. 27 Mayıs darbesinden sonra Urfa’daki mezarından alınan Said Nursi, bilinmeyen bir yere götürüldü ve gömüldü. O günden sonra da mezarının nerede olduğu hep tartışma konusu oldu. Kitapta yer alan Yassıada belgelerinden birinde Bediüzzaman’a ait defin tutanağı mevcut. Belgeye göre Said Nursi Isparta Şehir Mezarlığına gömülmüş.
MENDERES KIBRISLI TÜRKLERİ EL ALTINDAN ÖRGÜTLEMİŞ
Adnan Menderes’in özel kasasından Kıbrıslı Türkler tarafından gönderilmiş olan bir mektup çıktı. Mektup Menderes’in Kıbrıslı Türklere el altından para yardımı gönderdiğini ortaya çıkardı. Yassıada’nın Karakutusu kitabında 6 Ocak 1960 tarihli Kıbrıslı Türklerin temsilcisi olan Fazıl Küçük imzalı mektuba yer veriliyor. Mektupta Fazıl Küçük Menderes’ten aldığı yardımlara ilişkin bilgiler veriyor.