KAYNAK : Haber Vitrini
18 Şubat 2002 tarihinde yazarımız Emin Pazarcı'nın gündeme getirdiği film bölücülük yaptığı gerekçesiyle devleti harekete geçirdi. İlk kez habervitrini'nin gündeme getirdiği olay film Üst Kurul tarafından yeniden incelenerek gösterim izni iptal edildi. 18 Şubat'ta köşesinde "kendi kendini hançerlemek" başlığıyla olay filmi anlatan Emin Pazarcı "Biz, ayrı toplumların insanlarıyız. Anlaşmamız mümkün değil! " ana fikrini taşıyan bu filmi gündeme getirmiş ve yetkililerin harekete geçmesini istemişti. 19 Ekim 2001'de gösterime giren ve bugüne kadar toplam 102 bin kişinin izlediği, ‘‘Büyük Adam, Küçük Aşk’’ adlı filme Kültür Bakanlığı 45 milyar lira maddi destekte bulunmuştu.
Filmin yönetmeni Handan İpekçi, henüz yasağı kendisine yazıyla bildirilmediğini, ancak başka bir iş için Bakanlığı aradığında alınan kararı öğrendiğini söyledi.
‘‘Büyük Adam, Küçük Aşk’’ filmi, anne ve babasını Güneydoğu'da kaybetmiş bir küçük kızın, İstanbul'da yanında kaldığı akrabalarının da bir polis baskınıyla öldürülmesinden sonra kapı komşusu emekli hakimin evine sığınmasıyla başlıyor. Türkçe'den başka bir dille konuşulmasına izin vermeyen emekli hakim ile Kürtçe'den başka dil bilmeyen küçük kızın zamanla gelişen sıcak dostlukları filmin konusunu oluşturuyor.
Olay filmli ilgili yazarımız Emin Pazarcı'nın 18 Şubat 2002 tarihinde "Kendi kendini hançerlemek" başlıklı yazısı:
KENDİ KENDİNİ HANÇERLEMEK
Hikaye eskiye dayanıyor...
Film, önce Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde boy gösterdi. Üstelik,hayli sükse yaptı. En iyi film, en iyi senaryo ve jüri özel ödüllerini topladı. En iyi yardımcı kadın ve erkek oyuncu ödülleri de bu filme verildi.
Film, huzur evine yatmaya hazırlanan 75 yaşındaki yargıç emeklisi Rıfat Bey'le bütün yakınlarını köyüne düzenlenen bir operasyonda kaybeden ve Kürtçeden başka dil bilmeyen 5 yaşındaki Hejar'ın ortak hayatını anlatıyordu.
Kültür Bakanlığı tarafından desteklenmişti.
Yunan Film Merkezi'nin katkılarıyla hazırlanmıştı.
Türk-Yunan ve Macar ortak yapımıydı.
"Büyük Adam Küçük Aşk" adıyla Türkiye'nin Güneydoğu Bölgesinde uzun süre gösterildi. Bölgede en çok izlenen film ünvanını aldı.
* * *
Buraya kadar anlattıklarım son derece doğal.
İlk bakışta, harhangi bir olağandışılık yok.
Problem filmin senaryosunda. Sıkıntı, filmle Türkiye'de yaşayan Kürt vatandaşlarımıza verilmek istenen mesajda.
Film, 75 yaşındaki Rıfat Bey ile 5 yaşındaki Hejar arasında geçen olayları anlatıyor. Sonunda da mesaj, 5 yaşındaki Hejar'ın ağzından veriliyor. Hejar, Rıfat Bey'e dönüyor:
- Biz, ayrı toplumların insanlarıyız. Anlaşmamız mümkün değil!
Film, bu sözlerle sona eriyor.
. . . . . . . . . .
Peki kim bu ayrı toplumların ve dünyaların insanları?
Binlerce yıldır birlikte yaşayan, dışarıdan yapılan kışkırtmalar hariç aralarında hiçbir sorun yaşanmayan Kürtlerle Türkler!
Verilen mesaj çok net:
- Biz anlaşamayız!
* * *
Filmin hikayesi de ilginç...
Önce Kültür Bakanlığı'na başka bir isimle müracaat ediyor ve destek alıyor.
Ardından, bir başka isimle gösterime giriyor. Önümüzdeki günlerde de yeni bir ad altında Berlin Film Festivali'nde boy göstermeye hazırlanıyor.
Filmin arkasındaki malum çevrelerin desteği büyük!
. . . . . . . . . .
Ne diyelim şimdi?
"Eyvah ki ne eyvah" deyip, dövünsek mi? Yoksa, "Bu nasıl bir
kepazeliktir?"diye söylensek mi?
Olacak iş değil!
Yunan Film Merkezi'ni anladık. Onlar, meşreplerinin gereğini yerine getiriyorlar. Zaten yıllar yılı PKK'ya ve onun kanlı başkanı Abdullah Öcalan'a destek veren Yunanlılardan başka bir tavır beklemek mümkün değil.Elbette, Türkiye'deki yarayı kaşıyacaklar.
Macarlar açısından da bir problem yok.
Peki, bizim Kültür Bakanlığı'na ne demeli? Yaptığı işin, attığı adımın izah edilir bir yanı var mı?
Siz, kendinizi parçalayacaksınız...
"Biz, etle tırnağız, ayrılamayız" diye çırpınacaksınız.
Kültür Bakanlığı da bir çuval inciri berbat edecek. Desteklediği filmle, kendi vatandaşına ayrılıkçı mesajlar verilmesine yol açacak:
- Biz, ayrı toplumların insanlarıyız.
Dünyanın hangi ülkesinde böylesine bir sorumsuzluk yaşanır? Buyrun, cevabı siz verin!
* * *
Boşuna, yazıya "kendi kendini hançerlemek" başlığını atmadım.
Kendi içinde böylesine bir sorumsuzluğa ve rezalete imza atan Türkiye'nin dışarıda düşman aramasına gerek var mı?
Yok elbette...
Bizim kendi kendimize verdiğimiz zarar, onların yaptıklarının yanında devede kulak kalır!
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:36